Birleşik Kamu İş Konfederasyonu Eskişehir il Başkanı Hüseyin Yurtman Kahramanmaraş depreminin yıl dönümü nedeniyle şu açıklamayı yaptı; “6 Şubat depremlerinin üzerinden bir yıl geçti ama hayatımızdaki artçıları sürüyor, bizden alınanların

yüreğimizde açtığı yara hala sıcak elbette sadece resmi rakamlara göre bile 50.783 insanımızı yitirdiğimiz bir facianın yarası zaten kolay dinmez ama yaramızın hala ilk günkü gibi kanıyor olmasında ülkeyi yönetenlere 6 Şubat'ın ders olmamasının etkisi büyük.

Sevgili arkadaşlar, hafıza hem yüzleşmenin hem de doğru tespitlerde bulunmanın en önemli aracıdır. O yüzden kısaca hatırlatmak istiyoruz;, ne olmuştu 6 Şubatta?

İnsan değil rant odaklı kentleşmenin, amansız bir betonlaşmanın ve denetimsizliğin bedeli ödenmişti

Seçim zaman1 oy gelsin diye verilen imar izinleri, sağlam olmayan zeminde rant için yaratılan

yerleşkeler, ilgili kamu kurumları tarafından yürütülmesi gereken denetim ve tedbir

TGS'den basın özgürlüğü raporu TGS'den basın özgürlüğü raporu

mekanizmalarını iğdiş edilmesi 50 bini aşkın insanımızı bizden kopartı. Birileri bu canlara rakam

olarak bakmaya alışık olsa da yitip gidenlerin her biri birinin kardeşi, evladı, annesi, babasıydı. Her

birinin hayalleri ve uğraşları vardı. Her birinin yokluğu, onlarca, yüzlerce yakınında kapanması

mümkün olmayan yaralar açtı. Yine yüz binlerce aile evsiz kaldı, yüz binlerce insanımız uzuvlarını

kaybetti.

Yetmedi, devleti yönetenlerin liyakatsizlik hastalığıyla atıl hale getirdiği devlet kurumlarının

müdahalede ne kadar geç kaldığını gördük. Neden yardım gelmiyor diye soran insanların terörist ilan

edildiğini, enkaz altındakilerin bile sosyal medyadan sesini duyurmaya çalıştığı günlerde sosyal

medyanın yavaşlatıldığını gördük, yurdun dört bir yanından gelen yardımların partizanca çalışan

kamu yöneticileri tarafından "bizden olanlar ve olmayanlar" diye ayrıştırıldığını, bazı yardımların

ulaştırılmasının engellendiğini, bazı yardımların üzerine etiket yapıştırma telaşına düşüldüğünü ve

insanlar sokulmak için soğuktan bekletildiğini ölmemek için gördük, gayret ederken bazı yardımların arin uy uygun kamera açısıyla şehirlere sokulmak için bekletildiğini gördük.

6 Şubat ve hemen sonrasında yaşadığımız gelişmelerin sadece bir kısmı bunlardı. Peki sonrasında ne oldu, bugün hangi noktadayız?

Tipkı  99 depreminde olduğu gibi bunca canın gitmesinin bedeli birkaç müteahhide yıkılıp kapatılmaya

çalışılıyor.  Mezarlığa dönüșen yapılara ilişkin başlatılan yargılamalar, o yapılara izin veren ya da kaçak

șekilde var olmalarına müsaade edenlere uzanmıyor, ailelerin adalet çığlıkları bir orta oyunuyla bastırılmaya çalışılıyor.

 

Öte yandan; depremin yıktığı 11 ilde hayat normale dönmüș değil. Buradaki insanlar için yerel seçim

hazırlığı için harcadıkları gayretin yarısını bile harcamayan yöneticiler yüzünden bazı illerimizde hala içme suyu problemi yaşanıyor. İnsanlar kara kışı çadırlarda, konteynırlarda karşıladı. Elektrik ve ısınma

problemleri artık bu illerin birçoğunda günlük rutin haline geldi.

Birçok yerde hala kamu görevlilerinin barınma ve ulaşım sorunu bile çözülemediği için eğitimden sağlığa kadar neredeyse hiçbir kamu hizmeti aksaksız yürütülemiyor.

Uzaya insan yollamakla övünmemiz beklenen bu günlerde bile 4 ilimizde insanlar ellerinde kova ve leğenle konteynırdan su boșaltmaya çalışıyor.

Her zaman halkının yanında olan Birleşik Kamu-iş olarak depremin ilk günlerinden bu yana yardım ve

tespit organizasyonları kurduk, eksiklikleri ve yanlș uygulamaları hem kamuoyuna hem yöneticilere

bildirdik, ancak kulak asılmadığı gibi, bizlere "Șimdi zamanı değil," dendi.

Buradan, aradan geçen 12 aya rağmen yarası sarılmayan bu yerden soruyoruz: "Şimdi zamanı mi?"

Başka ülkelerde hafif yaralanmalarla atlatılacak şiddette depremlerin bizde hala neden on binlerce insanın canına mal olduğunu sormanın zamanı mı? İnsanlık 200 yıl önce ödediği vergilerin akıbetini sorma hakkını

elde etti, bizden onlarca yıldır toplanan deprem vergilerinin nereye harcandığını sormanın zamanı mı?

Depremden sonra bașlayan yargılamaların neden yöneticilere uzanmadığını, bu binaların topraktan kendi kendine mi filizlendiğini sormanın zamanı mi? Zaten yöneticilerin hataları ve eksiklikleri nedeniyle felaketi

yaşayan insanlarımızın hala barınma ve içme suyu gibi en temel ihtiyaçlarının bile neden giderilemiyor

olduğunu sormanın zamanı mı?

Soracağız arkadaşlar; bıkmadan, usanmadan, korkmadan, cevap alana kadar soracağız. Burada yaşanan

maddi ve manevi yıkımı asla ve asla unutturmayacağız!

Burada ölen insanlar   rakam değildi, hepsinin yaşamının bir anlamı vardı. Şimdi onların ölümlerini de

anlamlandırmanın zamanı. Bu ölümleri milat yaparak depreme daha hazırlıklı kentler inşa etmek, deprem konusunda daha bilinçli bir millet olmak zorundayız.

6 Şubat'ın açtığı yaranın tek merhemi adalet, 6 Şubatların tek panzehiri ise ders çıkarmaktır; bu ikisini de sağlamak zorundayız!

Birleşik Kamu-İş olarak bu uğurda uğraş vermeye devam edeceğimizi, bu yıkımı unutturmayacağımızı, bu

konuda hem adaletin hem de bundan sonrası da alınacak tedbirlerin takipçisi olduğumuzu bir kez daha ilan ediyoruz.

Unutmadık, unutmuyoruz, unutmayacağız!

Editör: Mustafa YILDIRIM