Açıklama şöyle; “6 Şubat 2023 günü Kahramanmaraş Pazarcık ve Elbistan ilçeleri merkezli 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki iki büyük depremin ve artçı depremlerin meydana getirdiği hasar sonucu 11 ilimizi içine alan geniş bir coğrafya etkilenmiş, resmî rakamlara göre bile on binlerce yurttaşımız hayatını kaybetmiş, yüz binden fazla yurttaşımız yaralanmıştır.
Yapı güvenliği sorunu, en eski medeniyetlerden günümüze kadar pek çok toplumun yasalarında ve devlet düzeninde yer edinerek gelişmiştir. Dünyanın en uzun fay hatlarından birisi üzerinde duran ülke coğrafyamız söz konusu olduğunda yapı güvenliği sorunu çok daha önemli bir toplumsal sorun haline gelmektedir. Tarihimiz boyunca yaşanan çok sayıda deprem ve verdiğimiz büyük kayıplar bu alandaki mesleki ve toplumsal sorumluluğumuzu daha da katlamaktadır.
Bugün uygulanmakta olan Yapı Denetim Sistemi, 2001 yılında kabul edilen 4708 Sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanunu ile düzenlenmiştir. Birliğimizin ve bağlı odalarımızın eleştiri ve önerileri dikkate alınmadan hazırlanan ve kamu yararı gözetilmeden uygulanan mevcut yapı denetim sisteminde büyük sorunlar bulunmaktadır. Yasada yapılan her yeni değişiklik, sorunları ortadan kaldırmak yerine daha da derinleştirmektedir.
Yapı üretim sürecinin üç temel ayağı bulunmaktadır: Tasarım, uygulama ve denetim. Bu temel özellikler arasında uyumlu ve tamamlayıcı bir ilişkinin tanzim edilmesi için süreçlerin bütünlüklü bir mevzuatla doğru tanımlanması ve uygulanması gerekir. Öte yandan sistemin sağlıklı işlemesi için bu üç temel ayağın ayrı aktörler tarafından yürütülmesi ilkesi benimsenmelidir.
Yapı Denetiminde yer alan mimarlık ve mühendislik disiplinlerinin birlikteliği, tasarım aşamalarından başlayarak, projelendirme ve uygulama süreçlerinde, biçim, yapı ve işlevselliğin ilişkilendirilmesini zorunlu kılan, uyumlu bir eylemler bütününü ifade etmelidir.
Bu süreçte, sadece üretim aşamalarının değil, üretim bileşenlerinin de uyumu (işin sahibi, yüklenicisi, ilgili kamu kuruluşu, yapı denetim firmaları, mühendis ve mimarlar vb.) sağlanmalıdır. Bu uyum ancak görev, yetki ve sorumluluk sınırlarının yasalarla belirlenmesi ile mümkündür.
Ülkemizdeki yapı denetim uygulaması ise, ağırlıkla yapı denetimine indirgenmiş olması ve diğer imalatlardaki denetimin formaliteyi tamamlama olarak görülüp yeterince önem verilmemesi nedeniyle sağlıklı ve konforlu bir yapı beklentisini karşılayamamaktadır. Kaba inşaat yapım sürecinde kullanılan malzeme niteliği sıkı takipte iken, ince işlerdeki imalat süreçleri ve malzeme niteliklerinin aynı hassasiyetle takibine yönelik düzenlemelere yer verilmemiştir.
Yapım işinin, bürokratik bir denetim sisteminin ötesinde, kendi doğası içinde bilim ve tekniğin öngördüğü öz denetim modelinin öne çıkartıldığı bir sisteme kavuşturulması gerekmektedir. Bu yaklaşımın, süreçte yer alan unsurların, birbirleri ile eşgüdüm içinde bulunarak görevlerini yapmalarını sağlayan, sürekli bir iletişim düzeninde bulunmalarını gerektirdiği açık olup, denetim sistemi içindeki ilişkilendirilmelerinin, detaylı biçimde tanımlanması gerekmektedir. Yapım süreci çoğu kez sürekli değişimlerle ilerleyen bir süreçtir ve bu tür değişim taleplerine karşı, denetim sistemi içinde “olası değişimlere hızlı çözüm üretebilen mekanizmalar” oluşturulabilmelidir.
Gerek proje üretim aşamalarında, gerekse de uygulama aşamasında mimarlık ve mühendislik disiplinlerinin zaman zaman geri dönüşler yaparak, yapı güvenliği ve niteliğini olumlu yönlerde etkileme arayışları salt bürokratik engellemelerle kesintiye uğratılamamalı, giderek bürokrasinin olası iyileştirmelere olanak tanıyan ya da olası olumsuzlukları birlikte düzeltmeye fırsat veren düzenlemelere kavuşturulması sağlanmalıdır.
Uygulama aşamasında çalışan Usta, Kalfa ve tüm inşaat işçileri yaptıkları işten sorumlu tutulacakları bir sisteme doğru gidilmelidir. Şantiye şefliği ve şantiye defteri yeniden ele alınmalı, müteahhitlerin sistemdeki sorumlulukları arttırılmalıdır.
İnşaatın devamı sırasında müteaahhit yada mülk sahipleri tarafından yapılmak istenen değişiklikler hakkında, yapım aşamasından önce proje mühendislerinden onay alınarak yapılmalıdır. Proje mühendislerine verilen ücret hak edilen değerlerine ulaşmalıdır.
Projeler multi disipliner bazda ele alınmalı, ekipler birbiri ile görüşerek hem proje hem de imalat aşamasında kontroller sağlanmalıdır.
Şantiye şefliği yönetmeliği yeniden ele alınarak, şantiye şeflerinin yetki ve sorumlulukları düzenlenmelidir. Şantiye şeflerinin ücretleri TMMOB tarafından belirlenen en az asgari ücret kadar olmalıdır. Şantiye şefleri Çevre Şehircilik Müdürlükleri tarafından havuz yöntemi ile seçilmelidir. Şantiye şeflerinin işverenleri müteahhitler olmamalı, ilgili il müdürlükleri tarafından organize edilmelidir.
Yapı denetimi hizmeti kamusal bir hizmettir. 4708 sayılı Yasada ise denetim sistemi ticari şirketler üzerinden kurgulanmıştır. Yasada işveren yapı sahibi iken, uygulama sürecinde, denetlenmesi gereken müteahhitler işveren durumuna gelmiş olduğundan bu şirketler denetim hizmetini yeterince yerine getirememektedir. Bu bağlamda yapı denetim sistemi ülkemizdeki yapı üretim sürecinin sorunlarına çözüm olamamıştır.
Yapı denetim ile ilgili yönetmeliklerin yeniden oluşturulması ve uygulamaların denetlenmesinde TMMOB’a daha etkin yer verilmesi gerekmektedir.”