Rivayet olunur ki, kuşların hükümdarı olan Sımurg Anka, Bilgi Ağacı’nın dallarında yasar ve her şeyi bilirmiş.

Kuşlar Sımurg'a inanır ve onun kendilerini kurtaracağını düşünürmüş. Kuşlar dünyasında her şey ters gittikçe onlar da Sımurg'u bekler dururlarmış. Ne var ki, Sımurg ortada görünmedikçe kuşkulanır olmuşlar ve sonunda umudu kesmişler.

Derken bir gün uzak bir ülkede bir kus sürüsü Simurg'un kanadından bir tüy bulmuş. Sımurg'un var olduğunu anlayan dünyadaki tüm kuşlar toplanmışlar ve hep birlikte Sımurg'un huzuruna gidip yârdim istemeye karar vermişler.

Ancak Sımurg'un yuvası, etekleri bulutların üzerinde olan Kaf Dağî’nin tepesindeymiş. Oraya varmak için yedi dipsiz vadiyi asmak gerekirmiş. Kuşlar, hep birlikte göğe doğru uçmaya başlamışlar. Yorulanlar ve düsenler olmuş.

Önce Bülbül geri dönmüş, güle olan aksini hatırlayıp;

papağan o güzelim tüylerini bahane etmiş(oysa tüyleri yüzünden kafese kapatılırmış);

Kartal; yükseklerdeki krallığını bırakamamış;

baykuş yıkıntılarını özlemiş,

balıkçıl kuşu bataklığını.

Yedi vadi üzerinden uçtukça sayıları gittikçe azalmış.

Ve nihayet beş vadiden geçtikten sonra gelen Altıncı Vadi "şaşkınlık" ve sonuncusu Yedinci Vadi "yokoluş"ta bütün kuşlar umutlarını yitirmiş. Kaf Dağı’na vardıklarında geriye otuz kus kalmış.

Sımurg'un yuvasını bulunca öğrenmişler ki;

"SIMURG ANKA - Otuz Kus" demekmiş.

Onların hepsi Sımurg'mus. Her biri de Sımurg'mus.
Sımurg Anka’yı beklemekten vazgeçerek, şaşkınlık ve yok olusu da yasadıktan sonra bile uçmayı sürdürerek, kendi küllerimiz üzerinden yeniden doğabilmek için kendimizi yakmadıkça , her birimiz birer Sımurg olmayı göze almadıkça bataklığımızda, tüneklerimizde ve kafeslerimizde yasamaktan kurtulamayacağız.

Simdi kendi gökyüzünde uçmak zamanıdır.