Siyaset

Saadet Partisi iktidarın ortağıolsaydı ne yapardı

Abone Ol

 Eskişehir il divan toplantısında konuşan İl Başkanı Fesih Bingöl, “Saadet Partisi; siyaset referansları, siyaset kurumuna yüklediği anlam, siyasetini yönlendiren ilke ve değerler, siyaseti icra etme biçimi ve nihayet siyasetle ilişkilendirdiği hedefler bakımından “farklı”, “emsalsiz”, “rakipsiz” ve elbette “öncü” vasıflara haizdir.

 Bütün bunların bir yansıması olarak da,  hem Milli Görüş fikriyatının tek adresi hem yerli siyaset hassasiyetinin zirve noktası konumundadır.

Biz Saadet Partisi olarak, siyaset yapma irademizi daha fazla oy almaya ve seçim kazanma şartına bağlamadık.

Partimizin hedeflerini ve siyasetimizin içeriğini de hiçbir zaman seçimin türüne, politik konjonktüre göre belirlemedik.

Milletimizle sürekli iletişim ve karşılıklı etkileşim içinde olma gayretimizi sadece seçim süreci ve iktidar olma gayretiyle sınırlamadık.

Elbette; fikrimizin hakim, partimizin muktedir olması için ter akıtıyor, siyaset yapıyoruz.

Şüphesiz; sahip olduğumuz fikri zenginliğin, inanç ve iradenin iktidar olduğunda sorunların çözüme, milletin huzura ve refaha, devletin adalete ve güce sahip olacağına inanıyoruz.

                                                                          1

Memleketin adil devlete, adil paylaşıma, israftan ve yolsuzluktan kurtulmuş sisteme sahip olmasının gerek şartı Milli Görüşün iktidar olmasıdır.

Bizim siyasetimizin değişmezleri, siyaset anlayışımızın vazgeçilmezleri, siyasi hedeflerimizin yok edilmezleri nettir. Dönemden döneme, kişiden kişiye, seçimden seçime değişmezler.

Siyasetimizin yönü konusunda kararlılık, tutarlılık, süreklilik, değişmezlik ve elbette istikamet bağlamında vazgeçilmezlik esastır. Bizim siyasetimizin yönü Hakk’a doğrudur, yöntemleri ise Hakka uygundur. 

Biz, milletimizden, vatandaşlarımızdan, insanlardan partimize oy vermeleri yanında fikrimize gönül, mücadelemize destek vermelerini de isteriz.

Evet çok uzak olmayan bir süreçte  yeni bir seçimi gerçekleştireceğiz.

Beldelerimizin, ilçelerimizin, illerimizin belediye başkanlarını, meclis üyelerini belirleyecek Mahalli idareler seçimine adım adım yaklaşıyoruz. 

2024 Mart yerel seçimlerinde Saadet Partisi olarak tüm seçim bölgelerinde partimizin ismiyle, amblemiyle seçimlere katılacağız.

Milletimizin “Milli Görüş Belediyeciliği” hasretini bitirmek noktasında azim, kararlılık ve kesin bir inanmışlıkla seçim çalışmalarını başlattık  ve yürütmekteyiz.

2

Milli Görüş Belediyeciliğinin “insana sınırsız hürmet ve vatandaşa kesintisiz hizmet” anlayışını yeniden hakim kılıp, israfa, yolsuzluğa, insafsızlığa dur diyeceyiz.                                                                                                                                                     

Türkiye’yi kötü yönetenlerin, memleketin imkan ve fırsatlarını tüketenlerin, devletin birikimlerini eritenlerin, potansiyel ve kapasitesini yok edenlerin yerel yönetimlerde beş yıl daha aynı tavrı sürdürmelerini engellemek zorundayız.

Türkiye’nin Milli Görüş iktidarıyla tanışması, Milli Görüş iktidarının Türkiye’yi yolsuzluktan, milleti yoksulluktan ve umutsuzluktan kurtarması yerel yönetimlerde iktidar olmasıyla başladı.

1994  yerel seçimlerinde yani bundan otuz yıl önce gerçekleştirdiğimiz “Yerel Yönetimlerde Milli Görüş İktidarı”  zaferini, otuz yıl sonra 2024’te yeniden gerçekleştirmeliyiz. Yerel yönetimlerdeki iktidarımız, genel seçimde iktidar olmamızın önünü açacaktır. 

Kazandığımız her belediye başkanlığı, her bir belediye meclis üyesi, oyumuzu yükselttiğimizi her sandık bölgesi ve çevresi genel seçimlerde iktidar olmak hedefimize yaklaştıracaktır.

 Yerel seçimlerde oyumuzu, belediye başkan sayımızı, belediye meclis üyesi arkadaşlarımızın sayısını artırmak sadece bizim için önemli ve değerli değildir.

Saadet Partisinin başarısı, daha fazla sayıda Saadet Partili belediye başkanı ve belediye meclis üyesi kazanmamız mücadelelerine destekvermekten onur duyduğumuz Filistin ve Filistinli kardeşlerimiz açısından son derece önemli ve elzemdir.

                                                                                                                                                                                                                                                                                        3

 

 

Filistin’de Siyonist işgal devam ediyor.

Kudüs’ün ve Mescid-i Aksa’nın her insana ve Müslümana utanç yaşatan terörist İsrail eseri esareti sürüyor.

Filistinli kardeşlerimizin yaşamak zorunda bırakıldığı ve dünyanın seyirci kaldığı Siyonist zulüm, her geçen an daha da artıyor.

Gazze’de kapitalistlerin, emperyalistlerin ve evangelistlerin desteğiyle ve Siyonist zorbalar, zalimler ve teröristler eliyle soykırım gerçekleştiriliyor.

Hal böyle iken Gazze’de HAMAS’ın öncülüğünde yiğitlerin gayreti ve şehadetiyle direniş destanı yazılıyor. Filistin ve Filistinliler bütün dünyaya “özgürlük ve bağımsızlık” kararlılıklarınıgösteriyor.

Bugüne  kadarİsrail, terör organizasyonu, Siyonist örgüt olmanın bütün gereklerini acımasız, insafsız, izansız ve vicdansız bir şekilde hayata geçirdi.

Çoğunluğu çocuk binlerce Filistinliyi öldürmekten, sivil yoğun hedefleri yok etmekten, zulmü soykırıma dönüştürmekten geri durmadı.

Siyonizmin emir eri, İsrail’in ortağı olmaktan haz duyan ABD, İngiltere ve Fransa gibi ülkeler bütün güçleri ve benlikleriyle İsrail’in yanında ve emrinde olduklarını açıkladılar.

4

Uçaklarını, gemilerini, uçak gemilerini hatta  zulüm ve soykırım konusunda tecrübeli askerlerini süratle Filistin açıklarına, Gazze kıyılarına gönderdiler.

İsrail’e taraf olanlar, Siyonizm taraftarı olanlar Filistinlilerin işgale karşı direnişini, ablukaya yönelik direncini, Siyonist teröre karşı verdiği mücadeleyi bitirmek için “Biz İsrailin yanındayız” demekten eri durmadılar.

Kendi ülkelerinde Filistine destek veren insanları, sanatçıları, akademisyenleri ve siyasetçileri “öteki” ilan ettiler. Her birine  alanlarına mahsus yaptırım uyguladılar.

 

 

 

Peki Filistine destek vermesi gereken, Filistinlilerin mücadelesine eşlik etmek durumunda olması beklenen ülkeler ne yaptılar?

Güzelce kınadılar. Sert konuştular. Kürsülerden İsrail’e had bildirip, Filistin’e hak verdiler. Sonuç, İsrail öldürmeye, zulmetmeye, soykırım gerçekleştirmeye devam ediyor. Filistinin işgali, Filistinli, kardeşlerin Siyonist kurşunlarla, bombalarla şehadet makamına ulaşması durumu halen sürüyor.

Filistin için somut sonuç ve görüntü kapsamında ne yaptın? sorusuna  Erdoğan ve Partisi ile ittifak ortakları ancak ve ancak “Yenikapı’da miting yaptım” diyebilecek durumdadır. Üstelik  “iktidar miting değil icraat yapar” uyarısına rağmen İsrail’in “Türkiye fiilen bir şey yapmayı düşünmüyor, ancak miting yapabiliyor” morali vermeyi göze alarak bu miting yapıldı.

Erdoğan her konuda olduğu gibi Filistin davası konusunda, Siyonist İsrail meselesi noktasında da sadece “güzel konuşmayı” ve “yüksek hitabet ve sonuç değiştirmeyen hamaset” yöntemini tercih ediyor.

5

 

Saadet Partisi iktidarın ortağıolsaydı ne yapardı;

 

İsrail’in Türkiye’deki elçiliğini kapatır, elçiyi de ülkesine gönderirdi.

İsrail’e giden su,gıda,petrol,demir-çelik taşıyan gemi ticaretini derhal durdururdu. Bu utancı milletimize asla yaşatmazdı.

“Konya’da eğitim uçuşu yapan İsrailli pilot ayıbını yaşatmazdı.

 İsrail ile bütün ilişkileri ve ticareti durdurun” eleştirisi yapma ihtiyacı duyulmazdı.

Filistin’in, Filistinli kardeşlerimizin bizden alacağı var. Bizden destek isteme, İsrail’in suyunu, yakıtını, besin ihtiyacını karşılamaktan vazgeçmemizi talep etme hakları var.

Sözün özü mesele; bizim rahat konuşmamız değil, İsrail’in rahat rahat soykırım yapması. Sorun, Filistinli kardeşlerimizin kendi ülkelerinde soykırıma maruz kalmalarıdır.

Saadet Partisi Meclis grubu olarak Meclise önerge verdik ve İsrail’e yük taşıyan gemilerin sahiplerinin ve taşıdıkları ürünlerin Meclis tarafından araştırılmasını istedik.

              

Üstelik araştırmayı yapacak olan Mecliste  Erdoğan’ın partisi, Hükümet partisi ve ittifakı çoğunluğu elinde bulunduruyor. Buna rağmen, İsrail’e kime, kimlere ve hangi şirketlere ait gemilerin gittiğini ve neler götürdüğünü araştırma teklifimizi Erdoğan’ın vekilleri reddetti.

6

Erdoğan’ın vekilleri diyoruz zira  eğer milletin vekilleri olsalardı bu teklife hayır diyemezlerdi.

İsrail’i durdurma, soykırımı sonlandırma, işgali ve zulmü bitirme bakımından gereğini yapma konusunda isteksiz davranan Erdoğan ve Partisi’nin başka konulardaki tavırları ise oldukça manidar.

Yargıtay’ın Anayasa Mahkemesini değersiz, kararlarını hükümsüz gösteren tavrına destek vermekten imtina etmedi Erdoğan.

Evet Filistin davası noktasında gereğini yapmaktan ısrarla ve kararlılıkla uzak duran Erdoğan, devletin işleyişine, siyasetin zeminine, Meclise doğrudan müdahil olmak noktasında bütün maharetini göstermekten imtina etmiyor.

Filistinde çocukların katledildiği, İsrail’in soykırım uyguladığı bir vakitte; Cumhurbaşkanı seçiminde 50+1 uygulamasının kaldırılması gerektiğine yönelik beyanat vermekten çekinmedi.

Henüz son seçimin üzerinden altı ay geçmediği ve  bir sonraki olağan seçime 4,5 yıl kaldığı halde bu girişim çok ilginç bir hal aldı.

50+1 önerisiyle Erdoğan, hem kendisinin hem de partisi ve ittifakının yönetmek noktasında kötü, üretmek noktasında isteksiz, düzenlemek noktasında ise yetersiz olduğunu da itiraf ediyor aslında.

7

Son seçim sonucu üzerinden millet parlamenter sistem tartışmasını bütünüyle bitirmiştir analizi yapan Erdoğan, aynı seçimde uygulanan 50+1’in milletin kararı olduğunu ısrarla unutmaya ve unutturmaya çalışıyor.

Devleti, devletin kurumlarını, işleyişini,  Hükümet yöntemini ve Hükümet etme biçimini yap-boz anlayışına mahkum eden Erdoğan-Ak Parti ve Cumhur İttifakı; Türkiye açısından en büyük beka sorunu kaynağıdır.

Yeniden seçilmenin, daha az oyla seçilebilmenin derdine düştüler.Hatta seçilme sınırlamasını bertaraf etmenin hesabına kafa yoran Erdoğan siyaseti anlayışı; devletin teamüllerini ve milletin tahammülünü zorladığını görmeyecek kadar körleşmiş durumdadır.

Seçilmeye ilişkin oy şartını azaltmayı, sahip olduğu yetkileri artırmayı düşünen,daha az oyla daha fazka yetki almak istedikleri yeni bir sistemuygulamaya sokmak istiyorlar.

Milletimizin iradesini mecliste yansıtmak için, milli ve yerli siyasetin gereklerini hem söz hem ses, hem tepki hem  teklif olarak yasama meclisine aktarmak noktasında Saadet Partisi Meclis gurubu, ses getiren, takdir edilen, taklit edilmeye gayret gösterilen bir performans ortaya koyuyor.

Milletvekillerimizin konuşmaları, soru ve araştırma önergeleri, yasama faaliyetlerine katılım ve müdahale süreçleriyle, Saadet partisi Meclis Grubu, meclisin Milletin Meclisi olma kararlılığını ortaya koymaktadır.

Millet için, milletle birlikte ve milletin hayal ve hedefleri üzerinden siyaset yapıyoruz. Bunun bir sonucu olarak teşkilat ziyaretlerimizde Partimizden, Genel Merkezimizden, milletvekillerimizden ve bir bütün olarak mensuplarımızdan beklenti yüksek, her birine olan güven ve destek de diğer partiler ve partililerle kıyaslanmayacak seviyede.”