Bu endişe verici duruma karşın, AB'ye katılım sürecinin bizim için stratejik bir hedef olup; AB Dış İlişkiler Yüksek Temsilcisi Borrell'in Türkiye-AB ilişkilerinin durumu ve önerilerini içeren raporu her iki tarafça da çok iyi değerlendirilmelidir” dedi.

Türkiye-Avrupa Birliği (AB) Karma Parlamento Komisyonu (KPK) 80. Toplantısı TBMM Tören Salonu'nda gerçekleştirildi. İki gün süren toplantıda gerçekleşen üç oturumda da söz alan Cumhuriyet Halk Partisi Eskişehir Milletvekili ve Türkiye-AB KPK Eş Başkan Yardımcısı Dr. Jale Nur Süllü, ilişkilerde yaşanan geriye gidişleri tersine çevirmekte zorlukların ve bölgesel krizlerin yaşandığı bir süreçte toplantının gerçeklemiş olmasını önemsediklerini kaydetti.

AB'YE KATILIM STRATEJİK BİR HEDEF OLMAYA DEVAM ETMELİ

Halka Yönelik Bütçe Talebi: TBMM'de Söz Hakkı Halka Yönelik Bütçe Talebi: TBMM'de Söz Hakkı

Türkiye olarak AB’ye adaylık başvurusuyla demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan hakları temelinde AB değerlerine uyum sağlama hedefini kabul ettiklerini dile getiren Eş Başkan Yardımcısı Süllü, “Endişe verici gerilemelerin yaşanmasına hep birlikte şahitlik ettiğimiz üyelik müzakereleri, 2018 yılından bu yana donduruldu. Kurucu üyesi olduğumuz Avrupa Konseyi’nin siyasi denetimine alındık. Bu kaygı verici gelişmelere rağmen, AB'ye katılım sürecinin bizim için stratejik bir hedef olmaya devam etmesi gerektiğine inanıyoruz” dedi.

ÜYELİK DIŞINDA AYRI BİR GÜNDEMİ KABUL ETMİYORUZ

Katılım müzakerelerinin, AB ile ilişkilerin omurgasını oluşturduğuna, katılım perspektifinin korunması ve yeniden canlandırılması gerektiğine vurgu yapan Süllü, “Türkiye’nin üyelik müzakerelerinin dondurulduğu bir süreçte, Rusya-Ukrayna savaşının ardından genişleme politikası yeniden AB’nin gündeme geldi. Ukrayna’daki savaş bağlamında Türkiye-AB işbirliğinin öneminin arttığına hemfikiriz. AB'nin Türkiye dışındaki tüm aday ve potansiyel aday ülkeler için üyelik umutlarını güçlendirdiğini gözlemlerken, ülkemize karşı ayrımcılık yapıldığını gözlemliyoruz. 14-15 Aralık 2023 tarihli AB Konseyi toplantısının ‘Sonuçlar’ bölümünde ülkemizin ‘Genişleme ve Reformlar’ başlığı altında anılmasını ve ‘AB-Türkiye İlişkileri’ başlığı altında, ayrı bir gündem maddesi olarak yer almasını kabul etmiyoruz” ifadelerini kullandı.

ULUSLARARASI SÖZLEŞME YÜKÜMLÜLÜKLERİNİ YERİNE GETİRMELİYİZ

Süllü, Türkiye’nin AB'nin bölgesel konularda seçici işbirliği yapabileceği bir ortak olarak görmekten vazgeçmesi gerektiğinin altını çizdi. “AB kurumlarına ve KPK üyeleri olarak bizlere sorumluluklar düşüyor. Avrupa Konseyi üyesi tüm ülkeler gibi, AİHM kararlarını, Venedik Komisyonu kararlarını yerine getirmekle yükümlüyüz” diyen Süllü, bir Avrupa Konseyi sözleşmesi olan İstanbul Sözleşmesi’nden hukuksuzca ve tek bir kişinin kararıyla çıkılmasına tepkisini de dile getirdi.

KISIR DÖNGÜDEN ÇIKMAMIZ GEREKİYOR

Üyelik müzakerelerinin yeniden canlanmasının önündeki engeller kaldırılırken Türkiye’nin de AB’ye girişin temel koşul olan Kopenhag siyasi kriterlerine uyum, insan hakları ve ifade özgürlükleri konusunda yapısal reformları yerine getirmesi gerektiğini ifade eden Süllü şunları kaydetti: “Evrensel değerleri kendi vatandaşlarımız için istiyoruz. Vatandaşlarımıza Schengen vize serbestisi için taahhüt ettiğimiz 72 kriterden 6’sını hala yerine getirmedik. Ev ödevlerimizi yapmamız nedeniyle muhataplarımıza karşı vatandaşlarımızın hakkını ve hukukunu yeteri kadar savunamıyoruz. Aynı şekilde Gümrük Birliği Anlaşması’nı da güncelleyemediğimiz için ticari ilişkilerimizde rekabet gücümüz olumsuz etkilenmeye devam ediyor. İçinde bulunduğumuz kısır döngüden mutlaka çıkmamız gerekiyor. Bu anlamda, AB Komisyonu Yüksek Temsilcisi Josep Borrell'in Türkiye-AB ilişkilerinin durumu ve önerilerini içeren raporunun iyi değerlendirilmesini bekliyoruz. Türkiye ve AB'nin ortak çıkarları, toplumlarımızın barış ve refahı için yeni bir ivmenin ortaya çıkmasına yönelik CHP olarak desteğimizi sürdürüyoruz.”