Eskişehir KESK şubeler platformu adına SES Eskişehir şube yönetim kurulu üyesi Erhan Kamış, 5. Dönem “Toplu Sözleşme” görüşmeleri ile ilgili açıklamalarda bulundu. Verilen rakamların yetersizliğinden bahseden Kamış, "3 milyonu kamu emekçisi ve 2 milyonu kamu emekçisi emeklisi olmak üzere 5 milyonluk geniş bir kitleyi doğrudan etkileyen önemli bir döneme giriyoruz. 2019-2020 yıllarını kapsayan 5. Dönem “Toplu Sözleşme” görüşmeleri 1 Ağustos 2019 Perşembe günü başlayacak. 1 Ağustos’ta kurulacak masadan çıkacak sonuçlar ailelerini de hesaba kattığımızda yaklaşık 15-20 milyonluk devasa bir kitlenin yaşamını etkileyecek.

Orta oyunu değil, gerçek bir toplu sözleşme hakkı istiyoruz!

Bu ülkenin kamu emekçilerinin ve emeklilerine, başta ILO sözleşmeleri olmak üzere uluslararası sözleşmelerle, evrensel sendikal hak ve özgürlüklerle uyumlu, grev hakkı ile tamamlanmış gerçek bir toplu pazarlık hakkı fazla görülmüştür. Bunun yerine tabiri caizse naylon bir toplu sözleşme sistemi hayata geçirilmiştir. Kapsamından, tarafların belirlenmesine, grev hakkımızın yasal güvence altına alınmamasından, uyuşmazlık durumunda devreye girecek olan Hakem Kurulunun yapısına kadar onlarca temel sorunu bulunan, yasak ve sınırlamalarla yüklü, hak arama yollarını kapatan bu naylon toplu sözleşme sisteminden kamu emekçilerinin haklarını koruyan, geliştiren bir düzenleme çıkmasının olanakları ortadan kaldırılmıştır. Üstelik masaya beş milyon kamu emekçisi ve emeklisi adına tek “yetkili” olarak siyasi iktidarın, kamu idaresinin açık desteği ile hormonalarak büyütülüp emek hareketinin içersine Truva atı oynama rolü ile yerleştirilen bir yapı oturtulmuştur. Tüm kamu emekçileri hem bu fason toplu sözleşme sisteminden hem bu sistemde bir sendika ve konfederasyondan daha çok iktidarın memur kolları olarak faaliyet yürütenlerin yetkili olarak oturtulduğu masadan kendilerinin hayrına bir şey çıkmayacağını bir kez değil, iki kez değil, üç kez değil, tam dört kez görmüştür. Memur-Sen ile hükümet danışıklı bir dövüş içerisinde, her sene adeta bir orta oyunu sergilemektedir. Bu oyuna teslim olmayacağız! Biz gerçek bir toplu sözleşme hakkı istiyoruz!

Güvenceli iş, güvenceli gelecek istiyoruz!

Üstelik kriz ortamıyla birlikte gittikçe ağırlaşan ekonomik koşullar, kamu istihdamındaki parçalı yapı, özellikle ve iki yıl süren Olağanüstü Hal (OHAL) döneminde çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) ve bu KHK’lerin kalıcı hale getirildiği düzenlemeler kamu emekçilerinin çalışma yaşamını daha güvencesiz hale getirerek yaşadığı sorunları derinleştirmiştir.

Maliyeti düşük tutma adına istihdamı parçalı hale getirme politikası tüm kamu hizmetleri alanına yansımıştır. Kamu emekçilerinin kadrolu, sözleşmeli, kadro karşılığı sözleşmeli, geçici sözleşmeli, vekil ve ücretli olarak farklı biçimlerde güvencesiz istihdamı sürmektedir. Örneğin Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) verilerine göre 150 bin öğretmen açığı vardır. Ataması yapılmayan öğretmenlerin sayısı ise yarım milyonu bulmuştur. Buna rağmen ders saati karşılığı ücretli öğretmen çalıştırılmasına devam edilmektedir. Ortalama net 1.600 TL gelir karşılığında yani asgari ücretin altında çalışan ‘ücretli öğretmen’ sayısı 100 bine dayanmıştır.

2016 yılında araştırma görevlisi kadrosunda bulunan 13 bin 179 araştırma görevlisinin statüleri yıllık sözleşmeli istihdam biçimi olan 50/d statüsüne dönüştürülmüştür. Tekrar isteğe bağlı 33/a statüsüne geçiş yapılsa da “başka bir yere sürülme şartı” getirilerek iş güvenceleri ellerinden alınmıştır.

Bazı hizmetlerin ve ihale türlerinin kapsam dışı tutulması suretiyle kamuda taşeron istihdamı devam ettirilmiştir. Son iki yıldan beri kamuya kadrolu personel alımı durma noktasına gelmiştir. Buna karşın özellikle sözleşmeli istihdam artmaya devam etmektedir. Biz ise güvenceli iş güvenceli bir gelecek istiyoruz!

Fiili OHAL rejiminin son bulmasını istiyoruz!

OHAL KHK’leri ile herhangi bir yargı süreci işletilmeden, sorgusuz, sualsiz işinden ekmeğinden edilen 4 bin 570’i konfederasyonumuza bağlı sendikaların üyesi olmak üzere 130 bine yakın kamu çalışanı kaderine terk edilmiştir. Halen çeşitli düzenlemelere “her gerekçesiz biçimde meslekten çıkarma” tehdidi Demokles’in kılıcı gibi kamu emekçilerinin başında sallanmaktadır. Biz ise baskıcı ötekileştirici ve baskıcı politikaların son bulmasını istiyoruz!

Ekonomik krizin faturasını ödemeyeceğiz, insanca yaşanacak bir ücret istiyoruz!

Maaş artışları TÜİK’ in çarpık hesaplamasına dayalı resmi enflasyonuna endekslenmiştir. İğneden ipliğe her şeye zam yağmurunun devam ettiği koşullarda, sonuncusu daha 3 gün önce olmak üzere, TÜİK vasıtası ile açıklanan her enflasyon verisi ile 81 milyon ile dalga geçilmiştir. Bu koşullarda TÜİK vasıtası ile halkın yaşadığı enflasyon ne kadar perdelenmeye çalışırsa çalışılsın, ne kadar Ali Cengiz oyunları başvurulursa başvurulsun gerçekler ortadadır. Ali Cengiz oyunları bir tarafa, sadece bu çarpık hesaplamaya dayalı olarak bulunan resmi enflasyon rakamlarının nüfusunun en az %20’si açlık sınırı altında, en az %60 ise yoksulluk sınırı altında yaşayan halk nezdinde bir karşılığı yoktur. Hükümet her dönem olduğu gibi %3-5’lik komik zamlara krizin yükünü kamu emekçilerine yıkmak istemektedir Kamu emekçilerinin geliri sadece TÜİK’in resmi enflasyonuna dayalı maaş zamları ile değil, her yıl daha da adaletsiz hale getirilen gelir vergisi tarifesi ile gittikçe eritilmiştir. Öte yanda iktidar seçim döneminde verilen 3.600 ek gösterge sözü çoktan unutmuş, kamu emekçilerinin tamamını kapsayan adil bir ek gösterge talebine kulaklarını tıkamıştır. Krizin yükünü bunu yaratan patronlar ve siyasal iktidar ödesin! Biz insanca yaşanacak bir ücret istiyoruz!

KESK “gerçek sendikacılık” yapmaya ve ortak talepler temelli mücadeleye devam edecektir!

Sonuç olarak bugün geldiğimiz noktada kamu emekçileri, tüm çalışanlar için en temel hak olan çalışma hakkının ciddi bir şekilde yıpratıldığı bir tablo ile karşı karşıyadır. Ne yazık ki sadece kamu emekçilerinin çalışma hakkını değil, dar gelirliler başta olmak üzere tüm vatandaşların piyasanın işleyiş kurallarından belirli oranda bağışık kılınmış, eşit, tarafsız, ulaşılabilir, nitelikli kamu hizmeti alma hakkı tehdit altındadır.

Kamu emekçilerinin mevcut toplu sözleşme sisteminden umutlarını kestiği, yandaş yapının 5 milyon kamu emekçisi ve emeklisinin ellerinde kalan son hakların ortadan kaldırılmasına ortak olduğu koşullarda KESK olarak görev ve sorumluluklarımızın arttığının bilincindeyiz. Bu göreve ve sorumluluk bilincinin bir gereği olarak KESK hangi sendikaya üye olursa olsun ya da herhangi bir sendikaya üye olmasın tüm kamu emekçilerinin temel sorunlarının çözümü konusunda her platformda üzerine düşen görev ve sorumluluğun gereğini yerine getirmeye, kamu emekçilerinin hak ve özgürlüklerini genişleten, insanca yaşam, güvenceli iş ve güvenli gelecek talebini temel alan mücadele hattını sürdürmeye devam edecektir. "