Dün Brüksel’in şehir merkezinde, yolda yürürken bir zenci kadın yanıma yaklaşıp elime bir broşür tutuşturup bir şeyler sordu. 
“Hanımefendi sizce dünyayı kimler yönetiyor? “
Broşüre hiç bakmadan hemen otomatikman  “kim yönetecek tabii ki şeytanlar” cevabını verdim. 
Sasırmış ve cevabim hoşuna gitmiş olmalıydı ki,  “Aa evet, demek ki siz de bilincindesiniz” dedi. 
Tabii ki dedim. 
Dünyanın şu haline bakar misiniz? 
Ortalığı kan götürüyor... 
İnsanlar hak ettikleri gibi, yani Allah’ın değil, şeytanin kurallarına göre yaşıyorlar dedim. 
Ve cezasını da herkes çekiyor. 
Broşüre göz attığımda şıklar arısında Allah, diğer güçler ve hatırlayamadığım bir seçenek daha vardı.
Kadın bana büyük bir şaşkınlık ve hayranlıkla bakmıştı. 
Daha sonra anladığım kadarıyla bu Hristiyan tarikatlarından birine  çalışan bir kadındı. 
O da kendince dinini yaymaya çalışıyordu. 
Aklıma yine ayni şey geldi... 
Bizleri sadece bir tek yaratanın olması! 
Hangi dine, hangi millete ait olursa olsun insan önce insan olmalı.  
İnsan olmanın maliyeti ne kadar ki?   
Çünkü insan olmayanın dini de olmaz, milleti de...

***

Herkesin ağzında bir kelime, “dünya çok değişti!”
Değişen dünya mi? Yoksa insanlar mi? 
Bu güzelim dünyayı cennet yerine cehenneme çevirenler kimler? 

Dünyanın neresine giderseniz gidin hep aynı sorunlar. 
Herkes dertli, herkes birbirinden şikâyetçi, ama nedense suçun da hiç sahibi yok. 

Birden aklıma “maskeli balo” adlı yazım geldi... 

Bir çıkar, bir para, bir makam sevdasıdır gidiyor...
Hadi diyelim para bu dünyada her şeyi satın aldı, bir ömrü alabilir mi? 
Her yerde, yalanlar, hırsızlıklar, iftiralar, adaletsizlikler, işkenceler...
Dünya siyasetinin kimlerin elinde olduğunu çoğumuz biliriz.  
Ortadoğu sorununun nelerden kaynaklandığını, batinin çoğu şeye neden sessiz kaldığını...

***

Demokrasi ve dürüstlük kavramlarını her defasında tartışmanın da bir alemi yok!
O kadar İslam ülkesinin arasında Türkiye’nin her bakımdan en iyi ülke olmasının nedeni sizce nedir? 
Bana göre, Türkiye’de demokrasi anlayışının ve insan haklarının diğer ülkelere bakarak daha gelişmiş olmasıdır. 
Peki her ne kadar Cumhuriyetle yönetilse de Türkiye’nin Avrupa’nın bazı ülkelerinden daha geri kalmasının sebebi?  
Aynı sebep!
İşte o da demokrasinin cumhuriyetle falan değil, insanların aldıkları eğitim, kültür ve ahlaki yapılarıyla ilgili olmasıdır. 
Yönetim biçimi ya da yöneticilerden çok yönetilenlerin yaşantılarının daha önemli olmasıdır. 
Zaten herkes hak ettiği gibi yönetilir!
Bu sözlerimden sakın cumhuriyet karşıtı olduğum falan anlaşılmasın.  
Cumhuriyet rejimi gayet güzel ve demokratik bir rejimdir. 
Bizler cumhuriyet çocuklarıyız...
Ancak Belçika gibi küçücük ve kraliyetle yönetilen bir ülkede demokrasinin cumhuriyet rejimi ile yönetilen ülkelerden daha iyi islemesi sizce tesadüfi midir? 

***

Aklıma şöyle bir soru geliyor;  Ortadoğu’da insanlar biraz birbirlerine bağlı, sevgi, saygı ve adalet içinde yaşasalardı acaba bunca olay başlarına gelir miydi?  
O halde kutuplaşmaları, saygısızlıkları,  samimiyetsizliği ve her ne sebepten olursa olsun ayrımcılıkları bırakıp kendimize gelelim! 
Artık sevelim demeyeceğim, içimizden ne geliyorsa onu yapalım, ama sevmesek de mutlaka saygı duyalım.
Farklı fikirlere ve insanlara saygı duyalım ki saygı görelim.

***

Simdi yine bütün samimiyetimle haykırmak istiyorum.. 
Her şeyden önce biz, biz olalım! Kendimiz olalım. 
Dostsak dost, düşmansak düşman olalım. 
Nerede ve kiminle olursak olalım, samimi olalım, ama samimiyetsiz insanlarla asla samimi olmayalım! 
Okuyalım! Bakış açımızı genişletelim! 
O şeytan kılığına girmiş insanlarla savaşalım...
Bu güne kadar başımıza ne geldiyse cehaletten ve o samimiyetsizler yüzünden gelmedi mi? 

Cumhuriyet bayramımızı şimdiden kutluyorum!


Birgül KAPAKLIKAYA
27-EKIM-2014
BRUKSEL


Facebook : Birgul KAPAKLIKAYA
Twitter : Birgulce