Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi ve ESOGÜ ATAM Müdürü Doç. Dr. Volkan Marttin, Cumhuriyet’in kuruluş yıl dönümü haftası sebebi ile bir açıklama yaptı.
Marttin, millî bayramların bir milletin sevinç günleri olmasının yanında o bayramları sağlayanların anıldığı; başarı ve zaferlerin hangi zorlu şartlar altında elde edildiğinin dile getirildiği günler olduğunu belirtti. "Cumhuriyetimizin bu ilk asrındaki her badirede devletimizin ve milletimiz çağının ilerisinde olduğunu gösterdi" diye anlatan Doç. Dr. Volkan Marttin, "Düşününüz ki, 20’nci yüzyılda çağdaş rejimler tarihin çöplüğünde yerini aldı. Birinci Dünya Savaşından sonra çağdaş siyasal rejimler İkinci Dünya Savaşının yıkıcı etkisiyle siyaset sahnesinden çekilirken, çağının ilerisinde bir görüşle demokratik bir devlet kuran Büyük Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilelebet payidar kalacağına hem inanmış, hem de bunun formülünü açıklamıştır. Nedir bu formül? Türk Milletinin ihtiyaçlarından doğan, Türk Milletini sağlam adımlarla çağının ilerisine taşıyan ve hatta taşımaya devam ettirecek kudretteki ilkelerdir. Bizler bu ilkelere, Atatürk ilkeleri diyoruz. Geçen bir asırda her deneyimlenen acı tecrübe bu ilkelerin gerekliliğini ve geçerliğini ortaya koymaktadır. Bu nedenle bu ilkelerinin tekrar tekrar gündeme gelmesi, herkesçe iyi bilinmesi gerekmektedir” dedi.
Cumhuriyet bir gecede ilan edilmedi
Cumhuriyet fikrinin tarihsel süreç içerisinde nasıl adım adım geliştiğini anlatan Doç. Dr. Marttin şöyle konuştu:
“‘Roma bir günde kurulmadı!’ diye bir söz vardır. Cumhuriyetimiz de bir günde kurulmamıştır. Türk milletinin asırlar boyunca ortaya koyduğu örfi devlet anlayışı, son şekliyle Cumhuriyetimizde tecelli etmiştir. Türk Tarihinin bütünlüğü göz önünde tutulduğunda kesintisiz olan bu bağ hemen görülecektir. Osmanlı Devleti’nin en büyük mirasçısı olan yeni Türk Devleti, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde kurulmuş; 19’uncu asırdan beri gerçekleştirilmeye çalışılan ancak yarım kalan atılımlar, Atatürk’ün millet sevgisi ve büyük dehasıyla kısa bir sürede hayata geçirilmiştir. Atatürk’ün diğer devrimleri gibi köklü, tarihî olduğu kadar çağdaş bir idealin gerçekleştirilmesi durumu Cumhuriyet’in ilânında da görülmektedir. Yöneticilerin yönetilenlere karşı sorumlu tutum ve davranış sergilemesi, kadim Türk Tarihi kaynaklarında görüldüğü gibi, İslamiyet’in kabulünden sonraki dönemlerde; hatta Osmanlı Devleti’ndeki yönetim uygulamalarında öne çıkan önemli bir husustur. Hükümdarların tebaası olan halkın rahatı ve refahı için çalışması işte bu köklü idealin bir yansımasıdır.”
Cumhuriyet rejiminin arka plânında batıya özgü tarihsel süreç, Amerikan Bağımsızlığı, Fransız İhtilali ve Devrimi ile öne çıkan görüşler ve deneyimlerin olduğunu kaydeden Doç. Dr. Marttin, Meclisi Mebusan ve Türkiye Büyük Millet Meclisleri ile halk iradesinin kendini gösterdiğini belirterek şöyle devam etti:
“Kanlı boğuşmaların yaşandığı günlerde dahi milletin iradesine başvurulması, milletin kendi kurtuluşunu yine kendi azim ve kararıyla gerçekleştirmesi aslen Cumhuriyetin tecessüs etmesinden başka bir şey değildir. Zaten Mustafa Kemal Paşa gibi yanındakiler de cumhuriyete karşı olmamışlardır. Çünkü onlar da anayasalı, parlamentolu bir dönemden geçerek bu günlere gelmişlerdir. Onların Mustafa Kemal Paşa ile görüş ayrılıkları daha sonra anlaşılacağı üzere Cumhuriyet’in ilân yöntemidir. Kısaca onlar cumhuriyete değil, ilan biçimine tepki göstermişlerdir. Türk Milleti’nin uzun ve acılı savaş günlerinden sonra bunca fedakârlığına bir karşılık olarak Atatürk, insanoğlunun bulduğu, insan için en iyi yönetim biçimini yüce halkına armağan etmiştir. İşte bizler Büyük Atatürk’ün, yüce milletine hediyesi olan Cumhuriyet’i ve onun başarılı devrimlerini bu bayram gününde daha coşkulu bir heyecanla kutluyoruz. 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’mız kutlu olsun!”