Karadeniz’in karşı yakasında küçük bir ülke var.

Sovyetler Birliği dağılmadan o ülke bünyesinde olan Karadeniz’e uzun bir sahili bulunan bir ülke, ama yüzyıllardır Abhazların ana-ata vatanı.

Abhaz Dernekleri Federasyonu ile Türkiye Gazeteciler Federasyonu’nun organizesiyle Türkiye genelinde 80 gazetecinin katıldığı bir toplantı nedeniyle oradaydık.

Abhaz Gazeteciler Birliği ve TGF’nin mesleki anlamda yapacağı işbirliklerinin de gerçekleştirildiği bir organizasyondu.

1993 yılında başlayan ve 14 ay süren korkunç bir savaşın içinden çıkmışlar.

Birbirlerine sınırı bulunan Gürcistan ile girilen bu savaşta, çok acı günler yaşanmış. Kayıplar verilmiş.

Başta başkent Sohum olmak üzere diğer kentlerde evlerin çoğu boş ve harap durumda.

Savaş ve bağımsızlık kazanılmış, Abhazya Cumhuriyeti kurulmuş, barış ortamı sağlanmış ama halk halen tedirgin.

Geçen süreçte dünya ülkeleri tarafından tanınmama, uygulanan ambargo ülkeyi ekonomik olarak etkilemiş.

Halen de ekonomik anlamda rahat olmayan bir ülke.

Cumhurbaşkanları, Başbakanları ve Bakanlar Kurulu ülkenin kalkınması için mücadele veriyor şimdi.

Ayrıca kurulan Geri Dönüş Komitesi, ülkeden uzaklaşanları tekrar geri getirmenin çalışmasını yapıyor.

Türkiye’de “Abaza” olarak bildiğimiz ve çok sayıda vatandaşımızın anavatanı olan bu ülke, şu anda siyasi ve ekonomik anlamda kalkınmaya çalışıyorlar.

Şu anda, Rusya tanımış ve destek veriyor.

Türkiye’den giden Abazalar oralarda iş kurmaya ve anavatanlarını kalkındırmaya gayret gösteriyor.

Şehrin bir çok kesimi “hayalet kent” görünümünde…

Ancak abhaz halkı bütün bu olumsuzluklara rağmen, bağımsızlıklarını kazanabilmek için zor şartlarda bir mücadele ve savaş vermiş, şimdi bağımsızlığın tadını çıkarmaya çalışıyorlar.

Evlerin çoğunda halen bomba ve kurşun izleri bulunuyor.

Bütün bunlara rağmen, bir doğa harikası olan Abhazya, mavinin ve yeşilin birlikteliğini ve tutkusunu yaşıyor, yaşatıyor.

Karadeniz, hırçın, deli dalgalı denir ama orada biz bunu pek göremedik.

Karadeniz sahilinden sonra hemen başlayan yeşil, insanı etkiliyor.

Yeşilin dokuz tonunun bulunduğu ormanlar insanı adeta büyülüyor.

Kentlerin içi de yeşil, dışı daha da yeşil. Asırlık ağaçlar, insanları adeta kendisine çekiyor.

Abartmıyorum, kişi başına düşen yeşil alan miktarı, standartların çok çok üzerinde, kişi başına dönüm ile yeşil alan düşüyor desem yalan olmaz.

Abhazya’nın geleceği turizmde. Şu anda bile çok sayıda turist bu doğa harikası ülkeyi gezmeye geliyor.

 

Eğer yeterli desteği alıp, turizme yönelik yatırımlar yapılsa, çok daha fazla turist gelecektir ve ekonomileri güçlenecektir.

Muazzam bir havaalanları var ama şu anda çalışmıyor.

Ulaşım bir sorun.

Siyasi ve ekonomik baskılar da var elbet.

Bunlar aşıldığında ülkenin önü açık, buradaki Abaza vatandaşlarımız da anavatanlarının kalkınması için ellerinden geleni yapıyorlar.

Kurulmuş dernekler aracılığıyla ülkelerinin tanınması için büyük çaba sarf ediyorlar.

Yolunuz düşer mi bilmiyorum ama, oralar gerçekten görülmeye değer…