Eskişehir Türk Ocağı’nın 30 yıldır kesintisiz devam eden Perşembe Sohbetleri’nde bu hafta; “Taşa Kazınan Tarih: Osmanlı Hazireleri” başlıklı konuşması ile Kocaeli Üniversitesi Fen-Edeb. Fak. Öğretim Üyesi Doç. Dr. Şefaattin Deniz konuk oldu.

“Doğum sevinci muştular, ölüm ise hüznü ve acıyı” diyen Doç.Dr. Şefaattin Deniz, “Mezar taşları Osmanlılarda ölümü hatırlatan birer ibret vesikası olması yanında Müslüman Türk toplumunun ölüm karşısında takındığı tavrın taşlara yansımış halidir. Türk toplumunun ölüm karşısındaki ilk tavrı Orhun Kitabeleri’nde görülmektedir. Kültiğin’in ölümü üzerine Bilge Kağan’ın ‘Zamanı Tanrı yaşar. İnsanoğlu hep ölmek için türemiş’ sözü ile yüzyıllar bin yıl sonra Osmanlı mezar taşlarında değişik veçhelerle kendini göstermiştir” dedi.

Deniz konuyla ilgili şunları anlattı:

“Mezar taşı için, ‘mevtaya dair bilgilerle şairin gönül dünyasından süzülen şiirin hattat tarafından meşk edilip nakkaş tarafından etrafının çiçeklerle bezendiği ve hakkak marifetiyle çelik kalemle şekillendirilen bir sanat yapıtıdır’ diyebiliriz. Osmanlı döneminde mezar taşları şu şekilde hazırlanıyordu. Öncelikle taşa kazınacak metin hazırlanır, hangi yazı türünün kullanılacağına karar verilir. Mezar taşı ebadında siyah boyalı bir kağıt hazırlanır. Zırnık (sarı renkte tabii boya) adı verilen kalın kamış veya özel hazırlanmış tahta kalemle kalıp bir yazı yazılır. Bu kalıbın altına aynı büyüklükte beyaz bir kağıt konur ve daha önce yazılan yazının harflerinin etrafı sık bir şekilde iğne ile delik delik delinir. Bu şekilde alttaki kağıda ince ve sık noktalar halinde yazılar geçirilir. Sonra bu alt kalıp taş üstüne sabitlenir ve üzerinde kömür tozu gezdirilir. Taş üzerinde siyah noktalar halinde belirir. Yazı işi bittikten sonra bu defa nakkaş devreye girer. Ölen kişinin sağlığında başına taktığı fes, sarık, kavuk her ne var ise o çizilir, kadınlarda ise çiçeklerle süslenir. Bundan sonra artık iş taş ustasına kalmıştır. Mermer ustası ise elindeki çekiç ve elmas uçlu çelik çubuk ile mezar taşını oyma tekniği ile oyardı.

Mezar taşlarında sülüs, talik, celi sülüs, celi talik gibi çok çeşitli yazı çeşitleri kullanılırdı. Mezar taşında; başlık, ser-levha, dua, kimliğin tanımlanması, dua isteme ve tarih gibi bölümler bulunurdu. Mezar taşlarında kullanılan başlıklar o kişinin dünyadaki mesleği ve sosyal statüsü hakkında fikir yürütmemize yarar. Tarikat mensuplarının başlıklarında taçlar, memurlarınkinde fesler, daha çok ilmiye mensuplarında ise kavuklar üzerine sarılmış sarıklar bulunur. Kadın mezar taşlarında serpuştan ziyade çiçek, bitki, meyve ve güneş gibi doğa motifli süsler bulunmaktaydı. Mezar taşlarından ayrıca kişinin mesleki bilgileriyle ilgili ayrıntılı bilgiler öğrenilebilir, kişinin ölümü karşısında yaşanan acı ve ıstırabın yansıtıldığı şiirlere sıkça

Rastlanabilirdi. Yine kişinin ölüm anındaki yaşı, tam ölüm tarihi hatta saati ve saniyesine kadar yazıldığı olurdu. Hangi hastalıktan öldüğü, mesela kalp krizi, çiçek hastalığı veba vb.

 ‘Ziyaretten murad bir duadır/Bugün bana ise yarın sanadır’ gibi mezar taşı şiirlerine Devlet-i Aliyye’nin hakim olduğu her yerde rastlanabilir.

Özellikle 19. Yüzyıl mezar taşlarında ölüm karşısındaki teslimiyet yerini daha çok acı ve ıstıraba bırakmıştır. Ölüm karşısında sükut etmekten daha çok giderek zor kabul edilebilen bir şeye dönüşmeye başlamıştır.”

Türk Ocağı başkanı Prof. Dr. Nedim Ünal sohbet sonrası  hediyeleri takdim edildikten sohbet sona erdi.

Editör: TE Bilişim