Yaşadığımız depremin meydana getirdiği yıkım ve can kayıplarını unutmak mümkün mü?

Ülke olarak yaşadığımız travmanın etkileri uzun süreceğine  benziyor.

Kahramanmaraş, Hatay, Gaziantep, Osmaniye, Malatya, Adana, Diyarbakır, Şanlıurfa, Adıyaman ve Kilis’i etkileyen  7.7'lik ve 7.6'lık depremler binalarda yıkıma yol açarken binlerce yurttaşımızın ölümüne onbinlerce insanın yaralanmasına neden olmuştu.

Uluslararası bir dayanışma içinde 70’ye yakın ülkeden yardım eli geldi. Ülkemizde tüm insanlar ‘tek yürek’ olarak yaralarımızı sarmaya, acılarımızı paylaşmaya çalıştık ve halen devam ediyoruz.

Deprem sonrası özellikle Hatay ve Adıyaman’da yardımların geç kaldığı, yaklaşık 2 gün sonra ekiplerin ve ekipmanların geldiği iddialarının yoğunlaşması üzerine tartışmalar başladı. Buna yönelik tepkileri televizyonlarda o illerde yaşayan insanların çığlıklarını unutmak mümkün mü?

Depremin ilk gününde Hatay’da Türk Milli Takımı ve Fenerbahçe’nin kalecisi ve kaptanı Volkan Demirel’in ve eşinin, BJK ve GS’de futbol oynayan Gökhan Zan’ın gözyaşları içinde biranönce yardım gelmesi için çığlıklarını, isteklerini unutabilir misiniz?

Tabi ki deprem kuşağında yaşayan ülkemizde yıllardır depremler meydana geldi. Maalesef, onbinlerce insan yaşamını yitirdi, binalar yıkıldı ama ‘bir ders’ alamadık. Nutuklar atıldı, rant kaygıları içinde imar planları yapıldı. Yani önlemler alınmadı. Bizler yani vatandaşlar olarak hesap soramadık siyasetçilere, yetkililere, yöneticilere: “Olası depremler için neler yaptınız, nasıl önlemler yaptığınız” diye soramadık?

6 Şubat deprreminden sonra yaklaşık bir hafta sonra özelikle müteahhitler üzerinden ‘sorumlular’ hakkında soruşturmalar açıldı, bir çoğu tutuklandılar. Şimdi yargılanacaklar.  

Depremlerin sonucundaki yıkımın sorumlusu olarak sadece müteahhitler mi?

Siyasi iktidarlar, imar barışını savunan ve imar barışını yasasını çıkaranlar, belediyeler, yapılmayan veya gerekli  denetimi yapmayan yetkili kişiler,…

Hatırlayın, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Hatay, Kahraman Maraş ve Malatya'da yaptığı mitinglerdeki yaptığı konuşmasında çıkardıkları İmar Barışı'nı nasıl anlatığını ve savunduğunu unuttunuz mu? (İnternete girerek bu konuşmayı dinleyebilir, izleyebilirsiniz..)

Evrensel Gazetesi yazarı gazeteci İhsan Çaralan 18 Şubat 2023 tarihinde yayınlanan yazısında dikkat çektiği noktaya bir göz atalım:

 "Sadece müteahhitler değil ‘sıralı sorumlular’ hesap vermeli: İktidar, kamu binaları ve depreme dayanıklı diye gösterilen binaların da yıkılması karşısında kamuoyundan yükselen tepki karşısında kimi müteahhitleri tutuklayarak halkın öfkesini yatıştırmayı amaçlıyor. Ancak kamuoyu yaşaya yaşaya artık binaların yıkılmasının tek sorumlularının müteahhitler olmadığını biliyorlar. Bu sefer sadece müteahhitlerin sorumluluğu ve hesap vermesini değil, binalara ruhsat veren belediyelerin, yapı denetim firmalarının imza yetkisine sahip sorumlularının, sistematik bir biçimde “imar afları” çıkarıp bunu bir siyasi rüşvete dönüştüren siyasetçilerin, tüm “sıralı sorumlular”ın da yargılanıp hesap vermesini de istemektedir."

Yazar Çaralan ayrıca yazısında, enkazın kaldırılması bir çevre felaketine dönüşmemesi gerektiğini vurgulayarak; "Konunun uzmanları, eğer enkaz kaldırılmasında çevre ve halk sağlığının gerektirdiği önlemler alınmazsa deprem felaketinin bir çevre felaketine dönüşeceğini, salgın hastalıklar, kanser, akciğer ve kalp-damar hastalıkları gibi tehlikeli hastalıklara kaynaklık eden ciddi uyarılar yapmaktadır" şeklinde uyarılarda bulundu.

“Deprem değil bina öldürür” sloganını, “Deprem değil halkı çürük binalarda oturmaya mahkum eden zihniyet öldürür”e kadar götürmek gerekir.

6 Şubat’tan itibaren bir çok televizyona çıkan, eleştiri ve önerilerini sunan  Bilim Akademisi Üyesi Yer Bilimci Prof. Dr. Naci Görür,“Bir yönetim, iki halk, üç altyapı, dört yapı stoku, beş çevre ve ekosistem, altı ekonomi! Bu 6 bileşeni deprem dirençli hale getirirsen o zaman kent tümüyle deprem dirençli hale gelir. Beklenen deprem gerçekleştiği takdirde biz bu depremi minimum hasarla atlatırız. Bunu yapmazsanız Maraş’ta, Hatay’da olduğu gibi bir katliam olur. Çok ağır yara alırız” değerlendirmesinde bulundu.

Belki ülkemizin yetiştirdiği en önemli yer bilimcilerden olan, yıllardır bu konuda halkı uyarmaya çalışan, yetkililere bazen yalvaran bazen öfkeyle haykırarak seslenen Prof. Dr. Naci Görür, Erdoğan’ın deprem bölgesine ikinci ziyaretinden iki gün önce attığı tweetle, bu konudaki bilim insanlarının çağrısı olarak alınabilecek bir öneriyi çok net ifade etti: “Fay tartışmalarını bırakalım, deprem nerede olacak, nasıl olacak tartışmalarını bırakalım. Deprem gerçeğini kabul edelim ve deprem dirençli kentler talep edelim. Bunu tüm siyasilerden talep edelim!” Naci Hoca daha ne söylesin ki!

Deprem sorumlularına karşı ‘tek yürek’ olabilir miyiz?

Hesap sorabilecek yüreğin varmı?

Deprem sonrası bir çok televizyon davet edilerek görüşlerini dile getiren ilgi ile izlenen ve dinlenen Yerbilimci Prof.Dr. Naci Görür'ün bir tümcesi ile yazımı tamamlıyorum:

"Bir kaç ay sonra seçim olacak, siyasetçiler vaadlerde bulunacak, kendilerini beğendirmeye çalışacaklar, senden oy isteyecekler.Elbette bir patiye gönül vermiş olabilirsin ama partizanlığı bırak, yaşam hakkını her şeyin üzerinde tüten partiye oy ver."