Kaynak: Manşet Gazetesi 

Elektrik Mühendisleri Odası Başkanı Ender Kelleci Manşet Gazetesi’ne odanın çalışmaları ve üyelerin sorunları hakkında bilgi verdi. Eskişehir’de yapılması planlanan Kömürlü Termik Santral’e karşı olduklarını belirten Kelleci, “Tüm dünyada elektrik fiyatları düşmekte iken, nükleer ve kömürlü termik santral projelerine yüksek fiyatlarla elektrik alım garantileri verilmesini anlamak mümkün değildir” dedi.

TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası Eskişehir Şubesi hakkında bilgi verir misiniz?

Elektrik Mühendisleri Odası; 26 Aralık 1954 tarih ve 6235 sayılı TMMOB Yasası uyarınca kurulmuş olup, Anayasa’nın 135’inci maddesinde tanımlanan kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşudur. Elektrik Mühendisleri Odası Eskişehir’deki faaliyetlerine ise; 1973 yılında Ankara Şube’ye bağlı bir temsilcilik olarak başlamıştır. 2005 yılında çalışmalarına daha yoğun bir ivme kazandıran EMO Eskişehir İl Temsilciliği, 2008 yılında gerçekleşen EMO Genel Kurulu’nda alınan kararla şube olarak faaliyetlerini sürdürmeye başlamıştır. Şubemize Kütahya ve Bilecik il temsilcilikleri bağlı olup toplam üye sayımız 1250’dir. Şu an 5’inci dönemi içinde bulunan şubemizin Yönetim Kurulu Şube Başkanı Ender Kelleci, Şube Başkan Yardımcısı Ömür Yıldız, Şube Yazmanı Onur Oluklulu, Şube Saymanı Levent Çelik, Yönetim Kurulu Üyeleri ise; Oğuz Soylu, Cumhur Burak Çırakoğlu ve Adil Güzle’den oluşmaktadır.

Odanıza kimler üye olabilir?

Elektrik, Elektronik, Elektrik-Elektronik, Haberleşme ve Biyomedikal mühendisliği branşlarından mezun olanlar, odamıza üye olabiliyor. Eskişehir, Bilecik ve Kütahya illerinde Eskişehir Şubesi olarak faaliyetlerimizi sürdürüyoruz. Ağırlıklı olarak üyelerimizin birçoğu özel sektörde çalışıyor. Üye profilimiz oldukça genç. Şube sınırlarımız içinde 5 üniversitemiz bulunmakta ve bunların hepsinde Elektrik-Elektronik Mühendisliği bölümü mevcuttur. Bu bölümde okuyan öğrencilerimizin nerdeyse tamamı EMO-Genç komisyonuna üyedir. Bu komisyonda üye sayımız ise 900’dür.

Şube'nin çalışmalarından söz eder misiniz?

Şubemizin üyelerimize ve üniversite öğrencisi EMO GENÇ üyelerimize yönelik birçok etkinlik ve eğitim çalışmaları bulunmaktadır. Özellikle üyelerimizin meslek alanlarında yeni bilgi ve becerilere sahip olmalarını sağlamak ve eğitim aldıkları alanda yeterliliklerini belgelemek için meslek içi eğitimler düzenlemektedir. Ayrıca meslektaşlarımızın mesleki gelişimi, gelişen teknolojiler ve yöntemlerden bilgi sahibi olabilmeleri için her hafta mühendis geliştirme eğitimleri düzenlenmekte, firma işbirliği ile üyelerimize yönelik seminerler yapılmaktadır. Şubemiz ve yönetim kurulumuz üyelerimizin taleplerine, beklentilerine ve sorunlarına önem vermekte ve ivedilikle çözüm sağlamaktadır.

Şubemiz halkımızı bilgilendirmek amacıyla da zaman zaman etkinlikler düzenlemektedir. Mesleki bilgi ve birikimini paylaşan, bu bilgi/birikimi toplum ve üyelerimiz yararına kullanan bir yönetim anlayışına sahibiz. Geçtiğimiz Mayıs ayında Büyükşehir Belediyesi Kent Konseyi ile birlikte yapılan Elektriksel Güvenlik Paneli ve 2018 yılı Aralık ayında Tepebaşı Belediyesi ile ortaklaşa yaptığımız Enerji Günleri, Eskişehir Teknik Üniversitesi ile birlikte yapılan “Ben De Kendi Robotumu Kodluyorum” bunlara örnek olarak verilebilir.

Özellikle ilk ve ortaöğretim öğrencilerine yönelik yapmış olduğumuz robotik ve kodlama eğitimleri ve enerji verimliliği etkinlikleri ilgili olumlu geri dönüşler almaktayız. Diğer yandan meslek alanımızda kamusal denetimin eksikliğinden kaynaklı birçok konuda basın açıklamaları yaparak halkımızı bilgilendirmeye, farkındalıklarını artırmaya çalışıyoruz. Şube olarak şehrimizde kurulması planlanan Alpu Termik Santrali ile ilgili tüm süreci yakından takip ediyor, heyet çalışmalarına gözlemci olarak katılıyor, halkımızı konu ile ilgili bilgilendiriyoruz. Eskişehir halkının yararına temiz enerjiden yana olduğumuzu ve yenilebilir enerji kaynaklarını desteklediğimizi her platformda dile getiriyoruz

Elektrik mühendislerinin sorunları nelerdir, sizin çözüm önerileriniz var mı?

Üretim temelli büyüyen ekonomilere baktığımızda, bunun temelinde nitelikli iş gücüne verilen değer yatmaktadır. Her alanda olduğu gibi, planlı ve programlı bir istihdam politikasının oluşturulmamasından kaynaklı, yaşadığımız her ekonomik sıkıntıda üyelerimiz doğrudan etkilenmektedir. Bunun en bariz örneği, ekonomik kriz ve istihdam sayısından fazla mezun verilmesinden dolayı yeni mezunlarımızın iş bulma konusunda sıkıntı çekmesi gösterilebilir.Bizim meslek alanımızda en büyük sorunlarımızdan biri de Elektrik-Elektronik Mühendisliği alanının çok hızlı ilerlemesi ve buna paralel olarak meslek alanlarımızla ile ilgili yasal düzenlemelerin yapılamamasıdır. Bu konularla ilgili olarak oda olarak mevzuat çalışmaları yaparak yasal düzenlemelere öncülük etmeye ve mühendislik mesleğini geliştirerek meslek içi eğitimlerle de üyelerimizi bilgilendirmeye çalışıyoruz. Diğer bir önemli nokta da örgütlenme ve örgüt bilincini toplum olarak da kaybettiğimiz için ortak hareket etme ve ortak fikir alma noktasında sıkıntılarımız var. Ayrıca son dönemde odalarımızı ciddi bir itibarsızlaştırma, meslek alanlarımızın kısıtlanmaya çalışılması gibi birçok sorunla karşı karşıya kalıyoruz. Örneğin mühendislik ücretlerinin asgari standartları belirlemek için SGK ve TMMOB’un arasında imzalanan asgari mühendis ücreti protokolü üyelerimiz için önemli bir kazanımken, bunun SGK tarafından tek taraflı fesih edilmiş olması en bariz göstergedir. Bu sorunlarımızı çözmek için örgütlü olmak ve beraber hareket etmek çok önemlidir diye düşünüyoruz.

Çağımızda elektriğin öneminden söz eder misiniz?

Elektrik hayatımızın her alanında en yoğun kullanılan enerji çeşididir. Üretilmesi, taşınması, depolanması ve diğer enerji çeşitlerine dönüştürülebilmesi en kolay enerji çeşidi olduğundan kolumuza taktığımız saatten, fabrikalardaki devasa güçlü makinelere; vücuda yerleştirilen protez ve kalp pili gibi hayati öneme sahip cihazlardan ulaşım araçlarına, günlük kullanılan buzdolabı, fırın, klima, TV, radyo, süpürge, bilgisayar vb. cihazlarda, ses-video içeren eğlence sistemlerinde, aydınlatmada,haberleşmede, ısıtmada, soğutmada ve her türlü üretim süreçlerinin hemen hemen her alanında elektrik enerjisi kullanılmaktadır.

Elektriğin önemini, elektriğin kısa bir süre için bile olsa kesildiğinde çok iyi anlıyoruz. Günümüzün teknolojik ortamında üretimde kullanılanların çoğunda olduğu gibi bireysel olarak kullandığımız hemen hemen tüm cihazlar elektrikle çalışmaktadır. Kesintinin yaşandığı sürede neredeyse hayat duruyor gibi olmasının sebebi budur. Dolayısıyla hayatımızda bu kadar önemli bir yere sahip elektrik enerjisine erişme hakkı bugün birçok gelişmiş ülkede yiyecek, içecek gibi ve hatta neredeyse temiz hava gibi temel bir insan hakkı olarak görülmekte buna istinaden de elektrik enerjisinin -en azından temel ihtiyaçları sağlayacak ölçü ve miktarda- tüm vatandaşlara ücretsiz olarak kullandırılması tartışılmaktadır.

Ülkenin enerji ihtiyacı ne kadardır? İktidar bu enerji ihtiyacını kömürlü termik santralleri kurarak gidermek istiyor, sizin düşünceleriniz nelerdir?

Enerji Bakanlığı’nın kendi web sayfasında yayınlamış olduğu verilere göre, Türkiye’nin elektrik enerjisi tüketimi 2018 yılında bir önceki yıla göre yüzde 2,2 artarak 303,3 milyar kilowatt, elektrik üretimi ise bir önceki yıla göre yüzde 2,2 oranında artarak 303,9 milyar kilowatt olarak gerçekleşmiştir.

Elektrik tüketiminin 2023 yılında baz senaryoya göre yıllık ortalama yüzde 4,8 artışla 385 Terawatt'a ulaşması beklenmektedir. 2018 yılında elektrik üretimimizin, yüzde 37,3'ü kömürden, yüzde 29,8'i doğal gazdan, yüzde 19,8'i hidrolik enerjiden, yüzde 6,6'sı rüzgardan, yüzde 2,6’sı güneşten, yüzde 2,5'i jeotermal enerjiden ve yüzde 1,4’ü diğer kaynaklardan elde edilmiştir.

Elektrik talebi, mevcut kurulu güç ve bugünden yapılacağı öngörülen santral projeleri dikkate alındığında; Türkiye’nin enerji açığı olmadığı, hatta bugün için arz fazlası olduğu, bilinen bir gerçektir. İktidarın iş başına gelmeden önce en çok eleştirdiği ve yürürlükten kaldıracağı yönünde vaatlerinde bulunduğu alım garantili elektrik üretim tesisleri modeline önce nükleer santral, ardından kömür santrallerine geri dönüş yapılmıştır. Ürettiği elektrik enerjisi kullanılmasa da bu şekilde alım garantisi verilen projeler Türkiye’nin geleceğini hem ekonomik hem de çevresel anlamda büyük riskler altında bırakmaktadır. Tüm dünyada elektrik fiyatları düşmekte iken, nükleer ve kömürlü termik santral projelerine yüksek fiyatlarla elektrik alım garantileri verilmesini anlamak mümkün değildir.

Bilindiği üzere termik santraller ısı enerjisini elektrik enerjisine dönüştüren yapılardır. Santrallerde suyun ısıtılması sonucu buhar ortaya çıkmaktadır. Bu oluşan buharın gücü türbinleri döndürmekte ve bu hareket de elektrik enerjisine dönüştürülmektedir. Isıyı üretmek için kullanılan yakıtlardan biri de kömürdür. Kömür gibi fosil yakıtların kullanılmasının çevreye ve insana verdiği zararlar küresel iklim değişikliğinin etkilerinin belirgin bir şekilde hissedildiği ve felaket senaryolarının konuşulduğu bu dönemde daha belirgin bir şekilde ortaya çıkmıştır. Fosil yakıtlardan enerji üretimi ile havaya salınan zararlı partiküller ve sera gazları nedeniyle, iklimlerin değiştiği, ekolojik dengenin bozulmaya başladığı günümüzde, küresel ölçekte önlemlerin alınmaması durumunda dünyamız yaşanılabilir bir dünya olmaktan çıkma tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktır. Gelişmiş olan tüm ülkeler enerji yatırımlarını yenilebilir enerji kaynakları üzerine yapmaktadır. Ülke olarak elektrik üretiminde temiz ve çağdaş yöntem olan yenilebilir enerji kaynaklarından elektrik üretimine ağırlık vermeli ve bu alanda politikalar üretmeliyiz. Bunun için de günlük popülist söylemlerden vazgeçilmeli, rant uğruna kullanışsız ve verimsiz yatırımlar yapılmamalıdır.

Birçok alanda olduğu gibi elektriğe de zam yapılıyor. Bu zamları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Elektrik hayatımızın her alanında en yoğun kullanılan enerji çeşididir. Sadece günlük yaşantımızda bireysel kullanımımızı düşünmemek gerekir. Günlük hayatımızda kullandığımız cihazların, yiyeceklerin, giyeceklerin vb. neredeyse yaşantımızdaki her şeyin üretim süreçlerinin herhangi bir yerinde elektrik enerjisi muhakkak kullanılmaktadır. Bu nedenle elektriğe yapılan bir zam hayatın her noktasını doğrudan etkilemektedir. Özellikle üreticilerin kullandığı elektriğe yapılan zam maliyetleri doğrudan etkilediği için her şeyin fiyatı zamlanmaktadır. Enerjiye erişim bugün temel bir insan hakkı olarak kabul edilmektedir. Fiyatlarının herkesin ulaşabileceği düzeyde olması gerektiği ilkesini göz ardı edilerek yapılan yüksek artışlar, yeni bir yoksullaşma dalgası başlatacak büyüklüğe ulaşmıştır. Ayrıca Elektriğin maliyetinin yanı sıra; elektrik faturalarına yansıyan ve pek de ayrıntılı açıklanmayan “dağıtım bedeli, kayıp kaçak bedeli” gibi ilave maliyetler de elektrik faturalarının fahiş seviyelere çıkmasına neden olmaktadır.

Tüm yurttaşlara, insanca yaşayabilmesi için enerji ihtiyacını ekonomik koşullarda karşılama imkânı sunulmalıdır. Kâr esasıyla şekillenen piyasa yapısı ve enerji politikaları acilen terk edilerek enerji yönetimi; kısıtlı kaynaklarımızı en iyi şekilde değerlendirerek kamu yararını esas alan siyasi ve ticari müdahalelerden uzak bir yapıya bırakılmalıdır. Bizler EMO olarak bu konuda sürekli olarak açıklamalar yaparak ve belgeler yayınlayarak halkımızı bilinçlendirmeye çalışmaktayız.

Yenilenebilir Enerji hakkında bilgi verir misiniz?

Yenilenebilir Enerji, sürekli devam eden doğal süreçlerde var olan enerji akışından elde edilen enerji olarak tanımlanmaktadır. Yenilenebilir enerji kaynakları olarak en başta Güneş, Rüzgâr, olmak üzere Biyokütle, Jeotermal, Hidrolik, Okyanus Enerjisi (Dalga ve Gel-Git) sıralanabilir.

Teknolojinin hızla yaygınlaştığı ve geliştiği günümüzde, enerjinin etkin ve verimli kullanımı ile çevrenin korunması birbirini tamamlayan iki unsur haline gelmiştir. Bir taraftan fosil enerji kaynaklarının tükenme riski taşıması, çevreye verdikleri zararların yüksek seviyede olması, diğer taraftan alternatif ve yenilenebilir enerji kaynaklarının geliştirilerek, uygulama alanlarının genişletilmesi, sürdürülebilirlik, çevreye duyarlılık ve enerji verimliliği yaklaşımları çerçevesinde, yeni politikaların doğmasına neden olmuştur. Bu kapsamda küresel iklim değişikliğinin olumsuz etkilerinin en aza indirilmesi çalışmaları enerjiye yönelik geliştirilen ve hedeflenen AB politikalarına bakıldığında ise durum daha çarpıcı hal kazanmaktadır. Nitekim AB 2030 yılı hedefi olarak, yenilenebilir enerjilerin toplam enerji üretimi içindeki payının yüzde 20-30’lar düzeyine erişmesini öngörmektedir. Bu durum hem yenilebilir enerji santrallerinin kurulmasına hem de kullanımına yönelik ekonomi, teknoloji, sosyoloji, çevre ve eğitim yatırımlarının artmasına neden olmaktadır.

Bu konu ülkemizin enerji politikaları açısından değerlendirildiğinde; enerjide dışa bağımlılığın en aza indirilmesi için doğalgaz, ithal kömür ve nükleer gibi dışa bağımlı kaynaklarla santral kurmaya yönelik yeni lisans taleplerine izin verilmemedir.

Ülkemizin özgün koşullarına uygun, yerli-yeni ve yenilenebilir enerji kaynaklarını ön planda tutan, ekonomi-sanayi-tarım-çevre-eğitim-ulusal güvenlik-ulaşım politikaları ile bütünleşik, insanımıza odaklı enerji politikalarının bir an önce hayata geçirilmesi öncelikli olarak ele alınmalıdır. Bu kapsamda başta şehrimize yapılmak istenen kömürlü termik santral projesi olmak üzere çevreye zararlı yeni lisans talepleri iptal edilmelidir. Bunun yerine enerji üretiminde yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarına öncelik verilmesi, kaynak potansiyelimizin gerçekçi yaklaşımlarla ortaya konulması önem arz etmektedir.