Berber Hüsmenin önüne şartlı oturdum: Yüzüme ustura vur ki sakallarım çıksın, yok ama sen yinede bıyıklarımı kazı… Peder rahmetli usturayı fark etmedi ama kuytuda kotikten halka yapmaya uğraşırken enseme tokadı patlattı! ( Yerlerden kenardan köşeden topladığımız sigara izmaritlerine biz kotik derdik.)
Ağzımda topladığım sigara dumanını yanağıma fiske vurarak halka halinde aqğzımdan çıkarırken pederin enseme inmesi dolayısıyla duman burnum yetmedi her iki kulağımdan da fışkıdı!!! Tokadın ardından artık o eli öpmiyeceğime ahdettim.
————————— ————————— ———————
O senelerin lugatına bakarsanız, el öpmenin babadan atadan para çekme anlamına geldiği yazar. Ve ben evi de terk ettim, yatacak yer çok, bi yerlerde doyunmak da mümkün ama kimseye el açmak yok. Söz mü? SÖZ…
Bir gelire sahibolmanın yollarını ararken önüme askerden gelen teyzeoğlu İlhan çıktı, matbaa kuracakmış beni işe alacak ben pedal denilen baskı makinasında kağıt sallıyacağım. İki üç ay elim boş İlhan ile beraberim, onunla saz, söz alemine girdim. Kanun Cemal , Keman Bahattin abi ve ut virtüözü İlhan ile meşk yapılıyor. Fasıllar tamam da düğünler sanatlarına ters geliyor.
Benim gelire ihtiyacım var. İlhan bir ayda saz öğretecek, saz öğrenirsem bir de darbukacı bulur düğünlere giderim hesabıyla şekerci Yılmaz’ın curasını alıp İlhanın önüne oturdum.
Öğretiye talim diyor, her gün bir saat talim, ilk melodi, ‘’et aldım dirhem inen,’’ bir saat, ertesi gün aynı talime devam aynı melodiyle bir saat, iki saat de kendin çalışacaksın… dört gün aynı terane sürdü, beşinci gün de aynısı önüme çıkınca resti çekip uzaktan pedere görünmeğe karar verdim. O daha sert çıkıp kotiğin dumanını ardımdan da çıkartma teşebbüsünde bulundu.
Bir yerlere kadar kaçtım nereye derseniz bilmiyorum!…Sopa insana yol, yordam öğretiyormuş. Biradere takılıp onun üç-beş kuruşuna bilgimi ve emeğimi katarak ticarete giriştim. Onunla beraber 315 kuruşa bir kasa gazoz alıp kovaya koyup on kuruşluk kar kestirip satışa çıktık.
İşin en tatlı yeri şişenin kapağını testere PATT! Diye açmaktı , o patlama sesinin müşteri çektiği kesindi. Ve yaz gününün en sıvak öğlesi caminin önünde namazdan çıkanlara gazoz patlatırken bilader ‘’Peder,’’ dedi. Peder ne der, Kader ne der!… beylik sözdür. Rahmetli bişi demedi yürüdü gitti, Kader beni kendi emrime verdi, bıyıklar çıktı, salalar uzadı, bi çok boyalara girdik çıktık…
Tokatla kalsaydı keşke , darbeler darbeleri takip etti.Peşpeşe aynaya baktım bembeyaz olmuş, Omuz silkip geç dedim. Yarın nolur bilmem