Söyleşi: Ramazan Çaylak

Berberler ve Kuaförler Esnaf Odası (ESKUBER) Başkanı Fethi Özkara, mesleğin önemine vurgu yaptığı söyleşimizde düz lise okuyan öğrenci ve ailelerine seslendi. Özkara öğrencilerin gençlik yıllarını boşa geçirmemeleri için meslek edinmeleri gerektiğini söyledi. Başkan Özkara berberlik ve kuaförlük mesleğinin farklı yönlerini paylaştığı söyleşimizde 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Kanunu’na ilave yapılması gerektiğini de söyledi.

Berberlik ve kuaförlük mesleği nedir ve nasıl anlaşılmalıdır?

Berberlik mesleğinin temel faktörü, insanın temizlik, hijyen unsurudur. Bu konuda Kuaförlük tanımı da günün modasına saça yapılan zevke göre, vücut ve yüz orantısına göre, sosyal yaşantıya uygun olarak saçın kesimi. Yani biçimlendirilmesi, boyanmasını esas alan bir meslek dalıdır. Bu bir sanattır, zanaatkârlıktır. Saçların kesilerek, taramak ve diğer usullerle şekillendirilmesi, koyudan açığa, açıktan koyuya renklerinin değiştirilmesi ve boyanmasına, takma saçlarla ve aksesuarlarla değişik saç biçimleri yapılmasına, değişik ilaçlarla düz saçları kıvırmak, kıvrık ve dalgalı saçların düzeltilmesi işlevini amaç edinen ayrıca bilimsel yöntemlerle saçlara estetik veren bir meslek dalıdır bizim mesleğimiz.

Mesleğinizi, sadece saç kesme ve şekillendirmek olarak algılayabilir miyiz?

Bizler insanların manevi moral ve motivasyonları için çalışan insanlarız. İnsanların mutluluğunu sağlamaya çalışırız, kendilerini iyi hissetmelerini sağlamaya çalışırız. Bunların tümü özünde psikolojik etkenlerdir. Örneğin erkekler saçı sakalı biraz uzadığında kendini hasta gibi hisseder. Kadınların da saç bakımı olmadığında bu böyledir. Ama berber ya da kuaför koltuğuna oturduğunda bir rahatlık gelir insana, hatta insanların uykusu bile gelir. Yani mesleğimizin vermiş olduğu hassasiyet sadece saçlarla oynanarak dediğimiz, friksiyonlar yapıldığında, tarak masajları yapıldığında kafatasınızın uyuştuğunu hissedersiniz, uykunun geldiğini hissedersiniz. Bu tamamen psikolojik terapidir aslında. İnsanları o anki stres ve gerginliğini alan bir çalışmadır. Bizim mesleğimizin o kadar fazla alanları var ki, yani bunu yaşadıkça görüyorsunuz.

Yaptığınız işi bir başkası yapabilir mi? Benzer işler ortaya koyabilir mi?

Ben 38 yıllık meslek hayatımda belki binlerce belki milyonlarca insan tanıdım, sanatkar tanıdım. Herkesin el emeği de farklıdır. Bugün herhangi bir saç uygulaması yaparsınız, ikinciye aynı işi aynı şekilde yapamazsınız, benzeridir. Çünkü sanatçılığımızın özünü ben her zaman canlı ressamlıkla bağdaştırmaktayım. Bunu söylerken de mesela, bir tuval vardır ressamın elinde ve tuvaline yanlış yaptığında o tuvali yırtar atar. Ama bizim tuvallerimiz canlı olduğu için yırtıp atmak bir kenara koymak mümkün değil. Bizim işimizde hata sıfır olmalıdır. Yani bizim mesleğimiz hata kabul etmiyor. Yanlış anlaşılmasını da istemiyorum ancak doktorlar kadar da önemliyiz diyorum. Altını çizeyim doktoruz demiyorum. Sanatkarız ama bir de esnafız, esnaflık yönümüz ayrı, sanatkarlık yönümüz ayrı.

Mesleğin içinde kendi kuralları var mı?

İnsana insan olarak hizmet eden, en yakın temas halinde olan bir meslek dalı. Bilindiği gibi kuaförlük, güzellik uzmanlığı gibi bizim mesleğimizi adlandıran sanat dallarlının artık, tek anlamda 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Kanunumuzun içinde yer alması güzel. Bunun içinde Esnaflık yanında sanatkarlık dalının altında ayrılmasını istiyoruz. Bunu söylerken bu kanundan bağımsız hale gelelim ayrı bir uygulama haline gelelim istemiyoruz. Altında canlı insana hizmet veren bir alan olarak verdiğimiz emeğin adlandırılması ayrı tutulmasını istiyoruz. Çünkü bizim işimizin de kanun ile kendine göre uyarlanması gerekiyor. Biz bunu istiyoruz. Doktorlar gibi önemli dememizin nedeni budur. Şayet bu yapıldığı takdirde devletimizin yükünü de almış olacağız. Bizim mesleğimiz sorun ve sıkıntılarla çoğalan bir meslek dalı değil. Hata götürmediği gibi sıkıntısız ve sorunsuz olmalı. İnsanlar huzurlu olmalı, canlı varlığa hizmet eden bir insanın kafası rahat olmalı. Örnek verecek olursak; bir gün sabah 08.00’den akşam 12.00’ye kadar çalışan bir insan yine ertesi gün yorgunluğunu atamadan tekrar işbaşı yapıyor. Bu örnekteki meslektaşım kendisi mutlu hissetmeden karşısındaki ne nasıl hizmet edebilecek. Bizim mesleğimiz huzur mesleği. Ciddi anlamda bunların üzerine düşülmesi gerekiyor. Bakanlığımızın daveti üzerine Bakanlığımıza gittik, bu konu üzerine çok ciddi platform oluşturulmuş. Esnaf ve Sanatkarlar Genel Müdürlüğümüz, Gümrük ve Ticaret Bakanlığımızın Ankara Üniversitesi ile yapmış olduğu düzenleme çalışmaları var. Çok hoşuma gitti, harika, hatta mükemmel. Artık meslektaşlarımızın sesinin çıkması lazım, çünkü Avrupa’da saygın o kadar önemli bir meslek dalı olarak görülüyor ki. Fakat ülkemizde, ‘Aman ne olacak, sadece bir makas bir tarak değil mi?’ deniyor. Oysa ki mesleğimizin önemi var. Eğer bir hata yapıldığında, ya da hatalar olduğunda ne denecek o zaman? ‘Hata yaptınız’ denecek. Şu an farkında değiliz, çoğalma var ama gelecekte mesleğimiz, yok olmaya yüz tutmuş meslekler arasına girmeye başlayacak. 8 -10 yıl sonra.

Yeni insanlar ustalar yetişmiyor mu?

Evet, yetişen yok, çırak yok, ara eleman yok. Herkes dükkân sahibi, işyeri sahibi oldu. Hatta çalıştıracak adam bulamıyorsun. Meslek eğitim merkezinde 5 yüz 6 yüz tane öğrencimiz varken şimdi 70-80 bilemedin 90 tane öğrencimiz var. Bunu hesabını siz yapın. Biz istiyoruz ki mesleği özendirici şeyler yapılsın, hatta bakanlığımıza sunduğumuz dosyalar onlara ışık tutacaktır diye düşünüyoruz.

Peki başka ne yapılabilir başka kimler yardımcı olabilir?

Burada ailelere çok iş düşüyor. Özellikle çocukları açık lisede okuyup da herhangi bir meslek dalında çalışmaması bizleri hayretler içine düşürüyor. İşte bize 4+4+4 dediğimiz sistemin verdiği yaralardan bir tanesi de çırak bulamıyoruz. Mecburi lise bitirme sistemi çıktıktan sonra o çocuklar liseyi bitirse de bize çırak olamıyor. Çünkü yaşı büyük. Bir oluşmuş, gelişmiş bileği kıvırmanız, kıvırttırmanız mümkün değil. Biz kaba tabirle ağaç kütüğü gibi diyoruz. Bileği yamulamıyor fön makinesi tutarken, makası tutamıyor elinde. Çünkü estetiğe alışamadığı için. Burada gelişmiş ülkelerde meslek seçimi konusunda gence veya aileye yardımcı olmak üzere görevlendirilmiş uzmanlar hatta genci mesleğe yöneltmek için merkezler bulunmaktadır. Bizlerde de böyle olmalı, bu merkezlerde çalışan uzmanlar, bireyin okul, meslek seçmesi gerektiğinde çocuğa yol göstersin. Burada ayrıca ailelere seslenmek istiyorum. Aile çocuğunun ağzına bakıyor çocuk da, ‘Anne baba ben yetiştim artık, ben şu işi yapıyorum’ diyor. Yapmadığı işleri de ‘yapıyorum’ diyor. O aileye dükkan açtırıyor, çünkü hevesli dükkan sahibi olacak. Ailesi inanıyor ve dükkanı açıyor. Anne babanın en büyük hatası ne oluyor burada. Gelip ustasına sormuyor, ‘Benim çocuğum dükkan açtığında çalıştırabilir mi? O mertebeye erişti mi?’ demiyor. Bundan sora zarar ediliyor. Anne babanın birikimleri heba olup gidiyor. O çocuk 6 aya kalmadan dükkanı kapatıyor. Örneğin 20 bin TL’ye mal etti ise 5 bin TL’ye satamıyor.

Yetişmemiş ya da tam ustalaşmamış biri, harcıalem dediğimiz elemandır. Bu şekilde devam ederse harcıalem sanatkar yetiştirmiş oluyor. Gerçek bir ustanın yanında çalışan bir insan en az 6-7 yılını hatta 10 yılını vermiş bir elemanın, tertipsiz olmaması mümkün değildir. Çünkü ustasından onu görüp öğrendi. O prensiple ve disiplinle yetişti ve o hijyeni hatta en önemlisi ahlakı gördü. Harcıalem yetişen bir eleman işine ne kadar dikkat edebilir? İşine, müşterisine ne kadar önem verebilir?

Biraz da katıldığınız fuarlardan ve uluslararası temsil yeteneği olan meslektaşlarınızdan bahsedebilir misiniz?

Uluslararası fuarlarımızdan bir tanesi olan ve İstanbul’da gerçekleşen fuarda kadın kuaförlerimiz yer aldı. Kozmetik alanındaki fuarda erkek berberlerimiz ve kadın kuaförlerimizin çok muhteşem ve seyre değer gösterileri oldu. Meslektaşlarımız burada o kadar anlamlı bir çalışma yaptı ki, bugün down sendromundan tutun da ‘teröre hayır’a kadar hepsinin çalışması yapılarak sergilendi. Sosyal ve kültürel bu çalışmalarda bu sanatın içinde yapılabiliyor ise şunu rahatlıkla söyleyebilirim. Biz bu çalışmalarımızı Kültür ve Turizm Bakanlığımızla birlikte Avrupa’da yer verebiliriz. Bunları orada haykırabiliriz. Türkiye’nin sanatkarı Avrupa’da o kadar önem arz ediyor ki. Yıllar önce bize söylenen bir şey vardı. ‘Sizin seyirciniz yok ki’ deniyordu. Aslında bizim seyircimiz de çok, ama onları ciddiyetle çağıracak ve orada ciddiyetle izlenmesini sağlayacak kamu spotları lazım. Bakanlıklarımız bu konulara önayak olduğunda çok önemli projeler ortaya çıkarabiliriz. Biz Türk Bayrağımızın altında dünyanın her yerinde yarışırız. İşin içine siyaset karıştığında iş olmuyor, burada sanatsal düşünülmesi gerekiyor. Bir boks, atletizm ya da futbolda nasıl mücadele ediliyorsa bizim çalışmalarımız da ayrı bir dal olarak görülmeli.

Mesleğin tercih edilmesi için gençlere ne yapmasını öneriyorsunuz?

Gençlerden önce ben buradan ailelere seslenmek ve hatırlatmada bulunmak istiyorum. Boşta olan, düz lise okuyan çocuklarımızın sanat sahibi olmasını istiyorsanız meslek eğitim merkezlerimize yönlenmesini sağlayın. Hem açık liselerini okusunlar, hem de berberlik, kuaförlük ne olmak istiyorlar ise yani altın bileziklerini kollarına taksınlar. Ailelerimiz ilk önce para düşünüyorlar, böyle olduğu için de çocuklarda paraya tamah ediyorlar. Bu sefer sanatkârlık kalmıyor. Parayı azımsamasınlar sanatı ön planda tutsunlar, emeklerini ön planda tutsunlar. Zamanlarını boşa harcamasınlar, altın bileziği gümüşe çevirmesinler. Sanat ve sanatkârlıktan hiçbir insan aç kalmamıştır. Bu mesleği yapacak kişi elinde ve belinde malzemesi olduğu müddetçe dünyanın her yerinde para kazanabilir.

Editör: TE Bilişim