CHP Eskişehir İl Başkanı Rabia Akman, düzenlediği basın toplantısında AK Parti İl Başkanı ve ilçe başkanının açıklamalarına sert yanıt verirken, eğitim ile ilgili görüşlerini de dile getirdi.

CHP Odunpazarı, Tepebaşı İlçe başkanları ile İl Kadın Kolları başkanının da katıldığı toplantıda CHP İl Başkanı Akman’ın açıklaması aynen şöyle:

“Eskişehir’i ve Türkiye’yi yakından ilgilendiren bir gündemle karşınızdayız.Dün hepinizin bildiği gibi 2018-2019 eğitim ve öğretim yılı başladı ancak Eskişehir Akp İl başkanı ve ilçe başkanı tarafından yapılan amacını aşan,mesnetsiz ziyaretlere ve açıklamalara tanık olduk.Dün Akp’nin siyaset yapmak uğruna izlediği yolların, yaptığı talihsiz açıklamaların Türkiye’nin gerek eğitim gerek ekonomi çıkmazlarını ne kadar görmezden gelerek açıklanamaz hal aldığına hepimiz tanık olduk.Akp il başkanı ve yönetimlerinin yaptığı okul ziyaretleri ile başlayalım.Öncelikle eğitim kurumlarının siyaset yapma alanı olmadığını belirtmek isteriz.Birçok okulumuzun ihtiyaçları dahilinde bizlere ve belediyelere yaptıkları başvurular asfalt, temizlik, okul içi park,duvar onarımı,bank, spor malzemesi gibi temel ihtiyaçlarına CHP’li belediyelerimiz yanıt vermeyi isterken,tüm onarım hizmetlerini karşılamaya çalışırken kraldan çok kralcı Milli Eğitim İl Müdürünün, belediyelerimizi okullara sokmadığını belirtmek isterim.Bizi okullara sokmayan bu yönetim anlayışının Akp yönetimlerine kapılarını ardına kadar açması gerçekten merak konusu. Akp siyaset alanına çocukları da dahil etmiş görünüyor. Buradan Milli Eğitim İl Müdürüne sesleniyorum; Okullara Belediye Başkanlarımızla birlikte bir ziyaret programı da ben hazırlayacağım, bakalım aynı şekilde bizlere de müsaade edecek mi?

Bu açıklamadan sonra size aktarmak istediğim ikinci bir konu daha var…

Biliyorsunuz Büyükşehir Belediyemiz yaşanan son ekonomik gelişmelerin ardından dövizde ve fiyatlarda yaşanan artışlar nedeniyle şehir içi toplu ulaşım ücretlerine zam yapmak zorunda kalmıştı. Bu zam kararının ardından AKP İl Başkanı Zihni Çalışkan bir açıklama yapmış, Büyükşehir Belediye Başkanımız da bu açıklamaya karşı gereken cevabı vermişti.

Ancak AKP İl Başkanı Zihni Çalışkan dün yine bir açıklama yapmış ve “tramvayların mazotla çalışmadığını, elektrikle çalıştığını, bu nedenle yapılan ücret artışlarının haksız ve yersiz olduğunu” söyleyerek adeta aklımızla dalga geçmeye çalışmıştır.

Sayın Basın Mensupları;

Bu ülkede yaşayan hiç kimse, herhangi bir hizmete ya da ürüne zam yapılmasından hoşnut olmaz, bunu hiç kimse istemez.

Hiç kimse Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının doların 3 liradan 6 liraya çıkmasını gayet olağan karşılamasını bekler mi?

Doğal gaza, akaryakıta zam yapılmasını olağan karşılar mı?

Elektriğe son bir ayda yüzde 30 zam gelmesini ister mi?

Elbette istemez.

Bununla birlikte her gün kullandığı şehir içi ulaşım ücretlerine zam yapılmasını da istemez.

Ben de istemem. Siz de istemezsiniz.

Ancak öyle durumlar vardır ki, ülkede yaşanan ekonomik gelişmeler nedeniyle bu zamlar yapılmak zorundadır. Yoksa bu hizmetleri sürdürebilmeniz mümkün olmaz.

Ülkemizde yaşanan son gelişmeler böyle bir gerekliliği zaruri kılmıştır.

Bu durum açık seçik ortadayken, ortada başka bir seçenek olmadığı herkesin malumuyken, yapılan zorunlu ücret düzenlemesine karşı çıkmanın, ucuz siyaset yapmak dışında başka bir açıklaması olabilir mi?

AKP İl Başkanının bu durum karşısında, görevinin getirdiği zorunluluk nedeniyle karşı bir açıklama yapmasını bir noktaya kadar normal karşılamak mümkün. Bunu, siyasetin bir gereği olarak görmek mümkün.

Ancak, Akp İl Başkanının dün yaptığı açıklamayı anlamak, normal insan zekası açısından mümkün değil.

AKP İl Başkanı Sayın Zihni Çalışkan, hepimizin ismini yakından bildiği Zihni Sinir’in projelerine taş çıkartırcasına bir açıklama yapmış ve “Tramvaylar mazotla çalışmıyor ki! Mazot fiyatlarındaki ve döviz kurlarındaki artış nedeniyle toplu ulaşıma neden zam yapıldı?” şeklinde, ne yanıt verileceğini kimselerin bilemediği bir soru ortaya atmıştır.

Ben CHP İl Başkanı olarak, AKP İl Başkanının ortaya attığı bu soruyu Eskişehir kamuoyunun takdirine bırakıyorum.

Eğer bu soruyu mantıklı ve yanıt verilmesi gereken bir soru olarak gören hemşerimiz varsa, lütfen gerekçelerini bize de iletirse, biz de gereken yanıtı veririz.

Kendisi bir avukat olan AKP İl Başkanı Zihni Çalışkan’ın böyle bir açıklama yapmadığını beyan etmesini beklediğimizi sizlere aktarmak istiyorum.

Bunun dışında bir şey söylemenin boş ve inandırıcılıktan uzak bir şey olacağını da sözlerime eklemek istiyorum.

Bu açıklamanın AKP zihniyetini ve “insanlara ne söylersek ona inanırlar” şeklindeki siyaset yapma biçiminin tipik bir örneği olarak gördüğümüzü ancak Eskişehir kamuoyunun hiç de onların istediği ve beklediği bir “kabul ediş içinde” olmadıklarını bilmelerini isteriz.

Gerek Akp İl Başkanı Zihni Çalışkan, gerek Akp yönetimleri tarafından görmezden gelinen sorunları gözler önüne serelim. Yıllardır var olan sorunları yazalım.

2018-2019 eğitim ve öğretim yılı dağ gibi biriken sorunlarla başlıyor. 16 yılda, 6 Milli Eğitim Bakanı değişti. Şimdi görev sırası 7.Milli Eğitim Bakanında... Eğitim sistemini planlı bir şekilde; laik, bilimsel ve demokratik hedefinden uzaklaştıranlar, ellerini ovuşturarak bekliyor.

Eğitim; 81 milyonun sorunudur, gelecek planıdır, umududur. AKP'ye ve tek adamların insiyatifine bırakılmayacak kadar hayati bir konudur.

Eğitim sistemini felç edenler boşuna heveslenmesin, karanlık hedeflerine ulaşamayacaklar. Kimse umutsuzluğa kapılmasın... Eğitim çözümsüz değildir. Biz varız.

Laik, bilimsel, demokratik ve parasız eğitim hakkının herkese verilmesi için mücadelemiz devam ediyor, edecek...

Cumhuriyet Halk Partisi olarak; EĞİTİM alanında yaşanan 12 SORUN’a karşı  12 ÇÖZÜM önerisi ile karşınızdayız.

• Eğitimde Fırsat-İmkan Eşitliği Sağlanmalıdır

Okullar açılmadan önce, devlet okullarında okuyan her çocuğa, eğitime katkı payı olarak 500 TL verilmelidir.  Özel okuldaki çocuğumuza 5000-TL verildiğine göre bu da verilebilir. Taşımalı eğitime son verilmelidir. İkili eğitim sistemi kaldırılarak, tam gün eğitim sistemine geçilmelidir. Birleştirilmiş sınıf uygulaması sonlandırılmalıdır.  Her okulda öğle yemeği ücretsiz verilmelidir. Velilerden kayıt parası ve okul masrafları alınmamalıdır.

 • Ülkemizin Kıt Kaynaklarını Betona Değil Beyne Kanalize Etmeliyiz

Tasarruf tedbirleri kapsamında Milli Eğitime ayrılan bütçeden kesinti yapıldı. Hiçbir medeni ülkede eğitim bütçesinden kısılarak tasarrufa gidilemez. Ülkenin can damarları kesilerek tasarruf yapılamaz...

Aksine krizlerin pençesinden kurtulmak için eğitime daha fazla bütçe ayırmak gerekir. Çünkü eğitime ayrılan pay geleceğe yapılan yatırımdır.

SEKA’yı özelleştirip kağıt ihtiyacımızı dışardan karşılamaya başladık. Şimdi çocuklarımızın kitaplarını basacak kağıt sıkıntısı yaşıyoruz.

• Eğitimin Bilimsel Niteliğini Korumalıyız

Laik, bilimsel, demokratik ve herkese parasız eğitim verilmelidir.  Milli Eğitim Bakanlığı tarikat ve cemaatlerin eğitimle olan ilişkisini kesmeli, kimi vakıf ve derneklerle yaptığı protokolleri derhal iptal etmelidir.

• Eğitimde Paradigma Değişikliğine İhtiyaç Vardır

Sadece piyasacı, pragmatik ve çağ dışı eğitime dayalı öğretim programı anlayışı ile öğrenci yetiştirilemez. Eğitim felsefemiz çağdaş eğitim anlayışına dayanmalıdır.  Çocuklarımızı geleceğe hazırlayan, geleceğin dünyası ile buluşturan, çağdaş, demokratik, laik ve bilimsel öğretim programları oluşturulmalıdır.

• Eğitimde Dönüşüm Yaparken Partizanca Davranmamalıyız

Eğitim sisteminin siyasallaşmasının önüne geçilmelidir. Talimatla değil liyakat esasına göre atama yapılmalıdır. Mülakat sistemine son verilerek, hak edenlerin ataması yapılmalıdır. 

KPSS’de yüksek puan alıp atamaya hak kazanan, ancak mülakatta çok düşük puan verilerek elenen öğretmenlerin haklarının iadesi yoluna gidilmelidir.  Okul türleri Türkiye’nin

ihtiyaçlarına göre belirlenmelidir.  Talep edilmeyen çok az sayıda öğrencisi olan okul türleri, talep fazlası olan okul türlerine dönüştürerek sorun çözülmelidir.

 • Eğitim, Partizanca Siyasetin Uygulama Alanı Değildir

Eğitime siyaset sokulmamalı, eğitim politikası, siyasi anlayışa değil, bilime göre düzenlenmelidir. Siyasetin etkisindeki eğitim bilimsellikten uzaklaşır. Kadrolaşmayı hedefleyen atamalar sonlandırılmalıdır. AKP'li eski milletvekillerinin Rektör olarak atanmaları kamu vicdanını yaralamıştır. Rektörlük için 3 yıl profesörlük şartının kaldırılarak, kişiye özel atama yapılması kabul edilemez.  Üniversitelerin siyasallaşması yanlıştır. Üniversiteler özgür üretim ortamları olmalıdır. Rektör ve dekanlar atamayla değil, öğretim üyeleri tarafından seçimle belirlenmelidir. 

• Sınav Odaklı Eğitim Derhal Terkedilmelidir

Çocukların yeteneklerini ve ilgi alanlarını ortaya çıkartacak eğitim modellerinin hayata geçirilmesi gerekir. Ezberci ve sınav odaklı eğitimden vazgeçilmelidir. Çocuklarımızı istemedikleri okul türlerinde okumaya zorlayan LGS sistemi kaldırılmalıdır.   Çocuklarımız ilgi alanlarına ve yeteneklerine göre yönlendirilerek, istedikleri lise türünde okumaları sağlanmalıdır.  Başarının sırrı, öğrencilerin ilgi alanlarının ve yeteneklerinin tespit edilerek o alana yönlendirilmesinde gizlidir.

• Eğitimde liyakat Esas Alınmalıdır.

Eğitimde, liyakata dayalı bir sistem kurulmalıdır. Atamalar siyasete değil, liyakata bakılarak yapılmalıdır. Geçmişte, FETÖ referansıyla yapılan atamaların, Ülkemizi büyük problemlerle karşı karşıya bıraktığı açıktır.

 • Darbeci Eğitim Zihniyetinden Vazgeçilmelidir

12 Eylül zihniyetiyle eğitimde yola devam edemezsiniz. Bir an önce   erişilebilir, bölgesel farklılıkları giderilmiş, küresel düzeyde iddialı ve bilimsel eğitime geçilmelidir. 

• Eğitimde 1+8+4 Sistemine Geçilmelidir

Eğitim sistemi, 1 yıl okul öncesi eğitim olmak üzere, 13 yıla çıkartılmalıdır.

Eğitim yapısının ürettiği temel sorunlardan birisi de açık liselerdir. Bugün bu liselerde 1.586.823 öğrenci bulunmaktadır. Bu gidişle önümüzdeki yıl bu sayı 2 milyonu aşacaktır.

Eğitimin toplumla, ekonomiyle ve bilimle ilişkisini yeniden kurmalı ve ona göre etkin yapılanma, çağdaş-bilimsel içerik, yetişmiş öğretmen, güçlendirilmiş okul ve edilgen olmayan öğrenci dikkate alınarak eğitim yeniden yapılandırılmalıdır. 

 • Öğretmenlere Hak Ettikleri Değer Verilmelidir

5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü ve 24 Kasım Öğretmenler Günü'nde birer maaş ikramiye verilmelidir. Öğretmenlerin ek göstergeleri 3600’e çıkartılmalıdır.  Öğretmenlerimizi az da olsa rahatlatmak için 2018 Eylül ayında ödenecek 1.121.- TL’lik hazırlık ödeneği de bir maaş seviyesine çekilmelidir. Tüm öğretmenler kadroya alınarak, ücretli öğretmen, sözleşmeli öğretmen, kadrolu öğretmen ayrımına son verilmelidir. 

Öğretmenlik Meslek Kanunu Çıkarılmalıdır. Bizim bu konudaki çalışmalarımız devam etmektedir.

• Karma Eğitimden Vazgeçilemez

1739 sayılı kanunda tanımlanmış olan karma eğitim Cemaat, tarikat ve kimi oluşumların baskısıyla Kurum Açma Kapatma Yönetmeliğinden çıkarılarak tartışmaya açılmıştır. Anayasa ve Milli Eğitim Temel Kanunu’ndaki “karma eğitim” zorunluluğunu görmezden gelenler, kafalarını kuma gömüyorlar. Milli Eğitim Bakanlığı karma eğitimden vazgeçilemeyeceğini, Cumhurbaşkanlığı ise karma eğitiminde esneklik sinyalleri veriyor.  Eğitimde çocuklarımızın

üstün yararı söz konusudur. Pedagojik olarak doğru olan karma eğitim uygulamasıdır. Bunu da en iyi Milli Eğitim Bakanı bilir. “

Editör: TE Bilişim