Etkin Eğitim Kurumları Müdürü Çiğdem Yıldız, yeni eğitim öğretim yılı başlarken çocukların okula ve derslerine motivasyonunu sağlayacak tavsiyelerde bulundu.

Okula yeni başlayan öğrencilerle ilgili konuşan Yıldız, “Her yıl olduğu gibi bu yıl da yüz binlerce çocuk, ilk kez anne babasından saatlerce ayrı kaldı. Birçoğu ne olup bittiğini anlayamadan duygularıyla baş etmeye çalışırken, ağlayıp, annesini arayıp, evine gitmek istedi. Kısacası ‘ayrılık kaygısı’ hatta okul korkusu yaşadı” dedi. Bu durumu değerlendiren Yıldız, “Ev ortamı gibi rahat bir hayattan, kurallarla dolu okul hayatına adım atmaya hazırlanmak, her çocuk için problem teşkil etmektedir. Farklı elbiseler, yeni arkadaşlar, çeşit çeşit defterler, rengârenk kalemler, türlü oyunlar, çocuklar için yeni bir dünyaya adım atmak anlamına gelmektedir” diye konuştu.

Bu konudaki tavsiyelerini sürdüren Yıldız, şunları söyledi: “Uzmanlar, okul sendromunun çocuktan değil ailelerden kaynaklandığının altını çiziyor. Ebeveynlerin kendi içlerinde sorduğu “Hangi okulu tercih etsek, öğretmenini sevecek mi, okul hijyeni nasıl, diğer çocuklarla uyum sağlayabilecek mi, ne öğretecekler, uyutacaklar mı, yemek yiyecek mi, arkadaşları onu döver mi, oyun oynamayı başarabilir mi, yemeğini yiyebilir mi, tuvaletini kendi yapamazsa ne olur? Aile, çocuğun okulda zarar göreceği, kaybolacağı gibi korkuları yaşıyorsa, çocuk bu duyguları alır ve bir daha eve dönmeyeceğine dair kaygı geliştirir. Çocuk böyle bir kaygı geliştirirse anne ve babasını okulun kapısında bekletir. Bu da çocuğun öğretmeni ve arkadaşları ile kurması gereken duygusal bağı geciktirir. Bu durum diğer öğrencileri de olumsuz etkiler”.Eğer aile bu tür sorunlarla çocuğun baş edebileceğine dair bir güven taşımıyorsa, hem çocuk hem aile çocuğun okula gitmesine hazır değil demektir. Eğer çocuk öz bakımını yapıyor, uyku ve yemek saatleri evde de düzenli ve ev dışında da yakın akrabalarında kalmayı daha önce denemiş ise henüz korkuyu bilecek yaşta olmadığı için okul ona eğlenceli gelecek ve aileden sorunsuz ayrılabilecektir.”

HANGİ DURUMDA YARDIM ŞART?

Hangi durumda yardım alınması gerektiği hakkında da bilgi veren Yıldız, “Okulun ilk günü her çocuğun sorun yaşar, bir hafta içinde bu durumun değişmemesi halinde bir sorun olduğunu söylemenin mümkün, eğer bir ay geçtiği halde çocuk, okula isteksiz gidiyor, ağlıyor, her şeye sinirleniyor, yemek yemiyor, ağrı, bulantı, kusma gibi şikâyetler artıyorsa yardım almanın zamanı geldi demektir. Çocuğun kreş ve anaokulunda bu durumu çabuk atlatabildiğini ancak sorun çözülmediği takdirde aynı sorunun ilkokula başlarken de yaşanabileceğine dikkat etmeliyiz” diye konuştu.

Yıldız, bu sorunlarla başa çıkabilmek için ailelere şu tavsiyelerde bulundu: “Çocuğunuzla oyun oynayın ayrılık kaygısı uçsun gitsin! Bu  çözüm annenin kaygısı azaltılmaya çalışılıyor. Ondaki kaygı ortadan kalkınca, çocuklarda da hızlı bir düzelme görülüyor. Çocukla oyun oynamanın ise üç temel kuralı var; oyun iki taraf için de eğlenceli olmalı, telefon, kapı zili, televizyon programı gibi dış faktör tarafından kesintiye uğratılmamalı ve süre olarak sınırlandırılmış olmalı. Bu kurallara uyularak sistemli olarak egzersizler devam ederken, çocuğun ayrılık anları aşamalı olarak planlanıyor. Örnek olarak, yalnız oyun saatleri ilk dönem annenin yanında olabilir. Ancak anne bu anlarda çocuğun oyununa katılmıyor. Sonraki aşamalarda çocuk odasında yalnız oynaması için cesaretlendiriliyor. Eğer ayrı değilse çocuğun yatağının ayrılması bu süre içinde yapılıyor. Kreşe ya da okula başlama yine bu sürecin içinde bir aşama olarak planlanıyor.

Çocuğu götürmeden önce okulu ve öğretmenini tanıyın ve bilgi sahibi olun. Çocuğu okula götürürken orada neler yaşayacağına dair çok açıklama yapılmamalı. Bu çocuğun kaygı düzeyini artırır. Kısaca “Öğretmenin ve arkadaşların olacak” denilmeli.

“Biz seni, sen izin verene kadar bahçede bekleyeceğiz, alışınca bize gitmemizi söylersin”, “Biz yine seni almaya geleceğiz, biz seni hiçbir yerde, okulda da sürekli bırakmayız” gibi açıklamalar yapılmalı. “Sınıfta oturamayız, okul kurallarına uymaz” denilmeli. Sakin ve rahat görünülmeli. Bu çocuğu da olumlu etkiler. İlk günlerde okuldan biraz kalıp “bugün bu kadar” denilmeli ve bu süre yavaş yavaş artırılmalı. Okula gitmezse, evde kalma seçeneği sunulmamalı. Kardeşi doğacaksa, doğumdan 6 ay önce okula alıştırılmalı. Böylece kardeşinin annesini alacağı tehdidi yaşamaz. Mümkünse bir gün anne, bir gün baba sırayla çocuğu almalı. Çocukların okula gitmek istememesinin altında yatan neden araştırılmalı. Bunlar; arkadaşlarıyla sorun yaşaması, kıyafetiyle alay edilmesi, öğretmeninin davranışı, yemekleri sevmeme, uyku istememe vb. olabilir. Okul sendromu yaşayan çocukla duyguları konuşulmalı, ikna edilmeye çalışılmalı ve gerekirse bir uzmandan yardım alınmalı.”

ÖĞRETMENLER NE YAPMALILAR?

“Bu dönemde öğretmenlerin duyarlı olmaları gerekmektedir” diyen Yıldız açıklamasını şöyle sürdürdü: “Öğretileni yapamıyor olmasının çocukta kaygı uyandıracağı unutulmamalı ve öncelikli olarak öğretmek kaygısı taşınmamalıdır. Önce çocuğun sıkıntısının ne olduğu sorulmalı ve bu konuda yardım edilebileceği anlatılmalıdır. Katı tutum, bu sorunları artırmaktadır. Öğretmen, çocuğa okula gelmesi gerektiğini ve onun öğrenmesini önemsediğini anlatmalıdır.

Okul korkusu, anaokuluna başlanan 3–5 yaş döneminde yoğun yaşanabilmektedir. İlkokula başlangıç, yine bu korkunun görüldüğü ikinci dönemdir. Daha yüksek sınıflarda 12–14 yaş döneminde de ortaya çıkabilmektedir. Bu dönemde çocuğun bireysel gelişimine de önem verilir, anne–çocuk ilişkisi doğru organize edilirse tekrar ortaya çıkmayabilir. Ancak çocuğun eve bağımlılığı desteklenir, okula gitmeme ile ilgili istekleri desteklenilirse tekrar bu sorunlar yaşanabilmektedir.

Her anne baba öğretmenine destek olmalı ve çocuklarının ödevleri ile ilgilenmelidir. Çünkü onların sorunlarına yardımcı olmak, beraber sorunların üstesinden gelmek çocukların hoşlarına gitmektedir. Ödevlerinde anlamadıkları yerlerde yardım isteyebilecekleri söylenmeli, yol gösteren kişi olunmalıdır. Okula başlanılan ilk birkaç hafta, okuldan evde yapılması için herhangi bir ödev verilip verilmediği sorulmalıdır. Ancak ödevi yapması için ısrarcı olunmamalıdır. Yapmadan gittiği takdirde öğretmenine nedenlerini kendisi anlatmalıdır. Çocuk okuldan geldiği ilk 2 saat içinde ödevlerini tamamlamalıdır.”

Editör: TE Bilişim