söyleşi selma güder

Es Gazete’nin Değerli Okurları;

“İyilik Hikâyeleri” söyleşilerimizde Nazan Naz ile birlikteyiz.

Nazan hocam, Hoş Geldiniz, Sefalar getirdiniz!

Hoş Buldum, Selma hanımcım. İyilik hikâyelerim vesilesiyle, siz ve Değerli Okurlarımızla beraber olduğumu hissetmek benim için çok güzel!

Söyleşilerimizde; yaşadığınız hikâyelerde küçük dokunuşların insanları nasıl mutlu ettiğini görüyoruz. Ve hikâyenin içinde duygularımızla yüzleşmemize vesile oluyorsunuz.  Yüreğinize sağlık!

Nazan hocam, 2019 yılının 11 Mart günü, ülkemizde ilk Covit-19 vakası tespiti sonrasında zamanımızın çoğunu evlerimizde geçirmek zorunda kaldık. Sokağa çıkma yasakları ve sınırlandırmaları yaşadık. Siz, o dönem neler hissettiniz ve düşündünüz?

Evlerimize kapanmak zorunda kaldığımız o günlerde, sürekli olarak “İnsanlar için ne yapabilirim?” düşüncesine kapıldım.

O günlerden birinde, TV seyrediyorum. Altmışlarında bir kadınla sokak röportajı yapıyorlar.

“Gününüz nasıl geçiyor?” sorusuna karşılık, cevap:

“Ölümü bekliyorum.”

Eyvah eyvah eyvah. Bize lütfedilen bu çok kıymetli ömrü ölümü bekleyerek geçirmek… Kendimizi mutlu edecek sebepler bulmalıyız, anti depresanlara başvurmadan. Başkalarını mutlu ederek, birilerinin gönlüne dokunarak, kendisini iyi hissetmesini sağlamalı ya da hayata ümitle devam edebilmeleri adına bir şeyler bulmalıyım diye düşündüm.

Peki, Nazan hocam bunları gerçekleştirebilmek amacıyla nasıl bir yol izlediniz?

Öncelikle arkadaşlarıma, dostlarıma onları ne kadar sevdiğimi belirtecek sözlerle işe başladım. Beni çok etkileyen tasavvuf müziği veya Türk sanat müziği eserlerini seçtim. Bu eserleri kendi sesimden okumak daha tesirli olur diye düşündüm. Ses kayıtlarımı en sıcak sevgi sözcükleriyle, dostlarıma yolladım. Amacım; “Sizi seviyorum, sizi önemsiyorum. Aramızdaki bu sevgi bağı ve pozitif enerji bütün kötülükleri, olumsuzlukları yenecek güçtedir” mesajını vermekti.

Değerli Nazan hocam, mesajlarınızın şahsınıza yansıması nasıl oldu?

Muhteşem diyebilirim.

Bir arkadaşım var, Edirne’de oturuyor. Yarım saatlik bir tanışma ve karşılaşma sonrasında, aramızda inanılmaz bir gönül bağı kurulmuştu. İlerleyen günlerde birbirimizi hep aradık. Bana “Aşkım, seni çok seviyorum” diyordu.

Ne güzel cümledir, “Seni seviyorum.”

O gün bu arkadaşıma bir şarkı gönderdim kendi sesimden. “Bir kere bakanlar unutur derdi günahı.” Çok severim. Bir de not yazdım. “Gözündeki nuru gören sabahın aydınlığı ile avunabilir mi hiç” dedim.

Beni aradı. “O kadar umutsuz bir anımda, bu mesajı aldım ki! Sen bana ümit verdin. Hayat verdin. Sevgini kalbimde hissettim. İyi ki varsın canım arkadaşım” dedi.

Bu mesajı okuduğunuzda neler hissettiniz Nazan hocam?

Yüreğim titredi Selma hanımcım. Sonsuz şükrettim. Ona kendisini iyi hissettirmiştim. Aslında ben daha mutlu olmuştum.

Bu güzel nihavent şarkıyı sizlere bir kere baktıklarında bütün derdini unutacak kadar seven kalbi latif insanlarla karşılaşmanız dileğiyle hediye ediyorum.

Nazan hocam, sağ olun var olun. “İyilik Hikâyeleri” söyleşilerimizin birisinin daha sonuna geldik. Son söz olarak okurlarımıza iletmek istediğiniz nedir? 

Çok Kıymetli Selma hanımcım; duam olsun, niyazım olsun, aşk olsun dostlar, aşk olsun.  

Bir başka İyilik hikâyesinde görüşmek üzere, sağlıkla kalın!

Editör: Mustafa YILDIRIM