Anayasa tarafından koruma altına alınan ve her bireyin temel hakları arasında sayılan vücut bütünlüğü hakkı, tıbbi müdahalelerle sınırlı olmak üzere bazı istisnalara tabidir. Doktorlar, hastaların sağlığını geri kazanabilmeleri amacıyla, mesleki faaliyetlerinin bir parçası olarak, bazı riskleri beraberinde getiren tıbbi işlemleri gerçekleştirebilirler. Bu riskler, en yüksek özen ve dikkat gösterilse dahi, bazen kaçınılmaz sonuçlar olarak karşımıza çıkabilir.
Tıbbi işlemlerde kabul edilebilir risk seviyesi “Komplikasyon” olarak adlandırılırken, dikkatsizlik ve tedbirsizlik sonucu ortaya çıkan durumlar “Malpraktis” olarak tanımlanır. Böyle bir durumda, doktorun hatası sonucu zarar gören kişiler, ilgili doktora ve sağlık hizmetinin sunulduğu kuruma karşı maddi ve manevi zararlarının tazminini talep edebilecekleri davalar açma hakkına sahiptir.
Hasta ve doktor arasındaki ilişkiler çoğunlukla sözleşmeye dayanmaktadır. Hukuk sistemimizde, bu tür sözleşmeler genellikle vekalet sözleşmesi olarak kabul edilir. Bu çerçevede, malpraktisten kaynaklanan zararların giderilmesi sürecinde Türk Borçlar Kanunu’nun ilgili hükümleri devreye girer. Öte yandan, sözleşmeye dayanmayan ilişkilerde ise haksız fiil hükümleri geçerli olacaktır.
Kişiler için maddi ve manevi olarak oldukça yorucu geçen malpraktis süreçlerinde uzman bir Ankara avukattan hukuki destek alınması, zararların en kısa sürede tazmini bakımından önem arzetmektedir.
Doktor Hatası (Malpraktis) Nedir?
Malpraktis, temel olarak doktorların mesleki faaliyetlerinde gösterdikleri hatalı davranışlar veya görev ihmalleri sonucunda bir hastanın yaralanmasına veya zarar görmesine sebep olan durumlardır. Türk Tabipler Birliğinin Hekimlik Meslek Etiği Kuralları içerisinde yer alan “Hekimliğin Kötü Uygulanması (Malpractice)” başlıklı 13. maddeye göre:
“Bir hastanın bilgisizlik, deneyimsizlik ya da ilgisizlik nedeniyle zarar görmesi, hekimliğin kötü uygulanması anlamına gelir.”
Türk hukuk literatüründe, bu kavram farklı ifadelerle; “Tıpta Yanlış Uygulama”, “Tıbbi Hata”, “Tıbbi Uygulama Hataları”, “Hekimliğin Kötü Uygulaması” şeklinde tanımlanır.
Tıbbi işlemler sonucu hastanın zarar görmesi durumunda, doktorun sorumluluğunun belirlenmesi için malpraktis ile komplikasyon arasındaki ayrımın yapılması büyük önem taşır. Bu konuda, Dünya Tabipler Birliği’nin “Mal practise” Bildirisi’nde önemli açıklamalar bulunmaktadır:
● a)Tıbbi yanlış uygulama (malpractice), doktorun tedavi sırasında standart prosedürleri uygulamaması, beceri eksikliği veya hasta tedavisinde hata yapması sonucu meydana gelen zararlardır.
● b)Tıbbi işlem sırasında beklenmeyen ve doktorun hatası olmayan durumlar ise istenmeyen sonuçlar olarak kabul edilir ve bu durumda doktorun bir sorumluluğu yoktur.
Malpraktis olarak nitelendirilen tıbbi uygulama hatalarında, doktorun hukuki ve/veya cezai sorumluluğu söz konusu olabilir. Komplikasyon durumlarında ise, hasta bilgilendirilmiş ve onayı alınmışsa, doktorun bir sorumluluğu bulunmamaktadır.
Doktor Hatası (Malpraktis) Nedeniyle Tazminat Davasının Şartları Nelerdir?
Doktorların mesleki uygulamalarında gösterdikleri hata, ihmal veya kusurlar sonucu hastaya zarar verilmesi malpraktis durumunu ortaya çıkarabilir. “Doktor Hatası (Malpraktis) Nedeniyle Ceza Davası” makalemizde de belirtildiği gibi, doktorlar Türk Ceza Kanunu çerçevesinde, ihmal veya taksir sonucu işledikleri suçlardan dolayı sorumluluk taşırlar.
Bunun yanı sıra, doktorun malpraktis nedeniyle zarar gören hasta ve varsa yakınları, karşılaştıkları maddi ve manevi zararların tazmin edilmesini talep edebilirler. Bu durumda doktorun hukuki sorumluluğu söz konusudur. Doktor, kendi mal varlığından zararları karşılamak zorunda kalabilir. Böylece, malpraktisten kaynaklanan zararlar için tazminat davaları açılmakta, doktorun hukuki sorumluluğu “tazminat sorumluluğu” olarak ifade edilmektedir.
Doktorların sağlık hizmetleri sunarken kusurlu davranışları sebebiyle oluşan zararların giderilmesi, hukuki sorumluluklarının bir parçasıdır. Hasta ve doktor arasındaki ilişki, genel olarak vekâlet sözleşmesine dayandığı kabul edilmekte ve bu bağlamda hasta-doktor ilişkisinden doğan tazminat taleplerinde borçlar hukukunun ilgili hükümleri uygulanmaktadır. Ancak, sözleşmeye dayanmayan durumlarda doktorun sorumluluğu, haksız fiil hükümleri çerçevesinde değerlendirilir.
Doktorun hukuka aykırı tıbbi müdahalesi sonucunda hastanın zarar görmesi ve tazminatın hükmedilebilmesi için belirli şartlar aranmaktadır. Bu şartlar şöyledir:
● Doktorun tıbbi müdahale sırasında hukuka aykırı davranış sergilemiş olması gereklidir. Bu davranış, sözleşmenin ihlali, haksız fiil ya da vekâletsiz iş görme şeklinde olabilir.
● Hastada, tıbbi müdahale sonucu zararın meydana gelmiş olması şarttır.
● Meydana gelen zararın doktorun kusurundan kaynaklanması zorunludur.
● Kusur ile zarar arasında illiyet bağı bulunmalıdır, yani zararın doktorun kusurlu fiili nedeniyle ortaya çıkmış olması gerekmektedir.
Bu dört unsurdan herhangi birinin eksik olması halinde, doktorun tazminatla sorumlu tutulması mümkün değildir.
Kusur kavramının önemi büyüktür. Eğer kusur bulunmuyorsa, doktorun sorumlu tutulması da söz konusu olamaz. Örneğin, önlenemeyen bir sonuç nedeniyle doktorun kusuru yoksa, doktorun sorumluluğu da gündeme gelmez. Doktorlar açısından kusur, “tıbbi gerekliliğe uygunluk” kriteriyle değerlendirilmelidir. Bu kapsamda, bir doktorun sahip olması gereken bilgi, mesleki yetenek, tecrübe ve zihinsel, fiziksel gücü dikkate alınarak bir değerlendirme yapılmalıdır.
Tazminat davalarında, kusur kadar, kusurun ispatlanması da önemlidir. Doktor ile hasta arasındaki ilişki sözleşmeye dayalıysa, doktorun kusurlu olduğu varsayılır ve hasta, zarar ile sözleşmeye aykırılık arasında bir ilişki olduğunu ispatlamakla yükümlüdür. Eğer sözleşmeye dayanmıyorsa, hasta, doktorun kusurunu da ispatlamak zorundadır. Dolayısıyla, ilişkinin kaynağı, ispat yükü açısından önemli farklılıklar doğurur.
Doktor Hatası (Malpraktis) Nedeniyle Tazminat Davası Nasıl Açılır?
Doktorun tıbbi müdahale sırasında standartlara ve/veya güncel tıbbi uygulamalara uymaması, beceri eksikliği veya dikkatsizlik sebebiyle hastanın zarar görmesi durumlarında, doktorun sorumluluğu söz konusu olur. Bu tür durumlarla karşılaşan ve zarar gören hastalar, zararlarının giderilmesi amacıyla tazminat davası açma hakkına sahiptirler.
Doktor Hatası Nedeniyle Maddi Tazminat
Tıbbi malpraktis sebebiyle açılan tazminat davalarında, zararın ispatı hastaya aittir. Zararın net miktarının belirlenmesi mümkün değilse, hakim kendi takdir hakkını kullanarak zarar miktarını belirler.
Hastanın tıbbi müdahale hatası sonucu hayatını kaybetmesi halinde, cenaze masrafları, ölüm hemen gerçekleşmemişse tedavi giderleri ve çalışamama nedeniyle oluşan zararlar talep edilebilir. Ölen kişiden düzenli olarak destek görenler, ölüm gerçekleşmeseydi yardımın süreceği öngörülüyorsa, destekten yoksun kalma tazminatı talep edebilirler.
Hastanın fiziksel zarar görmesi durumunda ise, tedavi masrafları ve çalışma gücünün azalması veya kaybı sonucu ekonomik geleceğin zarar görmesi gibi zararlar talep edilebilir.
Doktor Hatası Nedeniyle Manevi Tazminat
Doktor hatası sonucu manevi tazminat talep edilebilmesi için, kişinin sağlığı üzerinde istenmeyen bir durumun meydana gelmiş olması yeterlidir. Tıbbi malpraktis sonucu oluşan manevi zararın boyutu ve manevi tazminat talebinin kapsamı ile ilgili düzenlemelerde, hastanın ölümü durumunda ailesinin de manevi tazminat talep edebileceği belirtilmiştir. Hastanın veya gerektiğinde ailesinin, hatalı tıbbi müdahale nedeniyle yaşadığı acı, üzüntü ve elem durumlarında uygun bir miktar para olarak manevi tazminat talep edilmesi mümkündür.
Doktor Hatası (Malpraktis) Nedeniyle Tazminat Davasında Zamanaşımı
Hasta ile doktor arasındaki ilişkinin mahiyeti, zamanaşımı süresinin belirlenmesinde önemli bir faktördür. Eğer hasta-doktor ilişkisi bir sözleşmeye dayanıyorsa, bu sözleşmeden kaynaklanan taleplerin zamanaşımı süresi 5 yıldır. Ancak ilişki bir sözleşmeye dayanmıyorsa ve haksız fiil hükümleri uygulanacaksa, dava açma süresi 2 yıl ile sınırlıdır. Malpraktis vakalarında, kusurlu fiilin tespiti ve fark edilme süresi de göz önünde bulundurulduğunda, zamanaşımı süresi fiilin gerçekleştiği tarihten itibaren 10 yıl olarak belirlenmiştir.
Doktor Hatası (Malpraktis) Nedeniyle Tazminat Davasında Görevli Mahkeme
Malpraktis kaynaklı tazminat davaları, doktorun kamu veya özel sektörde çalışıyor olmasına bağlı olarak farklılık gösterir.
Kamuda çalışan doktorlar hakkında, devlet hastaneleri, üniversite hastaneleri, aile sağlığı merkezleri gibi, doğrudan dava açılamaz. Bu tür davaların muhatabı idaredir. Dava sonucunda idarenin tazminat ödemesine karar verilirse, idare ödenen tazminatı, kusuru oranında ilgili doktora rücu edebilir. Bu nedenle, pratikte, genellikle dava ilgili sağlık personeline de tebliğ edilir ve davaya müdahil olmaları sağlanır.
İdareye karşı açılacak tazminat davaları hakkında detaylı bilgi “İdareye Karşı Açılacak Tazminat (Tam Yargı) Davası” başlıklı yazımızda verilmiştir. İdareye karşı manevi tazminat talebi ile açılacak davalarla ilgili olarak ise “İdari Yargıda Manevi Tazminat Talebi ve Talebin Artırımı“ yazımız incelenebilir.
Özel hastanelerde veya kendi muayenehanelerinde çalışan doktorlar aleyhine ise doğrudan dava açılabilmektedir. Özel hastanelerde çalışan doktorlar aleyhine açılan maddi ve manevi tazminat davaları, adli yargının yetki alanına girer ve tüketici mahkemelerinde görülebilir. Genelde hem doktor hem de ilgili özel hastane aleyhine dava açılmaktadır.
Ayrıca, estetik operasyonlar veya diş protezi gibi tıbbi müdahalelerin, bir tür eser sözleşmesi olarak kabul edildiği durumlar vardır. Bu tür müdahalelerden kaynaklanan tazminat davaları, yargılama süresi, görevli ve yetkili mahkeme gibi konularda farklılıklar gösterebilir.