Şenel, “Sağlık alanında yaşanan olumsuz gelişmeler gün be gün derinleşirken bundan halkımız zarar gördüğü gibi sağlık çalışanları da son derece olumsuz etkilenmektedir. Aile Sağlığı Merkezi çalışanları da bundan ayrı tutulamaz ancak ASM'lerde artık dayanılmaz koşullar altında hizmet vermeye çalışmaktadırlar ve ne yazık ki iktidarın ısrarlı yanlış politikaları nedeniyle sağlık emekçileri mutsuzluk, şiddet, baskı, düşük ücretler, güvencesiz çalışma koşullarıyla karşı karşıyadır.

Geçtiğimiz yıl Haziran ayında sözde aksaklıkları gidermek amacıyla ortaya konan yönetmelik değişiklikleri tam anlamıyla var olan çıkmazın üzerine tuz biber ekmiş ve çalışanların hemen tamamından büyük tepki çekmiştir. Çalışanlar tarafından “cezalandırma yönetmeliği” olarak isimlendirilen bu düzenlemelere karşı sendikaların, meslek örgütlerinin, derneklerin içinde olduğu birçok yapı; defalarca uyarı eylemleri, basın açıklamaları ve bunların dikkate alınmaması üzerine iş bırakma eylemleri gerçekleştirdi. Geçtiğimiz yılın Ağustos, Aralık ayında, bu yılın Şubat ve Mart aylarında başta ASM emekçileri olmak üzere tüm sağlık kurum ve kuruluşlarında kitlesel iş bırakma eylemleri gerçekleştirildi. Çalışanlar demokratik ve anayasal haklarını kullanarak ceza yönetmeliğinin geri çekilmesi, özlük ve ekonomik haklarının düzeltilmesi amacıyla iş bıraktılar ve bütün iş bırakmalar son derece barışçıl olarak  acil hizmetler aksatılmadan gerçekleştirildi.

Demokratik bir ülkede çalışanların haklarını savunması, taleplerini duyurması için son derece doğal olan bu durum özellikle ilimizde sağlık yöneticileri tarafından bir suçmuş gibi algılanmakta ve sorunların çözülmesi için çaba harcanmak yerine çalışanlar cezalandırılmaya çalışılmaktadır. Üstelik bunu yaparken bile yasal mevzuata aykırı davranılmaktadır. Sağlık idarecileri iş bırakmalara karşı çifte standartlarla yaklaşmakta, hastanelerde başka birinci basamakta başka davranmaktadırlar.

17-18 Şubat iş bırakmasından sonra ASM çalışanları önce sorgusuz sualsiz ücret kesintisiyle cezalandırılmış, tepkiler uzerine bu kesintiden birkaç ay sonrada savunmaları istenmiştir. Tirajikomik olan bu durumda çalışanlar iki kez cezalandırılmayla karşı karşıya bırakılmıştır. Aynı yaklaşım 14-15-16 Mart eylemleri için tekrarlanmış çok sayıda ASM çalışanı cezalandırılarak mağdur edilmiştir.

İş bırakmalar ile ilgili ülkemizde Anayasa Mahkemesinin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin, Birleşmiş Milletler sözleşmelerinin ilgili maddeleri uyarınca çok sayıda içtihad oluşmuş; bunlara göre iş bırakma eylemlerine ceza verilmesi hukuki bulunmamıştır.

(Bu konuda ki bazı kararlar:

Anayasanın 90. maddesi uyarınca temel hak ve özgürlüklerle ilgili Türkiye tarafından onaylanıp, yürürlüğe konulan uluslararası sözleşmelerin kanunlarla çelişmesi halinde bu sözleşmelere öncelik ve üstünlük tanınacağı açıkça ifade edilmiştir. Türkiye’nin onaylayarak yürürlüğe koyduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 11. maddesi örgütlenme özgürlüğü hakkını düzenlemiştir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamında Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin yargı yetkisini kabul etmiştir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi büyük dairesinin 12 Kasım 2008 tarihli, 34503/97 başvuru nolu Demir ve Baykara – Türkiye davasında kamu çalışanlarının Avrupa İnsan hakları Sözleşmesinin 11. maddesi kapsamında toplu pazarlık (sözleşme) hakkı olduğu açıkça ifade edilmiştir. Bu davada Türkiye toplu sözleşme hakkını uygulamadığı için haksız bulunmuştur. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 17 Temmuz 2007 tarihli 74611/01, 26876/02 ve 27628/02 başvuru nolu Satılmış ve diğerleri – Türkiye davasında, 17 Temmuz 2008 tarihli 23018/04… başvuru nolu Urcan ve diğerleri – Türkiye davasında kamu çalışanlarının haklarını alabilmek için sendikanın aldığı karar doğrultusunda iş bırakma eylemlerinin örgütlenme özgürlüğü kapsamında olduğu belirtilmiş ve bu eylem AİHS’in 11. maddesi kapsamında değerlendirilmiştir. Bu davada iş bırakan kamu çalışanlarına verilen cezalar nedeni ile Türkiye haksız bulunmuştur. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin bu kararlarından da anlaşılacağı gibi AİHS’in 11. maddesi kamu çalışanlarının toplu sözleşme ve grev hakkını koruma altına almıştır.

Bunun yanı sıra Türkiye’nin onaylayıp, yürürlüğe koyduğu Uluslararası Çalışma Örgütü ILO’nun 87, 98 ve 151 sayılı sözleşmeleri sendikal hakları güvence altına almıştır.

Türkiye’nin onaylayıp, yürürlüğe koyduğu bir başka sözleşme ise BM ekonomik Sosyal ve Kültürel Hakları Uluslararası Sözleşmesidir. Bu sözleşmenin 8. maddesinde kamu çalışanları dahil (polis ve silahlı kuvvet mensupları ile ilgili kısıtlamalar hariç) herkesin toplu sözleşme ve grev hakkına sahip olduğu ifade edilmiştir.

Uluslararası hukukta hak olarak düzenlenen toplu sözleşme ve grev hakkı iç hukukumuzun da bir parçası haline gelmiştir.

Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 2009/1063 E, 2013/1998 K sayılı ve 22.05.2013 tarihli kararı ile sendikal faaliyet gereği 1 veya 2 gün göreve gelmeme fiilinin disiplin cezasını gerektiren bir fiil olmadığı ve bu fiilin mazeret olarak kabulü gerektiği belirtilerek, verilen disiplin cezasının iptal edilmesi gerektiği açıkça vurgulanmıştır.

Anayasa Mahkemesi 2. Bölümün 2013/8463 başvuru nolu ve 18.09.2014 tarihli kararı ile sendikanın aldığı karar doğrultusunda 1 günlük iş bırakma eylemine katılan kamu görevlisine verilen uyarma cezası Anayasaya aykırı bulunmuş ve ihlal kararı verilmiştir. AYM’nin bu kararı Resmi Gazete’nin 4 Aralık 2014 tarihli sayısında yayınlanmıştır.

Bütün bunlara ilaveten çok yeni bir kararla İzmir 4.İdare Mahkemesi (ESAS NO : 2021/1912 KARAR NO : 2022/1067)İş bırakmalar sonucu yapılan ücret kesintilerini iptal etmiştir.)

     Bütün bu kararlar ortadayken Eskişehir Sağlık Müdürlüğünün ASM çalışanlarını cezalandırmadaki ısrarı manidardır. Aile Hekimliği Yönetmeliği gerekçe gösterilerek iş bırakmalarda ücret kesintilerine ilaveten, birde ceza puanları verilerek çalışanlar iki kez cezalandırılmakta hukuk iki kez çiğnenmektedir.

Çalışanların son derece haklı talepleri bir an önce çözülmelidir. Birinci Basamak Sağlık Hizmetlerinin en önemli kısmını büyük bir özveriyle yürüten, pandemi süresince bunu bir kez daha kanıtlayan aile hekimleri, hemşireler, ebe arkadaşlarımız, tüm çalışanlarımız cezalandırılmayı hak etmemektedir. O yüzden bu hukuksuz ve antidemokratik soruşturmalar derhal durdurulmalı çalışanların mağduriyetleri giderilmelidir. Yapılan kesintiler derhal iade edilmelidir.

Eskişehir-Bilecik Tabip Odası ve SES Eskişehir Şubesi olarak ASM çalışanlarının hakli taleplerini destekliyoruz. Sağlık Yönetimini bu baskıcı anlayıştan vazgeçmeye davet ediyoruz. Hastanelerin onlarca sorunu varken, yurttaşlarımız randevu bulamıyorken, ilaca ulaşamıyorken, hekimler birer ikişer istifa ediyorken birde  sağlık emekçilerini cezalandırmaya çalışmak akla ziyan bir durumdur.

Buradan duyuruyoruz ASM çalışanlarının haklı taleplerinin savunucusu olacağız. Haksız hukuksuz açılan soruşturmalara karşı her türlü desteği vermekten çekinmeyeceğiz. Yöneticileri bir kez daha çalışanların demokratik haklarına saygı göstermeye davet ediyoruz.”