TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Eskişehir Şubesi Başkanı Bülent Erkul, kent politikaları, yapılaşma; bilime, tekniğe ve akla uygun bir perspektifle, rant için değil, toplum yararı için yapılması gerektiğini söyledi.
Marmara Depreminin üzerinden 18 yıl geçtiğini ve depremlerin doğa olayı olduğunu vurgulayan Erkul, “Depremle birlikte ortaya çıkan can ve mal kayıplarını ‘kadere’ bağlayarak sorumluluktan kaçıp kurtulma anlayışı doğru değildir. Her afette sonra sık s ık yapılan ‘yara sarma’ anlayışının dışında bilimin, tekniğin, mühendisliğin ve aklık gerektirdiği işlerin yapılması öncelikler arasında yer almalıydı. Yapılarımızın deprem riski taşıması değil deprem güvenliği olacak şekilde üretilmesi gerekirdi” dedi.
Ülkeyi, kentleri, yapıları depreme karşı hazırlamanın üç temel yolu bulunduğunu belirten İnşaat Mühendisleri Odası Eskişehir Şube Başkanı Bülent Erkul şunları söyledi:
“İlki mevcut yapı stokunun iyileştirilmesi, onarılması ve güçlendirilmesidir. Bunun için öncelikle mevcut yapı stokunun bir envanteri çıkarılmalıdır. İkincisi; yeni yapılacak olan yapıları; bilimin, tekniğin ve mühendisliğin ortaya koyduğu ilkeleri yapı üretim sürecinin içine sokmaktadır. Bu nedenle proje üretim sürecinden başlayarak yapı üretim sürecinin tüm evreleri sertifikalı mühendisler tarafından denetlenmelidir. Üçüncüsü; deprem zararlarını azaltmanın bir yolu olarak da, tüm yapıların sigorta kapsamına alınması önerilebilir.
Kentsel dönüşüm uygulamaları yeni sorun alanları yaratıyor
Daire alanlarının küçülmesi kat sayısı ve daire sayısının artmasına neden oluyor. Sokak ve mahallenin alt yapısı aynı kalmasına rağmen aile sayısı ve nüfusun artması otomobil sayısını da artırıyor. Kentin fiziksel eşikleri aşılıyor, demograifk yapı bozuluyor. Yeni bir trafik ve alt yapı sorunu yaratılıyor. Bütünlüklü bir planlama yerine parçacı bir anlayışla yapılar yıkılıp yenide yapılıyor.
Kentlerimiz inşaat projelerinin birer ‘arazisi’ haline dönüştürülmektedir. Ormanlarımız ve su havzalarımız büyük ölçüde zarar görmüş, toprağın drenaj sistemi bozulmuştur. Yağan yağmur suyunu alacak toprak kalmamıştır.
Marmara Depreminin 18. Yılında bir kez daha hatırlatmak gereğini duyuyoruz; kent politikaları, yapılaşma; bilime, tekniğe ve akla uygun bir perspektifle, rant için değil, toplum yararı için yapılmalıdır. Bilimin, tekniğin ve inan yaşamının dikkate alındığı bir kentleşme ve yapılaşma yerine; kişi ve grup çıkarlarına dayalı bir yapılaşma anlayışı kentlerimizi yaşanmaz bir hale getiriyor. Ormanlar, ağaçlar, yeşil alanlar, su hazaları, park ve bahçeler yok edilerek kentlerde boş alan bırakılmıyor. Afet, bir doğa olayının kendisi değil doğurmuş olduğu sonuçlardır.”