Taksim Gezi Alanı ile ilgili plana tepkilergiderek büyüyor.
Başbakan konuyla ilgili tepki gösterenlerne yönelik eleştirileri iddaaları bu tepkileri büyütüyor.
İstanbul Taksim'de başlayan eylem şimdi ülke genelinde en az 40 il'e yayıldı.
Eylemler gece gündüz yapılıyor.
Başbakan öncelikle bu eylemi yapanlara 'uç unsurlar, marjinal guruplar' diye küçümsedi.
Ancak televizyonlara bakan vatandaşlar başbakanın uç unsurlar dediği gurupların içinde sanatçılar vardı.
Öyle ki televizyonlardaki dizilerde oynayan sanatçılar ekipleriyle birlikte Taksim'e gelerek bu eyleme destek verdiler.
 Eyleme katılanlara polis acımasızca orantısız güç kullanmaya başladıktan eylemci sayısı giderek arttı.
Cumartesi Eskişehir'deki eylem fotoğrafına baktığınızda (yurt genelinde de böyleydi) AKP'nin muhalefetini kendi yarattığının göstergesiydi.
Başbakan eylemci sayısı ve ülkeye yayılması üzerine bu kez CHP'yi suçladı. 
Bu eylemcileri sanki CHP örgütlemiş gibi.
Oysa Başbakan sık sık CHP ve MHP'yi küçümserdi, 'Kılıçdaroğlu ve Bahçeli partilerinin başında hep olsun biz hep iktidarda kalırız' anlayışı içinde.
CHP'nin bu kadar gücü olsaydı inanın AKP iktidarda olamazdı.
Cumartesi Eskişehir eylemine katıldım.
Eskişehir'deki bugüne kadar yapılan eylemlere katılım bu kadar olmamıştı.
Yani hiç bir parti böyle bir kalabalığı biraraya getirmemişti,
Eyleme katılanları gözledim, çoğunluğu ile de konuştum.
Başbakan Erdoğan bu eyleme bakışı, söylemleri ve son icraatları ile bir çok gurubu biraraya getirmeyi başladı.
Örneğin Cumartesi günü yürüyüşünde bir gurubun içinde kaldım. Bir yanda 'kurt' işareti yaparak tekbir getiren ve 'Ne Mutlu Türküm Diyene' diye slagon atan MHP'liler, hemen yanlarında 'Biz Mustafa Kemal'in askerleriyiz' diyen İP'liler. Hemen önlerinde de 'Faşizme karşı omuz omuza' diyen sol gurup...
Ortak slagonları da 'Heryer Taksim, her yer direniş...'
Başbakan Erdoğan bu kadar baskıya, gözaltına, cop, tazyikli suya, gaz bombaları, biber gazına rağmen aralıksız eylem yapan milyonlarca insana karşı söylemlerini yumuşatmıyor.
Pazar günü Fatih Altaylı Başbakan Erdoğan'ı canlı yayına çıkardı. Hatta Başbakanı yumuşatmaya çalışıyor ama mümkün değil.
AKP yanlısı gazete, televizyon, internetteki kuruluşlara rağmen Taksim'de başlayan eylemin büyümesine engel olamadılar.
Başbakan bu yüzden 'Sosyal medya baş belası' deme ihtiyacı duydu.
Ülke geneline yayılan bu eylemler dış basında 'Türkiye'de Bahar' diye yorumlanırken Başbakan yardımcısı Bülent Arınç olayın farkında ve söylemleri ile havayı yumuşatmaya çalışıyor.
'Biber gazı sıkmak yerine Taksim planını halka iyi anlatmak gerekiyor' diyor.
Ertesi gün Arınç bu kez halktan özür diliyor.
Ama başbakan söylemlerine devat ediyor.
Bu kez 'çapulcular' diyor.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın 'ben yaparım' ısrarını dün Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün olaylarla ilgili açıklaması adeta güzel bir yanıt gibiydi.
""Ama demokrasi demek sadece seçim demek de değildir. seçimlerin dışında da farklı görüşler, farklı durumlar, eğer itirazlar varsa bunların da çeşitli yollarla dile getirilmesinden daha tabii de bir şey olamaz. Barışçı gösteriler de şüphesiz ki bunun bir parçasıdır. Bu anlamda son günlerdeki gelişmeleri bu çerçeve içerisinde görüyorum ve şunu da açıklıkla söylemek istiyorum ki, iyi niyetli olarak verilen mesajların da alındığının bilinmesini isterim. İyi niyetli olarak verilen mesajların hepsi alınmıştır. Bunların muhakkak ki günü geldiğinde gereği de yapılacaktır. Zaten bunun işaretini de eminim ki hepiniz görüyorsunuzdur"
Bir Cumhurbaşkanı'nın eylemlere bakışına bakın bir de Fas'a giderken bile açıklamalarda bulunan Başbakan'ın sözlerine...
Başbakan söylemlerinde daha da ileriye gidiyor. 
"Tabanımızı sokağa çıkmamaları için zor zaptediyoruz."
"İStersek bize oy veren yüzde 50'yi sokağa dökeriz.."
Eylemci sayısını giderken artarken Başbakan'ın bu anlama gelen sözleri de böyle...
Dünya insanlık tarihinde, tek başına iktidarlar dönemine baktığımızda iktidarlar milyonlarca insanı 'taşıyarak' meydanlara indirdiler.
Ama direnen halka karşısında 'taşımalı onbinler' kısa süre sonrasında dağılıverirler.
Ve iktidarlar geriye baktıklarında bir avuç insan kaldığını görürler.
Yani 'çoğunlukta bile azınlığa' kaldığını....
Başbakan Erdoğan son olarak eylemcilere yönelik suçlaması 'İdeolojik'ti...
Başbakanın bu görüşünü başka bir yazımda ele alacağım.
Yani; AKP iktidarının yaptıklarını karşı çıkmak 'ideolojik' ise, AKP iktidarının yaptıkları 'İdeolojik' değil mi?
Bu sorunun yanıtı başka bir yazımda yazacağım.
Yazımı sonlardımaya çalışırken Eskişehir'de eylemler yeniden başladı.