Bir gazeteyi okuyan kişi o gazetenin okuyucusu, televizyon seyreden izleyicisi, otobüse trene, uçağa, gemiye binen yolcu, esnafa göre müşteri, gibi pek çok sıfatlarla zikredilir insanlar. Ve daha da uzatabiliriz bu listeyi ama nerden bakarsak bakalım hepimiz en başta tüketiciyiz.  Doğumdan ölüme giden tüketim sürecinde zaman zaman çeşitli sıkıntılarla karşılaşırız. Çözümünde problem yaşadığımız bu tür sıkıntıları aşmak ve bize yardımcı olmak için Tüketici dernekleri, Tüketici Hakem Heyetleri, Tüketici mahkemeleri gibi çeşitli kurumlar ve kuruluşlar vardır. Yasalar çerçevesinde görev yapan bu kuruluşlar vatandaşlarımızın haklarını korumak adına çeşitli çalışmalar yapmaktadır.

                Tüketici dernekleri, sorunlar oluşmadan önce risk faktörlerini belirler ve bunlara yönelik önlemler almak için kamuoyu oluşturma çalışmalarını yürütür. Tüketicinin bilinçlenmesi yönündeki bu tür çalışmalar hem daha etkilidir hem de vatandaşlarımızın daha az maliyetle sıkıntıları atlatmalarını sağlar. Temelde bunlar vardır ancak biraz daha detaya inelim. Son zamanlarda tüketicilerimizin sıkla yaşadıkları problemlerden başlayalım.

                Bizler köyümüzde, mahallemizde,  kentlerimizde yaşayan belirli akraba ve sosyal çevresi olan insanlarız. Yolda yürürken selamlaşır, düğünde dernekte ve dahi cenazede birlikte oluruz. Birlikteliklerimiz bize güç verir. Gücümüzü de yerelden alırız. Ancak son zamanlarda, teknolojinin de gelişmesiyle, birkaç tuşla tüm dünyayı ayaklarımızın altına getirir olduk. Artık tanımadığımız yüzlerce insanla tanışabiliyoruz. Hatta yaşadığımız önemli anları, duygularımızı, düşüncelerimizi, inanç ve görüşlerimizi, fotoğraflarımızı herkese açık bir biçimde paylaşıyoruz. Evimizden veya cebimizden her an sosyal medya adı verilen bu sanal dünyada yer alıyoruz.

                Sanal dünya, bizim ayrılmaz bir parçamız oldu. Tabii olarak da bizim bu durumumuzdan yararlanmaya kalkan fırsatçılar ve dolandırıcılar ortaya çıktı. Teknolojiyi kullanarak bizlere ulaşan bazı kişiler, dolaylı yollardan bizleri ikna ederek, kandırarak cebimizdeki parayı almaktadırlar. Bizi mutlu edeceklerini söyleyip usulca cebimizi boşaltmaktadırlar. Hiçbir çekilişe katılmadık ama bize hediye çıkmış. Hiçbir yere abone olmadık ama bir bakmışsınız sigorta şirketi arayıp bize müjde veriyor: “Hadi iyisin yine, bak ben sana sigorta yaptım merak etme başına bir iş gelmez.” diyor. Tv shoplarda her dakika reklamda, piyasa değeri yüksek olan bir ürünü, sırf biz mutlu olalım diye (!) yok denecek kadar bir ücrete bize veriyorlar. Daha da bunları çoğaltmak mümkündür. Bunların hepsi safsata, boş şeyler. Kimse bizim için kılını kıpırdatmaz; bizim için bir hediye sunmaz. Kaldı ki bütün bu saydıklarıma kananlar sonunda çok üzüldüler. Kandılar paraları gitti. Dahası mutluluk umarken kendilerini kötü hissettiler.

                İşte bu noktada bu tür çağrılara kanmayın diyorum. Kentlerimize, mahallerimize hatta evlerimize kadar giren bu tehlikeli dolandırıcılara karşı dikkatli olun. Kanmayın. Bir sonraki yazımda “Yerelde nasıl aldanıyoruz?”, “ Yerelde nasıl üzülüyoruz?” bunları yazmaya devam edeceğim. Hoşça kalın. TÜKETİRKEN TÜKENMEYİN.     

Not: Sorularınız için  [email protected]

Sülahi Özalp

Tükoder Eskişehir 


UNUTMAYINIZ!

6502 sayılı Kanun: İş Yeri Dışında Kurulan Sözleşmeler ve Mesafeli Satışlar

Madde 47-48

“ Tüketici 14 gün içinde herhangi bir gerekçe göstermeksizin ve cezai şart ödemeksizin sözleşmeden cayma hakkına sahiptir.”