Kristal İş Şube Başkanı Erdal Akyazı ile yaptığımız söyleşide gündemi değerlendirdik. Akyazı, İŞKUR’un sürdürmekte olduğu istihdamı geliştirme ve meslek edindirme adı altında açtığı kursları eleştirerek, “İŞKUR işsizlik ordusu yaratıyor” dedi.

Sizce sektördeki temel sorunlar neler?

İŞKUR’un istihdamı geliştirme ve meslek edindirme adı altında açtıkları kurslar, daha çok işsiz ordusu yaratmakta. Bu sistem, yüksek ücretli çalışanları işten çıkartıp onun yerine düşük ücretli çalışanları işe alma politikasına dönüştü. Bu konu yeterince takip edilmiyor ve işverenler bunu kötü amaçlı kullanıyor. Ben bu konuyu her ortamda dile getiriyorum. Eskişehir’deki bazı büyük firmalar, İŞKUR’dan işçi alıyorlar. Bunların 1 yıl boyunca paralarını devlet veriyor. İşverenin hiçbir masrafı yok. Sadece yemeğini ve servisini karşılıyor. İşveren bu 1 yıl içinde bu kişileri eğitiyor, işi öğretiyor. Yüksek ücretli çalışanları mobbing yaparak işten çıkartıyor, bu kişileri asgari ücretle işe alıyor. İşçi ücretlerini aşağıya çekmiş oluyor. Biz de toplu iş sözleşmesi döneminde işverenlerle pazarlığa gittiğimizde, bu fabrikalardaki düşük ücretleri bize örnek gösteriyorlar.

Bir de İŞKUR ile çalışan kişiler sigortasız çalıştırılıyor. Bu kişiler sadece hastalık sigortasından yararlanıyor. Bu sigortasız, kayıt dışı işçi çalıştırmak değil mi? Kötü amaçlı olarak bunu kullanan işverenler ile diğer işverenler arasında rekabet ortadan kalkıyor. Tamamen amacının dışına çıkmış bir sistem. Aslında bu sistem siyasilerin seçim dönemlerinde kullandıkları bir yöntem. İŞKUR ile işe alınmak için önce partiye üye olmak gerekiyor. Partiye üye olmayan kimse İŞKUR’dan işbaşı yapamıyor.

Peki, sizce bu konuda ne yapılmalı?

İŞKUR istihdamı geliştirme adı altında böyle bir uygulama yapıyorsa farklı bir yöntemde yapabilir. Örneğin okullar açıldı. Okullarda güvenlik için, temizlik için, elektrik için velilerden para isteniyor. Güvenlikçiyi, temizlikçiyi İŞKUR okullara göndersin. Okul müdürlerinin böyle bir yetkisi yoksa Milli Eğitim Müdürlüğü toplu şekilde İŞKUR’dan bunu istesin. En azından sosyal amaçlı olarak amacında kullanılmış olur. En azından zengine, işverene değil, devletin kurumuna, o okuldaki velilere faydası olsun.

ÜRETİME DEĞİL TÜKETİME DAYALI ÜLKE OLDUK

Son dönemde oldukça gündemde olan konu taşeron işçilere kadro verilmesi. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Eskişehir sanayisini ve ekonomisini, cam sektörü üzerinden değerlendirir misiniz?

İstihdama ve üretime dayalı ekonominin Türkiye’de iyi olduğunu söylüyorlar. Ama biz kendi sektörümüz üzerinden baktığımızda Türkiye’de üretime dayalı ekonominin daraldığını görüyoruz. Örneğin 2012- 2017 yılları arasında Şişe Cam’da zücaciye üretimi yapan 3 fırın ile şişe üretimi yapan 1 fırın olmak üzere 4 fırın kapandı. Bu 4 fırının kapanması demek ortalama bin kişinin işsiz kalması demek. Şişe Cam gibi devasa bir kuruluş bile üretime dayalı kısıtlamalar yapıyorsa durum iç açıcı değil.

Türkiye’de ekonomi üretime dayalı olmaktan çıktı, tüketime dayalı olmaya başladı. Herkesin elinde son model cep telefonları. Tüketim had safhada. Bizi tamamen tüketim toplumu olmaya yöneltiyorlar. Hani derler ya ‘dış güçlerin etkisi’ diye. Bu da öyle… Sermayenin, dış ülkelerin ülkemize dayattığı bir durum. Bizi yavaş yavaş üretimden çıkartıp sadece tüketime dayalı hale getirmeyi amaçlıyorlar.

Eskişehir’de de üretime dayalı fabrikaların kapandığını, büyük fabrikaların küçülmeye gittiğini, işçi çıkardığını biliyoruz. Üretilenler satılamıyor, pazar sıkıntısı var. Fabrika kapatmak yerine, yeni fabrikalar açan, üretime dayalı sisteme dönmek zorundayız.

“12 SAAT ÇALIŞMA İŞÇİYE YAPILACAK EN BÜYÜK İHANETTİR”

Taşeron çalışanlar konusunda ne düşünüyorsunuz?

Çalışma Bakanı’nın taşeron işçilerin kadroya geçeceğine ilişkin açıklamalarının takipçisi olacağız. İnşallah bu sözler daha önce olduğu gibi askıda kalmaz. Bizim yapmamız gereken bunu gündemden düşürmemek ve takipçi olmak. Eğer bunu gerçekleştirirlerse işçi adına teşekkür etmesini biliriz. Ama sözlerinde durmazlarsa o zaman eleştirmesini biliriz.

Cam sektöründe de taşeron çalışanlar yoğunlukta mı?

Taşeron sistemi daha çok kamu üzerinden gidiyor. Ama özel sektörlerde de alt yapı ve bakım işleri taşeron sistemde yapılıyor. Bizim sektörümüzde de bu anlamda taşeron çalışanlar var. Önüne geçme konusunda çabalarımız var. Bu çabalarımız her zaman sürecek. Bir sendikacı olarak taşeron çalışmaya kesinlikle karşıyım.

Hem taşeron işçileri kadroya alacaklarının sözünü veriyorlar hem de hizmet, güvenlik ve temizlik sektöründe çalışma süreleri 12 saate çıkıyor. 12 saat çalıştırmak demek, bir vardiyanın ortadan kalkması demek. Bu da yüzde 15 işsizlik oranın artması demek. 12 saat çalıştırmanın işçi sınıfına yapılacak en büyük ihanet olduğunu düşünüyorum. Bu sistem, işçiyi ailesinden ve sosyal yaşantısından tamamen mahrum etmektir.

Editör: TE Bilişim