Eskişehir’de antika eşya koleksiyonculuğu yapan Ali Çelik, yaklaşık bir asır öncesine ait Osmanlıca el yazısıyla kaleme alınmış defteri, 3 aylık çabanın sonunda günümüz Türkçesine çevirdi.

Eskişehir’de 14 yıldır antika eşyalar biriktiren Ali Çelik, Osmanlı döneminden kalma eserleri anlayabilmek için kendi imkânlarıyla Osmanlıca öğrendi. Koleksiyonunda birçok Osmanlı belgesini bir araya getiren Çelik, karşılaştığı yazıları Türkçeye çevirerek daha fazla kişiye ulaşmayı hedefliyor. İnternetten satın aldığı 1929 yılına ait defteri yaklaşık 3 aylık uğraşla Türkçeye çeviren Çelik, öğrendiği bilgiler karşısında şaşkınlığını gizleyemiyor. Eskişehir’in Yakakayı Köyü’nde yaşayan bir öğretmen tarafından yazılan defterde; bitkisel tedavi yöntemleri, atasözleri, şiirler, türküler, coğrafi bilgiler ve hurafeler gibi birçok konuyu anlatan bilgiler yer alıyor. Osmanlı yazılarıyla birlikte farklı çizimlerin de yer aldığı el yazması defter, görenlerin dikkatini çekiyor.

“Defter tamamen Osmanlıca yazılmış”

Türkçeye çevirdiği eserde farklı bilgilerle karşılaştığını belirten Ali Çelik, defteri yazan kişinin ilkokul öğretmeni olduğunu söyledi. Defteri internet üzerinden satın aldığını ifade eden Çelik, “Elimde 1929 yılına ait bir ilkokul öğretmeninin Eskişehir Yakakayı Köyü ile ilgili yazdığı bir defter var. Bunu internet üzerinden cüzi bir miktara aldım ve günümüz Türkçesine çevirdim. İçerisinde de çok farklı bilgiler olduğunu fark ettim. Defter tamamen Osmanlıca yazılmış. Öğretmen görevli olduğu köyde çevresini, hangi yemeklerin yendiğini, giyim tarzlarını, evlerinin yapılış biçimleri, köydeki hurafeler, örf adet ve gelenekler gibi neredeyse her konuyu deftere yazmış. Bunu yazan da ilkokul öğretmeni H. Basri olarak adını deftere geçirmiş. Ben Hasan Basri olarak tahmin ediyorum” şeklinde konuştu.

“Osmanlıca bazı insanlar için hiçbir şey değil”

Osmanlıca öğrendiği için çevresinde bulunan bazı kişilerden tepki gördüğünü söyleyen Çelik, konuyla ilgili olarak şunları aktardı:

“Bunların çok küçük miktarlara internette satılması, insanların tarihini bilmeyişinden ve Osmanlıcaya önem vermeyişinden ileri geliyor. Osmanlıca bazı insanlar için hiçbir şey değil. Bana niye öğrendin diye soranlar var. Keşke başka işlerle uğraşsaydın, mühendis veya doktor olsaydın diyenler var. Şu anda çalışıyorum ve boş zamanlarımda bunun üzerine düşüyorum. Defteri çevirmem 3 ay kadar bir zamanımı aldı. El yazması olması ve yöresel şiveler de işin içine girince çevirmesi biraz uzun sürebiliyor.”

“Bunların herkes için bir anlam ifade etmesi lazım”

Defterde yer alan bilgilerin oldukça detaylı yazıldığını belirten Ali Çelik, okuyan insanların duygusal anlamda etkilenebileceğinin altını çizdi. Deftere yazılmış konulardan bahseden Çelik, “Defterde en çok ilgimi çeken kısımlardan biri o zamanda da farklı hurafelerin olması. Demek ki o belli kesimlerde cahil insanlar bunlara dikkat ediyorlarmış. Bitkisel tedavi yöntemleri vardı. Mesela Hicri takvime göre 1235 yılında bölgede bir kuraklık olmuş ve insanlar yataklarına kadar eşyalarını satmak zorunda kalmış. Buna yakılmış türkü var. Bunların herkes için bir anlam ifade etmesi lazım. Belki şu andaki nesil böyle durumlar yaşamadığı için bunları anlamayabilir ancak o an için çok önemli. Şu anda bile insanların gözleri yaşarabilir. Defterin içerisinde o zaman çizilmiş Türklere ya da Müslümanlara ait olmayan mezar taşlarının resimleri var. Daha önce orada Bizanslıların ve Yunanların yaşadığından bahsetmiş. Neredeyse her şeyden bahsetmiş. Bir öğretmenin her şeyi hiç bu kadar detaylı kaleme alacağını düşünmezdim” ifadelerini kullandı.