Emek Partisi İl Başkanı İbrahim Akgün haftalık basın toplantısında Ak Partiye yüklendi. Akgün şunları söyledi: “ AKP, Demokrasisizlikte Israr Ediyor: Yüzde 10 Barajı, Vesayet Rejimini Sürdürme Hevesinin İfadesidir.

AKP, son kararıyla 12 Eylül darbesinin mirası olan yüzde 10’luk seçim barajını, temsilde adalete ve demokrasiye vurduğu darbeye rağmen, sürdürme kararlılığını ortaya koymuştur. Başbakan Erdoğan, bu engelin demokrasiyle bağdaştırılmasını savunmanın olanaksızlığı karşısında, barajı kendilerinin koymadığı gerekçesinin arkasına sığınsa da, barajı indirme ya da sıfırlama alternatifine hiçbir zaman olumlu yaklaşmamış, girdiği her seçimde barajın nimetlerinden nasiplenmiştir.

AKP Hükümeti, genel seçimler öncesinde adeta ölümü gösterip sıtmaya razı etme mantığı ile hareket ederek, barajın tümden kalkabileceği dar bölge veya yüzde 5’e ineceği daraltılmış bölge seçim sistemlerini kendi gündemine almış; hangi sistemin iktidar partisine ne getirisi olacağına odaklanarak hesaplar yapmış; konuyu demokrasi ve adalet bağlamında kamuoyunda tartışmaya açmamıştır.

Emek Partisi, tüm siyasi görüşlerin parlamentoda temsilini gerçek bir istikrar ve temsilde adaletin gereği olarak görüyor. Yüzde 10 barajıyla devam kararı AKP’nin adaletsizlikte istikrarı sürdürmesi dışında hiçbir anlama gelmiyor. Adalet olmadan barış, barış olmadan istikrar ve güven ortamının kalıcı biçimde kurulamayacağı ortadadır.

Değerli Basın Emekçileri

Basın üzerindeki siyasi baskı ve manipülasyonların darbe dönemlerine yaklaştığı bugünlerde, basın özgürlüğünün kararlılıkla savunulması ve geliştirilmesi büyük önem taşıyor.

Türkiye’nin, uluslararası bağımsız kuruluş ‘Freedom House’ tarafından “basını kısmen özgür olan ülkeler” sınıfından “basını özgür olmayan ülkeler” sınıfına düşürülmesi; veya Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün Türkiye’yi 180 ülke arasında 154’üncü sıraya yerleştirmesi bu gelişmelerin doğal bir yansımasıdır.

Özgür bir basın için, basın yayın kuruluşlarının ve basın emekçilerinin hukuki güvence altında çalışabilmesi, basın yayın alanında iktisadi şeffaflığın sağlanması ve camiada nefret söylemine yönelik derin bir farkındalık gelişmesi gereklidir. 2014 yılı 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü, Türkiye’de demokrasinin gelişmesi için acil ihtiyaç olan barış ve diyalog ortamının gelişmesine ve bunu mümkün kılacak sağlıklı iletişim imkanlarının zenginleştirilmesine vesile olmalıdır.

 ‘Dersim Tertelesi’ni Unutmuyoruz, Unutturmayacağız...

4 Mayıs 1937 tarihinde, dönemin CHP Hükümeti’nin ‘Tunceli Tenkil Harekatı’ kararıyla Dersim katliamı başlatıldı, operasyonlara hız verildi ve 1938 yılında imha seferberliği sonuçlandırıldı.

Dersim Katliamı’nda resmi görevli olan eski Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil, yaşananları anılarında ‘‘Mağaralara iltica etmişlerdi. Ordu zehirli gaz kullandı. Mağaraların kapısının içinde bunları fare gibi zehirledi. Yediden yetmişe o Dersim Kürtlerini kestiler. Kanlı bir harekat oldu. Dersim davası da bitti, hükümet otoritesi de köye ve Dersim’e girdi, böyle bitti. Bugün Dersim’e rahatça girebiliyoruz’’ diyerek anlatıyor.

1937-38 yıllarında, yediden yetmişe tüm Dersim halkına yapılan operasyonlar sonucu on binlerce insan katledildi. Binlercesi topraklarından kopartılarak zorla sürgüne gönderildi. Binlerce Dersim’li çocuk, özellikle kızlar evlatlık olarak verilerek ailelerinden, köklerinden koparıldı.

Buna göre de 1937-38 tarihlerinde Dersim’de Kürt kimliği ve Kızılbaş inancına sahip olanlara soykırım yapılmıştır. Üzerinden 76 yıl geçmiş olmasına rağmen, açılan yaralar hala kanıyor ve kanatılıyor.  

Dersim Tertelesi’nin hakikatlerine ulaşmak ve gerçeklerle yüzleşmek, toplumsal barış için şarttır. EMEK Partisi olarak, 76. yılında Dersim Tertelesi’nde katledilen tüm canları saygıyla anıyoruz.”

Editör: TE Bilişim