Bundan 8 yıl önce, baskı ve sindirme politikaları üzerine kurulu saltanatlarını sürdürmek isteyen siyasi iktidar ve çevresi, Diyarbakır ve Suruç’un ardından 10 Ekim 2015’te Ankara’da DİSK, KESK, TMMOB ve TTB tarafından düzenlenen “Emek, Barış ve Demokrasi” mitingini kana buladılar. 104 canımız, yoldaşımız, arkadaşımız, eşimiz, dostumuz, çocuğumuz, her yaştan onlarca insan vahşice, hunharca, acımasızca katledildi.

Katliamın ardından bugüne kadar hiçbir sorumlu mahkemelerde hesap vermedi, tek bir kişi bile istifa etmedi.

Dava avukatları somut delilleri ortaya koyduğu halde, katliam sorumlusu olmasına karşın kimliği tespit edilemediği iddia edilen, fotoğraf ve videolarda apaçık görünen ve X-Y diye kodlanan kişiler hakkındaki dosyada hiçbir şey, tek bir işlem bile yapılmadı.

Katliamla bağlantılı oldukları tespit edilen ve açık kimlikleri bilinen IŞİD militanları hakkında hiçbir işlem yapılmadığı gibi, bütün evraklar avukatlar tarafından mahkemeye sunulmasına karşın savcılığın aldığı kısıtlılık kararıyla dosya gizlenmeye çalışıldı.

Katliamın planlayıcısı şahıs ihbar edildiği, katliamdan bir gün önce kimlik bilgileri tespit edildiği halde hakkında hiçbir işlem yapmayan ve yargılama boyunca delilleri gizleyerek, evrak göndermekten imtina ederek görevini yapmayan kamu görevlileri hakkında da tek bir işlem yapılmadı.

Katliamın doğrudan faili olan kişiler hakkında görevlerini yapmayan ve hakkında suç duyurusunda bulunulan Gaziantep Emniyeti personeli hakkında soruşturma dahi açılmadı.

Katliama ilişkin görevlerini ve sorumluluklarını yerine getirmeyen Ankara Emniyeti personeli hakkındaki suç duyurusunda ise hızla ve hiçbir inceleme yapılmaksızın dosya kapatıldı.

Bir an önce dosyayı kapatmayı arzulayan bir mahkeme karşısında 8 yıl boyunca süren davada avukatlar ısrarla sordular: “Neyi gizliyorsunuz, kimi koruyorsunuz?” diye. Siyasi iktidar ve onun mahkemesi buna cevap vermedi, veremedi. Üstelik davada, sürekli hale gelen heyet değişikliği dava dosyasının sürüncemede kalmasına neden oldu ve katliamın aydınlatılmasına engel olmaya devam ediyor.

10 Ekim katliamı davasında 8 yıldır adalet mücadelesi veren avukatların gerçekliği kimi yönleriyle apaçık ortaya sermiş olmasına karşın, siyasi iktidar hala gerçekleri ve gerçek failleri gizlemenin, örtbas etmenin telaşı içerisinde. Çünkü bütün suçları, sorumlulukları ve suç ortaklarıyla birlikte yakalandılar!

Türk Müziği Projesi Sahneler Sonra Şimdi de Ekranlarda Türk Müziği Projesi Sahneler Sonra Şimdi de Ekranlarda

Katillerin kim olduğunu anlamak için katliamın kimleri ve neyi hedef aldığını görmek yeterlidir. Katliamı planlayanları, engel olmayıp destek verenleri, katliamın ardından ambulans yerine TOMA gönderenleri, yaralılara ve kitleye gazla saldıranları ve onları yönlendirenleri asla ve asla unutmayacağız! Gerçek failleri ısrarla koruyanları, gizleyenleri unutmayacağız! Tek tek hesap soracağız ve bir bir hesap verecekler!

8 yıl önce ülkemizin kuzeyinden güneyine, doğusundan batısına her köşesine acı düştü. Yıllarca unutamayacağımız bir acı… Göz rengimiz ne olursa olsun gözyaşlarımız aynı renkti ve ağıtlarımız hangi dilde yakılırsa yakılsın aynı acıyı anlattı.

Bu ülkede barış istemenin bedelini canlarımızla ödedik! Bu vahşi katliamı yapanlar ve yaptıranlar da mutlaka cinayetlerinin bedelini ödeyecekler. Bu ülkenin aydınlık geleceğini bombalayanlar, barış isteyenleri kana bulayanlar, bizi kendi kanımızda boğmaya çalışanlar er ya da geç hesap verecekler! Her ne yaparlarsa yapsınlar saltanatları bir gün mutlaka yıkılacak, bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın.

Kalleşçe vurarak, öldürerek, bizi kardeşlikten-barıştan vazgeçireceğini sananlar bilsin ki ağıtlarımız, gözyaşımız, acılarımız ve öfkemizle birleşmeye devam edeceğiz! Kalplerimiz özgür, eşit, demokratik ve adil bir ülke için birlikte atıyordu, şimdi yumruklarımız da bu amaca ulaşmak için beraber gökyüzüne uzanıyor.

10 Ekim’de yitirdiğimiz güvercinlerimizi anarken şunu bir kez daha hatırlatalım ki; barış içinde, kardeşçe, özgürce, insanca yaşanan bir ülke için mücadeleyi sürdürmek, 10 Ekim’de yitirdiğimiz barış güvercinlerimize borcumuzdur.

Er ya da geç, katiller kaybedecek, emek-barış-demokrasi kazanacak!”