Eskişehir-Bilecik Tabip Odası Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Nesrin Ekici Eskişehir'de vaka artışı ile ilgili yaptığı değerlendirmede şu ifadelere yer verdi; "Hepimizin bildiği gibi, şehrimiz Sağlık Bakanlığı’nın verilerine göre geçtiğimiz hafta en çok COVID-19 olgusunun bildirildiği il olmuştur.
Vakalardaki hızlı artış, hastaneye yatışlarda da hızlı bir artışa yol açmış ve yoğun bakım yatakları yeniden tamamen dolmuş durumdadır. Sağlık çalışanları ağır iş yükü altındadır ve maalesef çok sayıda sağlık çalışanı da COVID-19 tanısı almıştır. Bu durum kliniklerde sayıları azalan sağlık çalışanlarının iş yükünü daha da artırmıştır.
Sağlık çalışanlarının sağlıklı olması ve iş yüklerinin azaltılması sizlerin sağlığa ulaşmanız açısından ayrıca önem arz etmektedir.
Bu konuda bir kez daha bilgilerimizi paylaşmanın ve tazelemenin gerekli olduğunu düşünüyoruz.
Bugün hastalıktan korunmak için bilinen en önemli korunma aracı aşıdır. Salgının bu dönemini aşısız veya eksik aşılıların salgını olarak tanımlayabiliriz. Hastanelerde, özellikle yoğun bakımlarda yatan hastalarımızın hemen tamamı maalesef aşısız veya eksik aşılıdır. Oysa aşılı hastalarımız bu salgını en fazla üst solunum yolu infeksiyonu gibi ayaktan geçirmektedirler.
Ülkemizde de artan omicron varyantına karşı, ticari isimleriyle Sinovac veya Coronovac olarak bilinen inaktif aşıların koruyucu olmadıkları bilinmektedir. Uygulamaya yeni başlanan Turkovac aşısı da inaktif bir aşıdır.
Bu nedenle hiç aşı olmamış veya sadece inaktif ( yani Sinovac veya Coronovac ) aşı olmuş kişilerin en kısa sürede ticari adıyla Biontech-Pfizer aşısının ilk dozunu olmalarını ve aşı programını tamamlamalarını,
Daha önce ne şekilde aşı olduklarına bakılmaksızın, son aşının üzerinden 3 ay geçtiyse herkesin 1 doz Biontech aşısı olmasını, aşılarının devamı konusunda aile hekimlerine danışmalarını,
Diğer tüm durumlar için aile hekimlerine danışmalarını veya KLİMİK Derneği’nin internet sayfasından ‘Omikrona Karşı Bağışıklama Önerileri’ni incelemelerini,
Özellikle gebelerin mutlaka aşı olmalarını öneriyoruz.
Değerli Eskişehirliler,
Salgının sadece aşı ile kontrol altına alınması mümkün değildir. Tam aşılı olsak bile;
Kalabalık ortamlardan kaçınmalıyız,
Zorunlu hallerde bulunduğumuz kapalı ortamların iyi havalanmasını sağlamalıyız,
Ağız ve burunu usulüne uygun şekilde tam kapatacak, iyi kalitede maske kullanmalı, maskeleri de ayrıca artık hepimizin gayet iyi bildiği kurallara uygun olarak kullanmalıyız,
Mesafe, el hijyeni ve solunum hijyeni kurallarından ödün vermemeliyiz.
Aşı bizi hasta olmaktan koruyabilir ancak, virüsü duyarlı kişilere ( örneğin yaşlılara, kronik hastalığı olanlara) taşımamıza engel olmaz. Kaldı ki asıl o gruplarda aşının koruyuculuğu da daha düşük olmaktadır.
Önlenebilir bir hastalıktan tek bir yurttaşımızı bile kaybetmek istemiyoruz ve bunu birlikte başaracağımıza inanıyoruz.
Açıklamamızın bu bölümünde ülkemiz ve ilimiz sağlık yöneticilerine seslenmek istiyoruz.
Öncelikle yöneticilerimizden, salgını, şeffaf, bilgilendirici ve katılımcı bir anlayışla yönetmelerini bekliyoruz.
Sağlık çalışanları pandeminin başından beri çok yoruldular, tükendiler. Onların seslerine kulak verin. Bazı kurumların yöneticilerinin baskıcı ve hürmetsiz tutumlar sergilediklerini öğreniyoruz, bu tutumlara acilen son verilmesini istiyoruz.
Sağlık Bakanlığı’nın her 2 dakikada bir güncelleyerek yayınladığı ülkemizin aşılanma durumunun maalesef güncel omicron varyantı için bir anlam ifade etmediğini belirtmek isteriz. Aşılanmış olarak bildirilen ancak inaktif aşı uygulanmış yurttaşlarımız şu anda aşısız olarak kabul edilmelidirler.
Ülkemizde üretilen ve uygulanmaya başlanan Turkovac aşısı da bir inaktif aşıdır. Bu nedenle bu aşının omicron varyantı için etkinliği konusunda endişe taşımaktayız. Bu konuda bilimsel verilerin paylaşılmasının gerekli olduğunu düşünüyoruz.
Yetkililer tarafından aşı önerisinde bulunurken inaktif aşılar temel aşı önerisi olmaktan çıkarılmalı, Biontech aşısının uygulanamadığı çok ender durumlarda alternatif olarak önerilmelidir.
Bu noktada mRNA (Biontech) aşısına güvensizlik oluşturacak tutumlardan kaçınılmalıdır.
Bir başka önemli nokta,
Sayın Sağlık Bakanı’nın 12 Ocak 2022 tarihli basın açıklaması ile dile getirdiği şekilde, artık yakınması olmayan temaslılara PCR tetkikinin yapılmamasıdır. Oysa tam tersine salgın kontrolü için test sayısının artırılmasının önemi çok iyi bilinmektedir. Ancak ülkemizde kamudaki kısıtlı PCR merkezi sayısının bu yükü kaldıramayacağı çoktan dile getirdiğimiz bir gerçektir. Salgının en başından beri Dünya’nın pek çok ülkesinde olduğu gibi hızlı antijen testlerinin uygulamaya konulması bu açıdan yaşanan sorunları aşmamızı sağlayacaktı. Şu anda da özellikle temaslı takibi, salgın kümelerinin belirlenmesi, hastaneler, bakımevleri, cezaevleri, okullar, kışlalar gibi toplu alanlar ve zorunlu etkinlikler için bu testlerin uygulamaya konulması ve/veya özel laboratuvarlardan kamu adına PCR ve/veya hızlı antijen testi hizmeti alınması gerekli görünmektedir.
Son olarak, bulaşıcı hastalıklarla mücadelede en önemli noktalardan birinin sağlıklı gıdaya ulaşmak, iyi uyku, istirahat ve stresten uzak olmak olduğu çok iyi bilinen gerçeklerdir. Ülkemiz maalesef derin bir yoksulluk döneminden geçmektedir. Yukarıda saydığımız temel gerekliliklere ulaşmak halkımızın büyük kısmı için olanaksızdır. Yöneticilerimizin salgınla baş etmek için yurttaşlarımızın yoksullukla mücadelesine çareler oluşturması acil bir gerekliliktir.
Yinelemek isteriz; önlenebilir bir hastalıktan tek bir yurttaşımızı bile kaybetmek istemiyoruz ve bunu birlikte başaracağımıza inanıyoruz."