Anlattıklarımı  ağızları açık dinleyen  genç  kuşak .. Şehrin  eski  yaşamından  bihaber  duvarlar arasına  sıkışmış  çok  katlının  içinde   debelenip  duruyor.  Birşeyleri  görmek için  akın akın yukarı  mahalleye  geliyorlar,   bilen  yaşlı kesim de  sanırım  hayıflanmak  için… Dün Yüz sene önceki  kartpostallar   yanımdaydı,  simitçi fırınının  karşısında  Behiç’in  çay  evinde  çantamdan  çıkardım,  elden  ele dolaştı,  Eski  sararmış fotoğrafların  üzerinde  Osmanlıca  Eskişehir, Odunpazarı  yazıyor… Yukarıdan aşağı, şahabettin tekkesinden  aşşağı doğru   çekilmiş.   önümüzde bir  kuyu ve ilerde  Odunpazarı camii  görüntülenmiş.  Öteki fotoğraf ise ; Atlıhan'ın  yukarısından alınmış  sağlı sollu  iş yerlerinin  ötesinde  yine  cami  görünüyor.  sağdaki   dükkanların  yerinde  tüfekçi Tahir Usta ve  Meyzin Saatçi  Ziya  vardı. Şimdi  köfteci… Şu- bu  diye  tartıştık epey  bi karara varrıncaya dek.. Üçüncü  foto  çok eski  Kurşunlu   görünüşü  de  tartışıldı. ..Konu  evlerimize  kaydı. Kaç kapısı  olduğu  gündeme  oturdu. Evet  iki kapısı vardı  oturulan  evlerin   cümle  ve balkon veeee. daire kapısı da!  Üç  metrelik  balkon  kapısı ile  depolanmış eski eşya  ve  eski bir sandalye,  solgun saksı, yanısıra   yangın merdiveni… Simsiyah  mağaza     boşluğu   çatılar, martılar.. Odunpazarındakiler  yani  meskenler  farklı. Tek katlı ,iki katlı  ve  ikibuçuk” cümle  kapıları  ahşap , pençereleri  ufak,   ikinci bir  kapısı   ya yan tarafta  ya da arkada  bahçe kapısı.  Öbür sokağa açılan  bir kapı daha olabilir.  Çatı ile  temel arasında  oluşumuz başka  fark  Bahçede mutlaka  yeşillik, sardunya. Asma , Gölşgelik  ağaçlar… Asma altında    Sofra kurulan bir taşlık.  Ya yere serilen kilimin üzerine atılan  minderin üzerinde ya da    bir masa çevresinde  oturur   göğe bakarsınız   güvercin  besleyen  Alosman ile  Hüseyinabi   salmışlar  kümeslerden  beyaz güvercinleri   sağda birinin ki,  solda  ötekininkiler  grup halinde  uçuştular.  İçlerinde alacalı da var.  Birbirlerine  kur yapıyorlar,  içlerinden  biri baktığınızı  hissedip  yakla atıyor,  cümle kapısı şimdi  iyice işlek oldu şelale yönünden   boyuna araç iniyor,  çevrede  görünen yeşillikler  rüzgardan  nazlı nazlı sallanıyor.  yeşillik ve  temiz havayı soluyor  yaşadığınızı hissediyorsunuz:   İsterseniz gidin  görün… Altmış sene  önce tümümüzün hayatı. yaşamı böyleydi.  Evler  yerden bitmeydi   her evin bahçesinde  fırın vardı,  sokaktan geçerken  mis gibi kokardı fırına salınan  bişiler!… —————-                    —————–            ——————— Çelebiden bir-iki yaş   büyüktüm. Çocukken  sokağa açılan bahçe kapımıza çıktığımda bir ıslık   Fiyyyyyt,  Bir yerden  karşılık gelirdi, burda  anlamına  … İlerde Şerbetçilerin kapısının önünde  ellerimizde  bir dilim yağlı ekmeği  dişler,   duvarın  dibindeki  çeşmeden lıkır lıkır avucumuzdan su içerdik doyasıya.. Öğle vakti elimizde pazar arabası ile  lisenin yanından yukarı  çıkıyoruz  pazarın içinden,  pazar daha tenha…  yukarı da bir  yaşlı oturmuş önündeki  kartonun üzerine  pazar açmış!  Meyve ve sebzecilerin arasında  sekiz on  eski model  cep telefonu  satıcısı!!! Hani bir türkü  vardır  baharı görmeden  yaz geldi geçti  diye.  Aklıma geldi , sırıttım kendi kendime .. O  günden bu güne  yıllarla beraber. neler neler geçmiş,  manyetelu tefondan   şımdikine  kadar.  neler, neler!.Avucunun içinde bir  başka alem oluşmuş…Gördüğüm kadar. Kurşun kalemimle  kareli defterime  bunları yazarken  bir parça silgime takıldım, bir gün   kalemim  aklımdan geçeni yazacak,  Silgi  de  gereksiz olacak  düşündüğüm  ekrana düşecek Evet… Kalbur Saman İçinde!!!!