Yenilikçi Sağlık ve Sosyal Hizmet Çalışanları Sendikası (YENİ SENDİKA) Başkanı Abdulbaki Tekin, Sağlık ve sosyal hizmet kolunda faaliyet gösteren YENİ SENDİKA’nın, sağlık çalışanlarına ödenen banka promosyonlarının yeniden revize edilmesi beklentisinin tüm yönleriyle değerlendirilmesi amacıyla 21 Eylül 2022 Çarşamba günü YENİ SENDİKA Genel Merkezi’nde bir çalıştay düzenlediğini belirtti.

 Çalıştay kapsamında “Banka Promosyonlarının Etki Alanı ve Dağıtımına ilişkin Yasal Dayanaklar”, “Mevcut Banka Promosyon uygulamalarının Yeniden Revize Edilmesine İlişkin Talep ve Beklentilerin Gerekçeleri”, “Mevcut ve Yeni Banka Promosyonu Sözleşmelerine İlişkin Önümüzdeki Sürece Yönelik Öneri ve Tavsiyeler” şeklinde  üç ana başlık altında ele alınan konu başlıkları sonucunda sendika tarafından bir bildirge yayınlandığını anlatan Tekin, “Çalıştay sonucunda 1 milyon 300 binin üzerinde sağlık ve sosyal hizmet çalışanının 2022 yılı reel rakamlarıyla 980 milyar TL tutarındaki maaşının farklı banka hesaplarında işlem gördüğü, buna ragmen bankaların çalışanlara toplamda sadece yaklaşık 20 milyar TL’lik bir promosyon verdiği ortaya çıktı. Sendikadan yapılan açıklamada bahsedilen maaş-promosyon hacimlerinin birbiriyle son derece orantısız olduğu ve söz konusu sözleşmelerin hakkaniyet açısından bir an önce yeniden revize edilmesinin şart olduğu belirtildi.

2022 YILI REEL RAKAMLARIYLA SAĞLIKÇILARIN 980 MİLYAR TL’LİK MAAŞINI KASASINDA TUTAN BANKALAR BUNUN KARŞILIĞINDA SADECE 20 MİLYAR TL’LİK PROMOSYON ÖDEDİ

YENİ SENDİKA ESKİŞEHİR İl Temsilcisi Abdulbaki TEKİN tarafından yapılan değerlendirmede ise “Sağlık ve sosyal hizmet çalışanlarımızın banka promosyonu sorununa nitelikli ve etkin bir çözüm bulabilmek amacıyla YENİ SENDİKA Genel Merkezimiz tarafından bir çalıştay düzenlendi. Çalıştayımıza akademi, bürokrasi, hukuki ve mali alanda tecrübeli katılımcılar katkı sağladı. Yapılan bu çalıştayımız sonucunda elde edilen görüş ve önerilerimizin kamuoyu ile paylaşılmasına, ilgili kurum ve kuruluşlara iletilmesine karar verildi” ifadelerine yer verildi. ESKİŞEHİR İl Temsilcisi Abdulbaki TEKİN banka promosyonu sözleşmesi imzalayan kurumların çoğunlukla azami süre olan 5 yıla göre işlem yaptığını, değişen mevcut şartlarda ise bu uzun sürelerin yeni sözleşme yapılmasını geciktirdiğinin altını çizdi. ESKİŞEHİR İl Temsilcisi Abdulbaki TEKİN “Sağlık ve sosyal hizmet çalışanlarımız için son 5 yıl içinde yapılan banka promosyon sözleşmelerinden yoğunlukla ortalama 5 yıllık süreleri kapsayan toplamda 2022 yılı reel rakamlarıyla yaklaşık 980 milyar TL’lik çalışan maaşlarının banka hesaplarında işlem gördüğü, bankaların ise çalışanlara toplamda sadece yaklaşık 20 milyar TL’lik bir promosyon verdiği, bu bağlamda bahsedilen maaş-promosyon hacimlerinin birbiriyle son derece orantısız olduğunu gördük, bu haliyle bu sözleşmlerin vicdanen kabul edilebilmesi mümkün değil” şeklinde konuştu.

YENİ SENDİKA adına açıklama yapan ESKİŞEHİR İl Temsilcisi Abdulbaki TEKİN yapılan çalıştay sonucunda ortaya çıkan on üç maddelik bildirgenin Cumhurbaşkanlığı, TBMM, Ombudsmanlık ve ilgili bakanlıklara iletileceğini söyledi.

“YENİ SENDİKA BANKA PROMOSYON ÇALIŞTAYI” SONUÇ BİLDİRGESİ

Sağlık Bakanlığı ve üniversitelere bağlı yaklaşık 1100 hastanenin yanı sıra, İl Sağlık Müdürlüğü ve bağlı sağlık tesisleri ile Aile ve Sosyal Hizmet Bakanlığı’na bağlı 81 ilde bulunan yüzlerce kuruluş dikkate alındığında; “Banka Promosyonu” konusunun devlet memuru ve sürekli içşilerle birlikte yaklaşık 1 milyon 300 binin üzerinde çalışanı ilgilendirdiği görülmektedir.

Söz konusu çalışanlar için son 5 yıl içinde yapılan banka promosyon sözleşmelerinden yoğunlukla ortalama 5 yıllık süreleri kapsayan 2022 yılı reel rakamlarıyla toplamda yaklaşık 980 milyar TL’lik çalışan maaşlarının banka hesaplarında işlem gördüğü, bankaların ise çalışanlara toplamda sadece yaklaşık 20 milyar TL’lik bir promosyon verdiği, bu bağlamda bahsedilen maaş-promosyon hacimlerinin birbiriyle son derece orantısız olduğu ifade edilebilir.

İşçi ve memur konfederasyonları tarafından yapılan bazı araştırmalara göre; geçtiğimiz Ağustos ayı için 4 kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi amacıyla yapması gereken gıda harcaması tutarını ifade eden "açlık sınırının” 5 bin 300 TL ila 6 bin 800 TL arasında olduğu, yeterli hayat standardında yaşayabilmek için gerekli olan minimum gelir miktarını ifade eden yoksulluk sınırının ise 14 bin 500 TL ila 22 bin 400 TL arasında olduğu saptanmıştır. Söz konusu rakamlar dikkate alındığında, genel olarak tek seferde verilen banka promosyonlarının hemen tamamının aylık yoksulluk sınırının bile altında kaldığı görülmektedir. 

Sağlık ve sosyal hizmet çalışanlarının kamuoyuna yansıyan yorumlarında banka promosyonu sözleşmelerinden duydukları memnuniyetsizliğin temelinde; hissettikleri “eşitsizlik” algısı ve “haksızlık” duygularının olduğu açıkça görülmektedir. Çalışanlar, benzer işi yapan ve benzer ücretleri alan diğer kurumlardaki veya şehirlerdeki meslektaşları ile aralarında deyim yerinde ise bir “uçurum” olduğu düşüncesini taşımaktadır. Bu şekildeki duygu ve düşüncelerin önüne geçilebilmesi için taşralardaki çok parçalı ve birbirinden oldukça farklı sözleşmeler yerine merkezden daha geniş ve kapsamlı sözleşmelerin yapılması, bu sayede genel bir uygulama birliğinin sağlanması önerisi değerledirilebilir.

Günümüz koşulları dikkate alındığında; sözleşmenin imzalandığı sırada yapılan projeksiyonun oldukça üstünde yeni bir hacmin oluştuğu görülmektedir. Özellikle çalışanların ücretlerine gelen zam oranları ile elde edilen söz konusu hacmin bankaların bile beklediği karlılığın çok üstünde olduğu anlaşılmaktadır. Örneğin; BDDK’nin aylık bülten verilerine göre, bankacılık sektörünün kârı 10 ay önce 56,9 milyar TL düzeyinde iken, bu kapasitenin 50,5 milyar TL’si TL’den, 6,4 milyar TL’si ise dövizden oluşmaktaydı. Günümüzde ise; sektör kârı, Temmuz 2022’de 207,9 milyar TL’ye çıkmıştır. Bu kârın 118,2 milyar TL’si Türk parası, 89,8 milyar TL’si ise döviz kaynaklı olarak istatsitiklere yansımıştır. Tüm bu sonuçlara göre; Temmuz 2021’de 40,2 milyar TL olan kâr tutarına göre  günümüzdeki artış geçen seneye göre yüzde 417 olmuştur.  Bu bağlamda pandemi sürecinin de etkileri nedeniyle oluşan ekonomik dalgalanmalar sonucunda diğer bankacılık faaliyetleri de dikkate alındığında sürecin bankaların lehine, çalışanların aleyhine algısı çalışma hayatındaki genel motivasyon açısından göz ardı edilmemesi gereken önemli bir sosyal olgu olarak karşımıza çıkmaktadır.

 “Banka Promosyonu” konulu 2007/21, 2008/18 ve 2010/17 sayılı Başbakanlık Genelgeleri tek tek ve birlikte incelendiğinde; söz konusu genelgelerin o günün mevcut işleyişindeki aksaklıkların düzeltilmesine yönelik hükümler içerdiği anlaşılmaktadır. Ancak, buna rağmen değişen şartlar da dikkate alındığında benzer mahiyette “Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi” şeklinde yeni bir düzenlemeye ihtiyaç duyulduğu anlaşılmaktadır.   

Sözleşme imzalayan kurumların; bahsedilen Başbakanlık genelgelerine istinaden “asgari 2 yıl, azami 5 yıl” şartına göre çoğunlukla azami süre olan 5 yıla göre sözleşme imzaladığı görülmektedir. Oysa, değişen mevcut şartlarda “asgari 2 yıl” şartının kurumlar tarafından tercih edilmesinin daha doğru olabileceği anlaşılmaktadır. 

Maaş ve ek ödemeler için ayrı ayrı banka promosyonu sözleşmelerinin yapılmasının veya ayrı bankalarla sözleşme yapılmasının avantajlı olmadığı söylenebilir. Bundan sonraki sözleşmelerde maaş ve ek ödemelerin birlikte hesap edilerek, herhangi tek bir banka ile tek promosyon sözleşmesi yapılması önerilmektedir.

Banka promosyonu sözleşmelerinin genel anlamda ve özetle; Borçlar Kanunu hükümlerine tabi, karşılıklı borç yükleyen, iki taraflı, sözleşme süresi boyunca her ay sürekli edimli  devam eden ve atipik sözleşme niteliğinde olduğu görülmektedir. Bu çerçeve göz önüne alınarak yapılan değerlendirilmeler sonucunda; söz konusu sözleşmelerin, idareye yüklenen edimin ifasında öngörülemez bir artış gerçekleştirdiği, bankaların ise rekabet piyasası çerçevesinde kendi kar marjlarını düşünerek elde ettikleri lehe durumlarının daha da iyi hale geldiği ve mevcut durumdaki avantajlarını kaybetmek istemedikleri anlaşılmaktadır. Bu nedenle, tek taraflı fesihlerde hemen tüm sorumluluğun idarelere kaldığı anlaşılmaktadır. Bu durumda ise, çoğu idarenin sözleşmeyi feshetme durumunda ortaya çıkabilecek olan belirsizliklerden ve olası risklerden kaçınma eğiliminde olabileceği anlaşılmaktadır.

Türkiye genelinde henüz birkaç örneğin yaşandığı sözleşmelerin tek taraflı feshinde, idareler genel anlamda iki farklı yöntemi uygulamaktadır. Birincisi; sözleşme yükümlülüklerini yerine getirmeyen bankaların ihtar edilmesi, devamında ise sözleşmelerin tazminatsız olarak idareler tarafından feshedilmesidir. İkincisi ise;  kalan taahhüt süresi dikkate alınarak kıstelyevm usulü ile ödenen promosyon tutarının iade edilmesi, bu tutar hesaplanırken de güncel faiz veya kar payı ile sair cezai şartların yerine getirilmesi gibi bağlayıcı hükümlere riayet edilmesi zorunluluğu karşımıza çıkmaktadır. 

Sağlık ve sosyal hizmet çalışanlarımız, başta pandemi süreci gibi kritik dönemlerde ortaya koydukları fedakarlıkların ardından, şimdilerde ise yine yeniden 7/24 kesintisiz sağlık ve sosyal hizmet sunumunu gayretle ve özenle yerine getirmeye devam etmektedir. Sağlık ve sosyal hizmet çalışanlarımızın her türlü haklı talep ve beklentilerinde ülkemize ve ülke insanımıza verdikleri kutsal hizmetlerin de göz önünde bulundurulması gerekir. Bu nedenle sağlık ve sosyal hizmet çalışanlarımızın moral ve motivasyonlarının yüksek tutulması için ilgili kurumların beklentilere olumlu cevap vermesi ve sürece olumlu katkılarda bulunması özellikle yerinde olacaktır.

Mevcut banka promosyonu sözleşmelerinin feshedilmesi veya yeniden revize edilmesi konusu sadece finansal veya hukuksal bir çerçevede değerlendirilmemelidir. Bu ve benzer konnular sağlık ve sosyal hizmet çalışanlarının “sosyal refah” düzeylerinin artması açısından da önem kazanmaktadır.

Mevcut şartlarda yaşanan uyuşmazlığın, özellikle taşradaki kurum ve kuruluşların idareleri ile bankaların şubelerinin karşılıkı inisiyatifi ile genel anlamda üstesinden gelinebilecek bir konu olmadığı anlaşılmaktadır. Bu bağlamda yukarıda bahsedilen tüm hususların da dikkate alınarak, hızlı ve kapsamlı çözümler üretilebilmesi amacıyla sonuç bildirgemizin başta;

Cumhurbaşkanlığı Personel ve Prensipler Genel Müdürlüğü’ne,

TBMM Dilekçe Komisyonu Başkanlığı’na,

Kamu Denetçiliği Kurumu’na,

Sağlık Bakanlığı’na,

Aile ve Sosyal Hizmet Bakanlığı’na,

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na,

Hazine ve Maliye Bakanlığı’na,

Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı’na,

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’na iletilmesine karar verilmiştir.”