Eğitim Bir Sen Eskişehir Şube Başkanı İbrahim Akar Koronavirüs’ün hızlı bir biçimde yayılarak pandemi ilan edilmesinin ardından pek çok alan gibi eğitim öğretimin de önemli ölçüde bu süreçten etkilendiğini belirterek, pandeminin eğitim alanına etkilerini araştırmak üzere sendikanın hazırladığı araştırmanın sonuçlarını ve çözüm önerilerini paylaştı. Eğitim Bir-Sen Stratejik Araştırmalar Merkezi (EBSAM)  tarafından 81 ilde devlet okullarında farklı farklı branşlarda farklı düzeylerde çalışan toplam 14.943 öğretmene uygulanan araştırma önemli sonuçlar ortaya koyuyor.

Eğitim Bir Sen Şube Başkanı Akar araştırmaya ilişkin şu bilgileri paylaştı: “Ülkeler kendi altyapıları ve imkânları neticesinde çeşitli eğitim politikaları geliştirmiştir. Genel olarak ülkeler eğitim ortamlarını dijital alanlara taşıyarak eğitim faaliyetlerini uzaktan bir biçimde gerçekleştirmişlerdir. Türkiye’de bu süreçte hızlı bir biçimde eğitim faaliyetlerini uzaktan gerçekleştirmeye başlayarak önemli ölçüde faaliyetlerine senkron ve senkron olmayan bir biçimde devam etmektedir.

Pandemi sürecinde erişim, katılım ve eğitim süreçlerinin yeterli olması hususunda çocukların aldıkları eğitime yönelik endişeler giderek artmaktadır. Daha önceki çabalarımızın bir göstergesi olarak yayınladığımız çalışmalarımızda pandemi sürecinde eğitimin temel aksaklıklarını ve ihtiyaçlarını ortaya koyduk. Bu çalışmamız ile de okulların güvenli bir biçimde açılması ve öğrenme kayıplarının telafisine yönelik önerilerimizi bir kez daha vurgulamaktayız.

Örgün eğitime ara verilmesi ve uzaktan eğitim faaliyetleri sonucu oluşan öğrenme kayıplarının telafisi noktasında en önemli aktörler öğretmenlerdir. Bu sebeple öğretmenlerin bu sürece yönelik düşünceleri ve deneyimleri öğrenme kayıplarının telafisi oldukça önemlidir. Bu çalışmamız Eğitim Bir-Sen Stratejik Araştırmalar Merkezi (EBSAM)  tarafından 81 ilde devlet okullarında farklı farklı branşlarda farklı düzeylerde çalışan toplam 14 bin 943 öğretmene uygulanmıştır. Öğretmenlere yöneltilen 16 sorudan 6’sı öğretmen profiline yönelik, diğer 10 soru ise öğretmenlerin müfredatı takip etme oranları, öğrencilerin öğrenme kayıpları ve bu kayıpların telafisi için neler yapılması gerektiğine ilişkin sorulardan oluşmaktadır.

ÖĞRENCİLERİN YÜZDE 55’i DERSİ DÜZENLİ TAKİP ETMİYOR

Bu çalışmada öğretmenlerin yüzde 82’si her gün ya da haftada birkaç gün canlı ders yaptıklarını ifade etmişlerdir. Bu verilerin Eğitim-Bir-Sen (2020) tarafından Eylül 2020’de yapılan ve Mart-Haziran ayında gerçekleştirilen uzaktan eğitimleri değerlendiren araştırma verileri ile kıyaslandığında oldukça yüksek olduğu görülmektedir. Diğer taraftan canlı ders yapmayan öğretmen oranı Mart-Haziran ayına göre azalmış ve yüzde 9 olmuştur. Öğrencilerin tümünün canlı derslere katıldığını belirten öğretmen oranı yüzde 6’dır. Öğretmenlerin yüzde 39’u canlı derslere öğrencilerin yarısından fazlasının katılım sağladığını, yüzde 55’i ise yarısı ve daha azının katılım sağladığını ifade etmiştir. Daha açık ifade ile öğretmenlerin yüzde 55’i öğrencilerin yarısının dersleri düzenli olarak takip edemediğini ifade etmiştir.

Canlı derslere katılamayan öğrencilerin eksikliğini kapatmak için öğretmenler çoğunlukla ödev verdiklerini ya da doküman gönderdiklerini belirtmişlerdir. Bu ödev ve dokümanların gönderilmesi ile öğrencilerin eksikliklerinin tamamlanmasını beklemek güçtür. Öğrencilerin kazanımları ne düzeyde öğrendiği, gönderilen ödevleri yapıp yapamadıkları, dokümanları inceleme imkânlarının olup olmadığı oldukça önemli hususlardır. Başka bir ifade ile ödev ya da doküman gönderme ile öğrenme kayıplarının telafi edilmesi oldukça güçtür.

ÖĞRETMNLERİ EN ÇOK NE ZORLUYOR

Öğretmenleri uzaktan eğitim ile ilgili olarak en çok zorlayan hususların neler olduğuna bakıldığında; araştırmaya katılan öğretmenlerin dörtte üçü, öğrencilerin teknolojiye erişmede yaşadıkları güçlüklerin en temel sorun olduğunu, beşte ikisi ise öğrencilerin dijital okuryazarlığının zayıf olmasını ifade etmişlerdir.

Öğrencilerin canlı dersleri düzenli olarak takip edememesinin nedeni sorulduğunda da; öğretmenlerin dörtte üçü öğrencilerin bilgisayar/tablet ve internet gibi araçlarının olmamasını en önemli neden olarak tanımlamışlardır. Buna ilaveten öğretmenlerin yaklaşık yarısı, ebeveynlerin çocuklarına dijital öğrenme ortamında yardımcı olamamasını bir diğer önemli sorun olarak tanımlamışlardır. Özellikle küçük çocukların aile desteğine duyduğu ihtiyaç dikkate alındığında, ailelerin çocuklarına yeterince destek olamaması öğretmenlerin beşte ikisi tarafından; ailelerin çalışmak zorunda olması nedeniyle yardımcı olamaması ise öğretmenlerin üçte biri tarafından, çocukların dersleri düzenli olarak takip etmesini engelleyen hususlar olarak tanımlanmıştır. Buna ilaveten, uzaktan eğitimde çocukların sessiz çalışma ve öğrenme ortamına sahip olmaması da öğretmenlerin dörtte biri tarafından önemli bir mesele olarak tanımlanmıştır.

Uzaktan eğitimde derslerini yerine getirme sürecinde öğretmenleri olumsuz etkileyen birçok hususun olduğu görülmüştür. Evden çalışmanın getirdiği stres ve iş yükü (yüzde 47), evde kaliteli internet eksikliği (yüzde 46), dersleri daha verimli işlemek için gereken dijital araçların eksikliği (yüzde 39) öğretmenleri olumsuz etkileyen hususlardır. Buna ilaveten öğretmenlerin uzaktan eğitim konusunda yeterince tecrübeli olmamaları, müfredatı uzaktan eğitime uyumlaştırma, uzaktan eğitim için gerekli materyali hazırlama gibi güçlüklere neden olmuştur. Öğretmenler, öğrencilerin uzaktan eğitime katılmasını engelleyen en önemli hususları ise uzaktan eğitimin bir yıla yaklaşması nedeniyle öğrencilerin ciddi bir motivasyon kaybı içinde olmasını (yüzde 58), çocukların akranlarından uzakta olmasının neden olduğu sosyal ve psikolojik etkiler (yüzde 37) nedeniyle uzaktan eğitime erişimde güçlük yaşanması olarak belirtmişlerdir.

Araştırma verilerine göre öğretmenlerin dörtte üçünden fazlası müfredatın tamamını ya da çoğunu tamamlamıştır. Hatta öğretmenlerin üçte ikisi müfredatın yüzde 70’den fazlasını tamamladıklarını ifade etmişlerdir. Bu veriler, öğretmenlerin müfredatı tamamlama açısından görevlerini önemli ölçüde yaptığını göstermektedir.

Öğrencilerinin yüzde 70’inden fazlasının herhangi bir uzaktan öğretim etkinliğine katılmadığını ifade eden öğretmenlerin oranı yüzde 15 civarındadır. Her üç öğretmenden biri ise yüzde 50 ve üzeri öğrencisinin herhangi bir uzaktan öğretim etkinliğine katılmadığını ifade etmiştir. Bu veriler açık bir şekilde müfredata başarılı bir şekilde erişen öğrenci sayısının sınırlı olduğunu göstermektedir.

CİDDİ BİR ÖĞRENME KAYBI YAŞANIYOR

Yukarıda ifade edilen çok çeşitli nedenler dolayısıyla öğrencilerin önemli çoğunluğunun uzaktan öğretim etkinliğine katılmamış olması, ciddi bir öğrenme kaybının önemli göstergesidir. Buna ilaveten, bir yandan dersleri düzenli olarak takip eden ve öğrenen az sayıda öğrenci, diğer yandan ise bu müfredata erişemeyen büyük orandaki öğrencinin varlığı var olan eğitimsel eşitsizlikleri daha da derinleştirmiştir. Bundan dolayı, özellikle dijital araç ve imkânlara sahip olmayan, ailesi çalışmak zorunda olan öğrenciler dikkate alınarak yüz yüze eğitim her zaman en temel politik öncelik olmalıdır.

Araştırmaya katılan öğretmenler en çok öğrenme kaybının ilkokul 1. sınıflarda olduğunu, daha sonra liseye ve üniversiteye giriş sınavlarına girecek 8. sınıf ve 12. sınıflar olduğunu ifade etmişlerdir. Bu veri salgın sürecinde okulları açma konusunda hangi sınıf düzeylerinin öncelenmesi gerektiğini gösteren bir veri olarak değerlendirilebilir. Bu kapsamda başta öğrenci ve öğretmenler olmak üzere eğitimin diğer tüm paydaşlarının en az kayıpla öğrenme ortamına dönebilecekleri alternatiflerin dikkatli bir şekilde değerlendirilmesi gerekmektedir. Öncelik okulların güvenle açılabilmesi için gerekli koşulları en kısa sürede sağlayıp tüm kademedeki okulları açmak olmalıdır. Bunun için mutlak öncelik çocuklar ve öğretmenler dâhil herkesin sadece sağlığını korumak için yaşamı kısıtlamak değil sağlık ve refah arasında en uygun dengeyi kurmak olmalıdır.

Okulları yeniden açmak normale dönmek olarak düşünülmemelidir. Çünkü ortada tam bir yılını kaybetmiş milyonlarca çocuk vardır. Bu nedenle çocukların bu süreçte kaybettikleri sosyal ve duygusal sağlığı yeniden temin etmek, ek destek eğitim yaklaşımlarıyla eşitsizlikleri gidermek için gerekli tedbirleri alarak kaybı telafi etme çabasına odaklanmak ve buna yönelik çeşitli stratejiler geliştirilerek uygulanması ihtiyaçtan öte bir zorunluluktur.

Bu araştırmada son bir yılda ülkemizdeki uzaktan/online eğitimin tüm yükünü taşıyan ve sahadaki uygulayıcısı olan öğretmenlerimizin süreçte yaşanan öğrenme kayıpları ve bunların telafisine ilişkin görüşleri tespit edilmeye çalışılmıştır. Öğretmenlerin öğrenme kayıpları ve bunun telafisine ilişkin görüşleri ekseninde önümüzdeki süreçte daha etkin politikalar geliştirmek için aşağıda öneriler sunulmuştur.

ÖNERİLER

Okulların yüz yüze eğitime açık olarak eğitimin sürdürülmesi temel politik öncelik olmalıdır.

Başta öğretmenler olmak üzere tüm eğitim çalışanları aşılamada öncelikli grup olmalıdır.

Benzeri görülmemiş zamanlar, benzeri görülmemiş çözümler gerektirir

Pandemik öğrenme kaybını azaltmak için kapsamını anlamalıyız.

Pandemik öğrenme kaybını telafi için herkesi kapsayan ulaşılabilir ve etkin stratejiler geliştirilmelidir.

Pandemi sonrası dönemde herkes için kaliteli eğitim temel öncelik olmalıdır.