Eskişehir'de boşandığı eşi tarafından öldürülen Ayşe Tuba Arslan'ın 23 kez suç duyurusundu bulunduğun ortaya çıkmasının ardından Adalet Bakanı Abdulhamit Gül'ün konuyla ilgili açıklaması ve Hakimler ve Savcılar Kurulu (HSK)'nun olayda bir ihmal olup olmadığının ortaya çıkarılması için inceleme başlatmasının yansımaları sürüyor.
Eski eşi tarafından sokak ortasında satırlı saldırılan ve kaldırıldığı hastanede 44 kaldıktan sonra hayatını kaybeden Ayşe Tuba Arslan cinayetinin ardından, dün Adalet Bakanı Abdulhamit Gül tarafından bir açıklama yapılmıştı. Yapılan açıklamada, “Burada herkesin başını iki elinin arasına alıp düşünmesi gerekir. Nerede ihmaller yapıldı bunun düşünülmesi lazım.Ayşe Tuba Arslan şimdi aramızda olabilirdi. Bu can kurtarılabilinirdi dediğimiz nice canlar aramızda olabilirdi. Bu feryadı işitmeyen uygulama HSK tarafından incelenmektedir. HSK gereken her türlü müeyyideyi yapacaktır” ifadelerini kullanmıştı. Bunun üzerine Ayşe Tuba Arslan’ın babası Serdar Arslan, basın mensuplarına açıklamalarda bulundu.

“İnşallah bundan sonra cinayetler son bulur”
Gerekenlerin en erken şekilde cezalandırılması gerektiğini ve cinayetlerin bir an önce durdurulması gerektiğini söyleyen baba Arslan, yetkililere teşekkür ederek, “Geç kalındı diyebilirim. 23 tane dosya 4 tane uzaklaştırma. Biz tabi kanunları bilmiyoruz. Gazetedeki haberlerden öğrendiğimiz kadarıyla Milletvekilimiz Utku Çakırözer’in anlattığı kadarıyla o kadar dosya varken savcılık uzlaştırma yolunu seçmiş. 4 tane uzaklaştırma kararı varken hem uzaklaştırma kararının ayrı ayrı ceza müeyyidesi olduğunu söylüyor. Ama bunlar hiç uygulanmamış. Hiçbir ceza kesilmemiş. Sadece 3 bin lira para cezası kesilmiş. Ne önemi var. Giden gitti. Bu işin geri dönüşü yok. Şimdi son duyduğum bilgilere göre sayın hükümet görevlileri, adalet bakanımız konuyu ele almış. Zannederim Cumhurbaşkanımız da bu konuyla ilgilenecek. Öyle hissediyorum. Bir an önce suçlunun cezalandırılması ve bundan sonra yetimler olmasın, yuvalar sönmesini ocaklar sönmesin. Yavrularımızın canına kıyılmasın. Kızıma ayrı bir sevgi besliyorum. Kızım bundan sonra Türkiye’de ve dünyada kadınların idolü oldu gözüyle bakıyorum. İnşallah bundan sonra cinayetler son bulur. Yetkililerde yasa ne gerektiriyorsa bunları uygularlar. Temennimiz bu yönde. Yetkililerin hepsine teşekkür ederim bu olayı takip ettikleri için. Ama kızım gitti. Başka canlar gitmesin. Daha ne diyebilirim ki. Söyleyecek çok şey var ama ne söylesek artık boş. Bir an önce dava açılarak uzatmadan suçlu cezasını alsın. Kamuoyu da bunu duysun. Herkese bir emsal karar teşkil etsin. Bir baba olarak canım yanıyor ama ne yapabilirim. Yetkililere tekrar sesleniyorum bu olay bir an önce sonuçlansın. Karar ne çıkarsa. Şeriatın kestiği parmak acımaz. Rabbim mekânını cennet eylesin. Yattığı yerde dinlensin. Nur içinde yatsın. Allah gani gani rahmet eylesin” diye konuştu.

“Gazete alıyorum, yazıyı okuyamıyorum, çok acı geliyor”
Kızının gazetelerdeki haberlerini okuyamadığını ifade eden acılı baba Arslan, “Gazete alıyorum. Yazıyı okuyamıyorum. Zaten gazete çok okurum ben. Kafama göre okurum. Acı geliyor. Bakmayayım diyorum ama gözüm kayıyor. Nasıl bakmayacaksın. Bakıyorsun işte. Sen bakmasan için bakıyor, yüreğin bakıyor. Ne uyku var ne durak var. Morgda gördüm ya ben onu ölene kadar gitmez artık benden. Eceli ile ölürse eyvallah takdiri ilahi öyle. Bu da takdiri ilahi ama eceli kaza da diyemiyorum, eceli muamma da diyemiyorum ben buna. Buna ben ne diyebilirim ki. Resmen doğramış adam. Satırı yiyince kafasını tutmuş, ‘annem ‘ siye bağırmış” diye konuştu.

“Yavrum kurtulsaydı da altını ben temizleseydim”
Kızının yatalak da olsa yaşamasını istediğini söyleyen baba Arslan, konuşmasını şu şekilde devam etti:
"Yavrum kurtulsaydı da altını ben temizleseydim. Rahmetli kaynanamın da altını temizledim. Yavrumun da altını temizlerdim. Ama nereye kadardır bilemem. Tabi öldükten sonra herkes her şeyi söyler. Ölen öldüğü ile kalır ateş düştüğü yeri yakar. Allah kimsenin başına böyle bir şey vermesin, düşmanımın da vermesin. Acı bir olay. Hem beni yaktı hem kendini yaktı, hem çocuklarını yaktı, hem sülalesini yaktı. Ben bunların hepsinden şikâyetçiyim, nasıl olmayayım. Yarın 90 yaşında babası var. Hakim karşısına çıktığında ‘bu benim oğlum’ mu diyecek. Biz aklımızın ucundan geçirmezdik böyle bir şey yapacağını. Hepimiz bu adama yardım ettik. İcradan eşyalarını kurtardık. Kızımın maaşını da oğlu çekerlermiş, harcarlarmış. Eski komşusu da söyledi. 'Rahmetli bu adamın kahrını çok çekti' demişlerdi.”