Kaderin sıkı sıkı bağladığı Değirmen sokakta artık benim de bir gazetem olacaktı!.. Hayalimi gerçekleştirme amacıyla yoğun gazete oluşumu üzerine eğildim!..
***
Deneyimlerim bana önce bir baskı makinesi edinmem gerektiğini söylüyordu.Bir tipo örneğin.Gazete kalıplarının gidip geldiği ve ardında kağıda basılı gazetenin boy gösterdiği bir makine!.. Neden? Makinesi yani tiposu olmayan gazetenin başka matbaalarda basımı yapılıyordu. Ama binbir rica ve minnet gerekiyordu!..Neyse işyerimizde eksik olan makine için İstanbul’a yollandık, eski makine ticareti yapan firma elindekilerin bana yaramayacağını söyledi, iş görecek makine bekledik ama olmadı. Ne bizim gazete işi bekledi, kaldı! Mevcut gazeteler ise oldukça zor durumdaydı hatta ulusal gazeteler bile o yıllarda gündeme gelen siyah-beyaz ekrana yenik düşmekteydi!.. Buyrun bakalım; Ziya Surol’un İstikbal gazetesi de entertip ile dizilmeye başlamıştı. Gazetenin dizilmesinden çıkan şıkırtıları dinlerdim, yazımın erimiş kurşundan sütunlar oluşması hoşuma giderdi!.. Fakat benim tüm hayallerim sabah başlayıp akşama dek bir gazetenin oluşmasının üzerineydi. Manşetten, son sayfanın sonundaki noktaya kadar,… Fotoğraf, karikatür, siyaset, sanat ve sporla beraber yaşamın her alanından bir şeyler aktaracak. Okuyucunun da katılacağı kulvarlı bir yerel gazetesi olmalıydı kentimin. ESKİŞEHİR EKSPRES Demek aradan elli sene geçmiş; Kenan Karacanlar diye birisi gelmiş Eskişehir’e. Amacı gazete çıkarmakmış ama kiminle? Boştayım ve anlaşmış birisiyle “ESKİŞEHİR EKSPRES” deyim. Haberler benimle Akif’den gazeteyi Karacanlar oluşturacak ve sahibi bir bayan. Çok güzel gazete çıkıyor, beğeniliyor ve günler geçiyor, resmi ilan alıncaya dek dayanırsak şehrimizin bir numarası olacağız! Cumartesi geldi, Kenan abimiz haftalıklarımızı alacağımızı müjdeledi. Gazetemizin Asarcıklı caddesindeki ofisinin kapısı T. Mustafa tarafından açıldı ve elinde bir file ile T. Mustafa içeri girdi. Donduk kaldık, patronumuzu tanıtınca Karacanlar biz onu tanıyorduk zaten… Uzun boylu, beyaz fötrlü, beyaz takım elbiseli ve beyaz ayakkabılı bu adamı pek çok kişi tanırdı. Dokuz çocuğu vardı, yılın dokuz ayını hapiste geçirirdi ve işte patronumuz olmuştu ve karısıydı gazetenin sahibi. Çünkü sabıkası vardı T.Mustafa’nın!..
***
Masamıza gazete serdik, onun getirdiği, zeytin, peynir ve ekmeklerle karnımızı doyurduk çaylardan sonra o veda edip gitti, “Beni ararsanız” dedi. “BAYATTA bulursunuz”Kenan Karacanlar bu arada haftalıklarımızı zarfa koymuş verdi.Bana 75 lira, Akif’e elli… Ama T. Mustafa’nın görüntüsü iştahımızı kapatmıştı. O güzelim gazete üç hafta daha çıktı.Aslında o günlerin getirdiği bir şey idi. Esti ama etkili de tepkili de olamadı ve ses de getirmeden kapandı. Kenan Karacanlar’ı sonradan İstanbul’da buldum. Yeşil direkten yukarıda, Beyazıt’a doğru bir ayakçı meyhanede!.. Yazdığı kitabı verecekti!