Eğit-Der, TEODER ve Eğitim Sen Köy Enstitülerinin 79. Kuruluş yıldönümü nedeniyle ortak bir açıklama yaparak, Köy Enstitüleri’nin  ilerici, demokrat ve aydınlanmacı geleneğine sahip çıktıklarını vurgulandı.

Ortak açıklamayı okuyan Eğitim Sen Şube Eğitim Sekreteri Özge Akgü l Ayaz,  ‘Eğitim üretim içindedir’ şiarını ilke edinerek kurulan Köy Enstitülerinin, üretime ve kalkınmaya yönelik öğrenimi temel alan önemli ve tarihsel bir deneyim olarak bilindiğini söyledi.

“Köy Enstitüleri’nin kırsal yörede toplumsal, ekonomik ve kültürel kalkınmayı sağlamak; bu alanda gerekli insan gücünü yetiştirmek için kurulan temel eğitim kurumları olmuş, öğretmen yetiştirme sistemine yaptığı somut katkılar, aradan 79 yıl geçmiş olmasına rağmen unutulmamıştır” diyen Ayaz şunları söyledi:

“Bugünün siyasi iktidarı tarafından hedef haline getirilen ve eğitim biliminin temeli olan karma eğitim sistemine dayanan Köy Enstitüleri’nde okutulan derslerin %50’si kültür, %25’i tarım, %25’i de teknik derslerden oluşmuştur. Beş yıllık öğrenim süresi olan Köy Enstitüleri’nde öğrencilerin ilk üç yıllık başarı düzeylerine bakılarak en başarılılar öğretmenlik mesleğine, diğerleri ise köy hizmetlerine yönlendirilmiştir. Toplumcu bir anlayışla kurulan Köy Enstitüleri aynı zamanda tarım işlikleri ve sağlık ocakları olarak toplumsal işlevler görmüş, çeşitli tohum ve tarım araçlarının ilk denemeleri bu okullarda yapılmıştır.

Günümüzde ise öğrencilerin iktidar eliyle imam hatiplere, özel liselere ve meslek liselerine yönlendirildiği, büyük bölümü dini içerikli seçmeli dersleri seçmeye zorlandığını görebiliyoruz.Yine öğretmenlerin bir çok kazanımlarını geriye götüren ,AKP’nin 24 Haziran seçim bildirgesine uygun biçimde hazırlanan ve Milli Eğitim Bakanlığı 2023 Eğitim Vizyon Belgesi’nin temel hedefleri arasında yer alan ‘Öğretmenlik Meslek Kanunu’ hazırlıklarının başladığı, tartışmaların kimi çevrelerce sürdürüldüğü görülmektedir.Öğretmenlik Meslek Kanunu’na yönelik olarak öne sürülen metin, ne öğretmenlerin taleplerini içermekte ne de öğretmenlerin ekonomik, sosyal ve özlük haklarını geliştirmeyi hedeflemektedir. Aksine, söz konusu metin değerlendirildiğinde, özlük haklarımızı geriye götüren, iş güvencemizi tartışmaya açan, performansı ve rekabeti esas alarak emeğimizi değersizleştiren bir yaklaşımla hareket edildiği anlaşılmaktadır. Öğretmenlerin performans ve sınav kıskacına alındığı dikkate alındığında, Köy Enstitüleri’nin zengin ders içeriği, benimsediği öğretmen yetiştirme ve eğitim modelinin ne kadar önemli ve değerli olduğu daha iyi anlaşılmaktadır.

Köy Enstitüleri’nin en önemli özelliklerinden birisi, günümüz Türkiye’sinin bir türlü kurtulamadığı eleştirmeyen, sorgulamayan, ezbere dayalı ve sınav merkezli eğitim sistemine değil, gerçek anlamda öğrenci merkezli, öğrencilerin yaparak ve yaşayarak öğrenme sürecini ilke edinen bir eğitim-öğretim ortamı yaratmayı hedeflemiş olmasıdır. Köy Enstitüleri’nin kuruluşunun üzerinden 79 yıl gibi uzun sayılabilecek bir süre geçmiş olmasına rağmen, dönemin zor koşullarındaki eğitimin niteliği ile günümüz Türkiye’si arasında olumsuz anlamda çok büyük farklar olması düşündürücüdür.

Türkiye’nin karşı karşıya bulunduğu zorlu koşullar ve uluslararası dinamiklerin etkisi sonucunda Köy Enstitüleri soğuk savaş politikalarına kurban edilip kısa süre içinde kapatılmıştır. Köy Enstitüleri’nin kapatılmasını takip eden süreçte, özellikle 1950’li yıllarda bu önemli eğitim deneyimi önce yatılı öğretmen okullarına, ardından yatılı okullara, sonra da normal lise eğitimine yayılarak zaman içinde işlevsiz hale getirilmiş ve hızla etkisizleştirilmiştir.

Köy Enstitüleri’nin kapatılması, Türkiye’nin çağdaş, laik ve bilimsel değerlerle buluşması ve aydınlanma sürecinin ciddi anlamda kesintiye uğramasına neden olmuştur. Geçmişte Köy Enstitüleri’ni kapatan ve yarattığı tüm olumlu izleri silmeye çalışanlar, bugün laik bilimsel eğitime savaş açarak, karma eğitim uygulamalarını kaldırmak isteyerek eğitim sistemini dinselleştirmeyi ve ticarileştirmeyi hedeflemekte, eğitim sistemini iktidarın ideolojik hedefleri doğrultusunda biçimlendirmek istemektedir.

Bizler, Köy Enstitüleri’nin ilerici, demokrat ve aydınlanmacı geleneğine sahip çıktığımızı ifade ediyor ve bugün öğretmenleri baskıyla biat etmeye zorlayanlara Köy Enstitülü Yazar Fakir Baykurt gibi sesleniyoruz; ’Öğretmenler,egemen sınıfların emir kulu ya da yönetici tabakaların çocuk avutucuları değildirler.’”

Editör: TE Bilişim