CHP Eskişehir İl Başkanı Abdülkadir Adar, düzenlediği basın toplantısında genel merkez tarafından belirlenen seçim takvimini açıkladı. Adar, yapılan zamlar ile ilgili görüşlerini de dile getirdi.

CHP'de ve 2 yılda bir yapılması zorunlu olan kongre süresinin başladığını belirten CHP Eskişehir İl Bakanı Abdülkadir Adar, 30 Eylül tarihinde Merkez Yürütme Kurulu'nun aldığı karar gereğince, 15 Ekime kadar mahallelerde partililerin üye listeleri askıya çıkarılacak ve 15 Eylül tarihinden 21 Ekim tarihine kadar askı süresi devam edeceğini söyledi.

3 Şubat İl Kongreleri başlayacak

 21 Eylül tarihinde de mahallelerde ki üye listelerinin kesinleşeceğini kaydeden Adar,  “Bu süreç içerisinde parti tüzüğüne göre itiraz süreleri var. O itiraz süreleri içerisinde önce ilçe yönetimlerine itirazlar gerçekleştirilecektir. Daha sonra eğer sonuç alınamıyorsa il yönetimlerine itirazlar gerçekleşecek. Ve bunlarla ilgili dediğim gibi parti tüzüğünde öngörülen süreler var. O süreler içerisinde kararlar verilecek. Ve nihayet  8 Kasım tarihinden itibaren de tüm Türkiye’de ilçe kongreleri süreci başlayacak. Ve ilçe kongreleri devam edecek. 27 Ocak tarihinde de ilçe kongreleri tamamlanmış olacak ve 3 Şubat tarihinde de il kongreleri başlatılacak. 2 Mart tarihinde de il kongreleri sonuçlanmış olacak” dedi.

Türkiye savruluyor

Ülkede gerçekten yönetimsel olarak bir takım sıkıntılar içerisinde olduğunu belirten CHP İl Başkanı Abdülkadir Adar,  “Cumhuriyet Halk Partililerin bu son dönemle ilgili benzetmesi var; Bu açıkça şunu söylüyoruz biz, Türkiye yönetilmiyor ve savruluyor. Günübirlik nereden bir rüzgar eserse sizi alıp farklı bir tarafa götürüyor. Bakınız iki gün önce maliyeden sorumlu bakan Türkiye’deki ekonomik  yeni süreçle ilgili bir takvim açıkladı ve yeni program açıkladı. Fakat hemen ertesi günü  %14.9 elektriğe zam geldi” diye konuştu.

2019 yılı içerisinde elektriğe gelen beşinci zam olduğunu belirten Adar şunları söyledi:

“Ve toplam oran %60’a ulaştı. Elektriğe gelen zammın bir farklı yönü veyahutta bir farklı uygulaması da tarım kesiminde daha önceki bir basın toplantımda da ifade etmiştim; Tarım kesiminde, elektriğe gelen zamların oranı %80’i geçti. Bunu somut örnekleriyle, faturalarla sizlere vermiştim. Gazetelerinde yer veren arkadaşlarımız oldu keza görsel medyada da yer almıştı. Bunda tabi önemli olan kısım şu tarım Türkiye’de gerçekten son derece büyük bir sıkıntı içerisinde. Vatandaş kendi olanaklarıyla, Türk çiftçisi kendi olanaklarıyla bir üretim yapmanın gayreti içerisinde ama bu üretim ülkeyi yönetenler tarafından sürekli baltalanıyor. İşte elektriğe gelen zam bunun en açık örneğidir. Bakınız bu yıla kadar Türkiye’de tarımda kullanılan elektriklerde sübvansiyon uygulanırdı ve normal sanayide, ticaret hanede, konutlarda kullanılan elektrik birim fiyatlarının çok daha altında bir fiyatla elektrik kullanımı devam ederdi. Bugün için Türk çiftçisi elektrikten gerçek anlamda sıkıntı yaşamaya başladı. Çünkü ürününü bir önceki dönemdeki elektrik fiyatlarına göre ekimi gerçekleştirdi. Ama ne yazık ki girdilerinin fiyatı yani özellikle elektrik kullanımındaki tüketiminden kaynaklanan fiyatlar son derece artınca büyük sıkıntılar yaşamaya başladı. Açıkça şunu söylüyor Türk çiftçisi; Ben daha önce 10 bin lira aylık fatura öderken şimdi 21-22 bin lira fatura ödemek durumunda kaldım. Ben bu ürünümü kaça satacağım ki bu işin içinden çıkabileyim.

Vatandaş ucuz tarım ürünü tüketemiyorsa, bunun sorumlusu devleti yönetenlerdir.

 Tabi bir başka uygulaması var hükümetin. Özellikle tesadüf mü diyelim yoksa bilinçli olarak mı yapılıyor diyelim tam hasat dönemlerinde hangi ürünün hasadı başlayacaksa bir bakıyorsunuz ki binlerce ton ürünü taşıyan dışarıdan gelen gemiler limanlara girmek üzere. Ve o gemiler de boşalmaya başladıkça da, Türkiye’deki çiftçi hasada başlamış oluyor. Ne yazık ki piyasadaki dengeler nedeniyle o ürün hasat döneminde fiyatlar aşağı doğru çekiliyor. İşte Eskişehir’de bu dönemde mısır hasadı başladı. Devletin açıklamış olduğu fiyat 1150 lira. Ama piyasadaki uygulama 800 liraya kadar indi. Onun için bu konuda ben Türkiye’deki tüm insanları duyarlı olmaya davet ediyorum. Eğer ülkede vatandaş ucuz tarım ürünü tüketemiyorsa, bunun sorumlusu devleti yönetenlerdir. Eğer ciddi anlamda bu konuda duyarlılık gösterilirse o zaman ürün fiyatları çok düşecektir. Bakınız bir örnek vermek istiyorum, geçen yıl soğan fiyatları çok yüksek rakamlara ulaştı. 5-6 liralara kadar ulaştı en son dönemde. Ama hatırlayınız o dönemi soğan fiyatları yükselmeye başlayınca yetkililer tarafından soğan mafyasından söz edildi. Gelin bu mafya yine görevini yapsın. Şu an tarlada soğanın kilosu 50 kuruş ama pazarda 2 lira. O zaman burada üretim kanallarında değil, pazarlama kanallarında bir çarpıklık var. Bunun özellikle üzerinde durmak istiyorum ve bu konuda muhakkak devleti yönetenlerin tedbir almak ve bu aradaki regülasyonu sağlama zorunluluğu vardır diye düşünüyorum. Yağmur gibi zamlar geliyor. İşte az öncede ifade ettim elektriğe gelen zamlar, Türkiye’de yılbaşından sonra %60’ı buldu. Doğalgazda %52’i buldu. Hele hele soğuk günler yaklaşmak üzere. Kış günleri gerçekten özellikle dar gelirli kesimi ekonomik sıkıntı içerisine sokacağı gün gibi aşikar ortada duruyor. Akaryakıta gelen zamlar her şeye yansıyor. Ama ben şunu çok merak ediyorum, iki gün önce az öncede ifade ettiğim gibi Maliye Bakanı Türkiye’de enflasyonun ,%13 olduğunu ifade ediyor. Elektrikte %60 zam, akaryakıtta %30’un üzerinde zam, doğalgazda %52’nin üzerinde zam, pazara gittiğinizde her şeyin fiyatı bir önceki yıla göre neredeyse ikiye katlamış ama enflasyon  resmi rakamlara göre %13. Bunu anlamakta ben çok güçlük çekiyorum. Hiç kimseninde anlayabildiği kanaatinde değilim. Dolayısıyla cebimizden çıkan ve bizi ekonomik olarak  çoluğumuza çocuğumuza karşı mahçup eden bir tablonun içerisindeyiz. Ben özellikle evdeki analara sabırlar diliyorum, çünkü her türlü yükü onlar çekiyorlar. Bizler erkekler olarak kazancımız olabildiğinde fazla kazanç elde etmeye çalışıyoruz ama sonuçta aylıkla çalışıyorsak alabileceğimiz ücret belli. Ticaret yapıyorsak kriz nedeniyle ticaret büyük ölçüde küçülmüş durumda. Sanayide bir üretkenliğimiz varsa oradaki üretimler kısılmış durumda. Dolayısıyla tam anlamıyla yaşanan bir krizin içerisindeyiz ve bundan dolayıda hepimiz sıkıntı içerisindeyiz."