Yüce Yaratıcımız her yıl iradelerimizi eğitmek, gönüllerimize huzur, ruhlarımıza zenginlik katmak, Gönüllerimizi ve ruhlarımızı güzelleştirmek için bizlere Kutlu bir misafir gönderir. 
İşte bu kutlu misafir bu gün hepimizin kapısını çaldı ve evlerimize konuk oldu. 
Bu gün en güzel yemekler onun için iftar sofralarında hazırlandı. Bu ayın simgesi olan pidelerin kokusu caddeleri sardı. Sadece bunlar mı elbette değil tabiki. Merhamet duygusu, Şefkat duygusu, İnfak duygusu kendini hemencecik hissettiriverdi.
İşte bu kutlu misafirin adı, “Şehri SIYAM” , Onbir ayın sultanı dediğimiz Mübarek Ramazan.
Hoş geldin ey şehri Ramazan hoş geldin
Dünyanın sıkıntılarından bunaldığımız anda imdadımızda yetiştin.
Hoş geldin ey şehri Ramazan hoş geldin.
Sana o kadar ihtiyacımız vardı ki!
Unutmuştuk artık karnı aç olanları,
Unutmuştuk evini bir tane bile ekmek alacak parası olmayan garibanları,
Unutmuştuk İki cihan güneşi Hz. Muhammed Mustafa (s.a.s) Efendimizin “ Komşusu açken tok yatan bizden değildir” hadisi şerifini.
Unutmuştuk dışarıda susuzluk çeken güvercinleri, kedileri ve köpekleri,
Oysa ki bizim Peygamberimiz değimliydi merhametlilerin en merhametlisi.
Hani hatırlayın Peygamber efendimiz (s.a.s) ” Hicretin 8. yılında bir ordunun başında Mekke'ye doğru ilerlerken, yollarının üzerinde yavrularını emziren bir dişi köpek görür ve kumandanlarından Cuayl bin Suraka'yı çağırarak bu hayvanların rahatsız edilmemesini ister. Emir derhal yerine getirilir. İslâm ordusunun yolu değiştirilir ve bütün kâinatı saran rahmet güneşinden, yavrular da kendilerine düşen payı alır.
 İslâm ordusu, kendilerine yeni bir yol bulup parmaklarının ucuna basarcasına uzaklaşırken, dişi köpek yavrularını emzirmeye devam eder.
Oysaki biz ne kadar çabukta o günleri unuttuk değil mi? Bize o günleri hatırlatarak merhamet duygumuzu yeniden canlandıran Hoş geldin ey şehri Ramazan. Günahlarımızın affına vesile olan  ey şehri Gufran hoş geldin.
Ebû Hureyre(r.a)'den : Rasûlullah (s.a.s) şöyle buyurdu: "Oruç bir kalkandır. Oruçlu kimse kötü söz söylemesin ve cahillik yapmasın (yânî Câhiliyet fiillerinden birşey yapmasın). Eğer herhangi  bir kimse kendisiyle döğüşmeye yâhud söğüşmeye girişirse, ona iki defa 'Ben oruçluyum' desin. Nefsim elinde olan Allah'a ye­min ederim ki, oruçlu ağızın kokusu, Yüce Allah katında misk ko­kusundan daha temizdir. Yüce Allah: Oruçlu kimse benim için yemesini, içmesini, cinsî arzusunu terk eder. Oruç, doğrudan doğru­ya bana edilen (riya karışmayan) bir ibâdettir. Onun ecrini de doğru­dan doğruya ben veririm. Hâlbuki diğer güzel amellerin hepsi on misli ile ödenir."
İşte Ramazan bu kadar maneviyatı bol bir ay. Her şeyiyle bizim için bir fırsat ayı.
Bu sıcak mevsimde tutmuş olduğumuz oruçtan kendimize düşen payı almamız, infak, sabır, şükür, sadakat, merhamet, helal ve haramı oruçla daha iyi bir şekilde kavramamız lazım.  Bol bol Kur’an-ı Kerim okuyup efendimize çokça salavat getirmemiz ve Rabbimizden günahlarımızın affını istememiz lazım. 
Çünkü; şimdi tam da zamanıdır,  nedametleri arz etmenin, secdeye kapanıp af dilemenin, elleri semaya kaldırıp şükretmenin… Paylaşmanın, hatırlamanın, hatırlanmanın “biz” diyebilmenin ayıdır Ramazan… 
Her sahur vaktinde yeniden diriliş, her iftar sofrasında yeniden tövbe, yeniden şükür… Duaların sema da kaybolup gitmediği şükürlerin kat ve kat geri döndüğü, bin aydan hayırlı olan Kadir Gecesinin içinde bulunduğu Kur'an ayıdır Ramazan…
Evlerimize, gönüllerimize hoş geldin ey Şehri Ramazan.
Ramazan ayınızı tebrik ediyorum. Rabbim bizleri bu aydan nasibini alan kullarından eylesin... Amin.
Enes ÇINAR