Unutulmaya yüz tutan ve Osmanlı zamanından günümüze kadar gelen naht sanatı, Eskişehir Olgunlaşma Enstitüsünde yaşatılmaya çalışılıyor.

Ahşap oyma sanatının, hattatlık ve tezyinat sanatları ile birleşmesi sonucu ortaya çıkan ve unutulmaya yüz tutmuş naht sanatı, Eskişehir’de yaşatılmaya çalışılıyor. Ağaçları yontarak yapılan ve çok ince işçilik gerektiren bu sanat, hat sanatının üç boyutlu versiyonu olarak da biliniyor. Hat yazılarının tahta üzerine işlenmesi ve Tezyinat sanatı ile süslemesiyle sonucu ortaya çıkan bu naht, günümüzde ise giderek bilinirliğini kaybediyor. Yüz yıllar önce ortaya çıkan ve Osmanlı el sanatları arasında gösterilen naht sanatı, Eskişehir Olgunlaşma Enstitüsünde yapılarak yaşatılmaya çalışılıyor.

“Çok ince işçilikli ve en ufak hatada iptal edip baştan yapmamız gerekiyor”

3 yıldır Olgunlaşma Enstitüsünde Naht Sanatı Usta Öğreticisi olarak görev yapan ve Güzel Sanatlar Fakültesi mezunu olan İbrahim Ethem Karaca, bu sanatı yaşatmaya devem diyor. Çocukluğundan beri bu işle uğraştığını söyleyen Karaca, naht sanatının ince işçilik gerektirdiğini ifade etti. Karaca, “Ben kendimi bildim bileli bu işlerle uğraşıyorum. Küçüklüğümde kendi oyuncaklarımı yaparak başladım. Daha sonra babamın hattat olması hasebiyle onun da katkısı çok oldu. Daha sonra bu sanata yönelmeye başladım. Özellikle hattatlarımızın yazdığı üzerinde işlem yapıyoruz önce. Keseceğimiz malzemeyi ayarlıyoruz. Daha sonra zımpara ile pürüzsüz hale getiriyoruz. Hiçbir şekilde pürüz kalmaması gerekiyor. Hattatın yazdığı eseri uyguluyoruz yapıştırma şeklinde. Ardından kıl testere ile hatasız şekilde oymaya çalışıyoruz. Zaten oygu sanatıdır naht sanatı. Çok ince işçilikli ve en ufak hatada iptal edip baştan yapmamız gerekiyor. Klasik sanatlarımızın hepsi böyledir. En ufak bir hatayı kaldırmaz. Milimetrik ölçüleri vardır çünkü. Hat sanatı ile iç içe olduğu için hat sanatı milimetrik incelememiz gerekiyor yapacağımız işleri” dedi.

“Türkiye’de çok az sayıda bu işi yapan insan var”

Türkiye’de naht sanatını yapan insan sayısının çok az olduğunu ifade eden İbrahim Ethem Karaca, gençlerin ise çabuk sıkıldığını söyleyerek, “Benim bildiğim kadarıyla Eskişehir’de bir elin parmağını geçmez sanırım. Kurum içinde yapan sadece ben varım bildiğim kadarıyla. Onun haricinde hobi olarak mutlaka yapanlar var. Türkiye’de bu işi icazetli olarak yapan da 2 kişi var sadece. Biri İstanbul’da Süleyman Sırrı Şenol, diğeri ise Adana’da olan Mesut Tikel var. Türkiye’de çok az sayıda bu işi yapan insan var. Çok güzel bir sanat fakat geleneksel sanatlarımızın en büyük sıkıntısı gençlerimizin çabuk sıkılması. Uzu süre çalışmak ve antrenman gerektiren bir sanat olduğu için gençler sıkılıyor ve çok çabuk bırakıyorlar. Hat sanatında da, naht sanatında da aynı şey geçerli. Zor sanatlar olduğu için çok fazla takipçisi olmuyor. Görselliği çok güzel fakat işi yapmaya gelince maalesef öğrenci yetişmiyor” şeklinde konuştu.