Babadan atadan Demokrat Parti`li, çoğu kez partide aktif görev almış. Üstelik sevilen biri de, kariyeri var, var, var varoğlu varları taşıyanlardan…

Doğruyol demeyelim artık Demokrat Parti… Demokrat Parti`li kardeşimizi telefonla Ankara`ile görüşürken yakaladık, kullandığı kelimeler kırgınlığı, kızgınlığı yansıtıyordu. Telefonla görüşmesi bitince acı acı gülümseyip boynumuza sarıldı. Bu sa-rılma biraz hasret ve sevgiyi, bi-raz da teselli ve avuntu beklentiyi yansıtıyordu. Cebimden ge-çen Salı’nın “Siyaset Bilim mi? Başlıklı yazımı çıkarıp uzattım. Aldı içine sindire sindire okudu. Bana dönerek “Aynen” dedi. Katıldığı konu hep bildiğimiz, eleştirdiğimiz, yakındığımız idi. Biraz da “VEFA”

15 GÜNDE İKİNCİ
Demokrat Parti`nin adaylar sıralamasında sevgili kardeşimiz Halil Ünal`a esasında sıcak bakıyordu yukarıda sözünü ettiğimiz kardeşimiz. Ancak bunca yıllık emek göz ardı edilmişti. Sevgili Ünal 15 gün önce geldi, partiye aday oldu. İtirazımız o`na değil, yıllarca aday olmayı bekleyenlere hak-sızlık mı, değil mi? Demezler miydi?
Haydi geçelim siyaseti zaten geçen hafta tanımlamıştık. VEFA denilen olguyu irdeleyelim;

VEFA SEMT Mİ?
Koskoca memlekette her bireyin sözünü ettiği “VEFA” İstanbul`da bir semtte soyutlanmış. Ünlü bir semt haline gelmesinin nedeni “BOZA”, Bu semtte bir işyeri BOZA üretip satıyor, mısır veya neden üretir bilemiyorum. Ününü tüm ülkeye yaymış. Daha ancak çevresinde tanınırken gittik, mermer küplerden bardağa konulduğunu gördük ve leblebiyle içtik… Sonra gazeteci dostlarla bu boza aramızda simge oldu, birbirimizi aramadığımızda, “Nerdesin vefasız boza” demeye başladık. Yanisi   vefa   olgusu semt adı mı olmuştu? Anlamında…

REMZİ PİLGİR`in
VEFASINA VEFA… Bir  kez  daha.  izninizle,
Şimdi size bir dosttan söz edip vefa konusunda örnek sunacağım;                           Remzi mevta oldu, kaç sene geçti hatırlamıyorum o`nu hep vefasıyla anımsarım sık sık ve rahmet okurum karşılık olarak… Remzi tabelacıydı. Tozman Çarşısı`nda gazetecilerle dosttu… Yüksekçe bir yerde merdiven üstünde tabela yazarken aşağıdan bağırsam inerdi üşenmeden kucaklaşırdık.
Ve bir gün Eskişehirspor maçı var İstanbul`da önceden gideceğiz ve Remzi ile buluşup maçı seyredeceğiz. O yıllarda ETİ`nin tabelalarını yapmakta Remzi, alkolsüz yapamıyor. Maç Pazar günü Cumartesi günü Pasaj`a gelip bizi bulacak… geliyor ama çok gecikmiş garibim. Biraz kafası dumanlı dili dolaşıyor… Beni soruyor, kime bilmiyorum; “Kavga etti” diyorlar Eskişehirspor davasına, karakolluk oldu, yaralı bereli…
Beyoğlu karakolu`nu sorup öğreniyor ve komiserin karşısına dikiliyor. Arkadaşımı arıyorum, diyor. Bilmiyoruz cevabını almasına rağmen ısrar ediyor. Öyleyse gir nezarete bir bak di-yorlar. Nezarete girip bakacak ama nezaret karanlık. Kibrit yakarak nezarettekilere bakıyor, “Geçmiş olsun” yak bi sigara, geçmiş olsunlarla bir çok kişiyi geçip beni bulamayınca kapıyı yumrukluyor. Dışarıdan ses yok. Tekmeliyor bu kez dumanlı ya! “Otur lan sesini kes” cevabını alıyor… Her neyse ertesi sabah ayılmış komiserin karşısında el pençe durumu arz ediyor ve çıkıp Dolmabahçe Stadı`nda beni aramaya devam… Kimseden haber alamamış, maçı izlemiş izlemesine ama kafası bende…
Ertesi gün beni buldu Eskişehir`de sağ salim görünce gözleri parlayarak geldi kucakladı. Şükretti, sevindi, mutluluk yaşadı! Rabbine binlerce dua yolladı.

BAKIN ŞU İŞE…
Remzi benim için bir gece nezarette yatmış, ertesi gün ağız tadıyla maç izleyememişti. Geçirdiği sıkıntıları bana söyleyeceğine sevinmesi ve çektiği eziyeti beyan edeceğine ancak mutluluk yaşadığı anlarda beni yarasız beresiz görmesiydi. Esasında Remzi aldatılmıştı, hiç kavga olmamıştı.
Ve bana sonradan tatlı tatlı anlatırken ben “VEFA”yı gördüğümü, vefayı yaşadığımı anladım.
Bakın şu işe bunca hengameye rağmen beni mutlulukla kucaklıyordu Remzi. Buna vefa diyeceğim ve rahmetliyi yazımda VEFALI DOST diye anımsayacağım! Acaba vefa çıkıp gitti mi? Acaba toprağa gergolmakla bitti mi? Bilemiyorum. Dileğim VEFA`yı , VEFA kelimesini tüm insanların zaman zaman düşünmesi. Geçiniz yaşam biçimi cümlesini biçim miçim laf. Yaşam geçici ama VEFA kalıcı. VEFASIZ yaşamın tadı yok.