Basın özgürlüğü konusunda yıllarca yazı yazdım, mücadele ettim, ÇGD Eskişehir Şube başkanı iken de 301 ve Medya konulu bir panel düzenlemiştik.

Gazeteciler  sadece Sansürün kaldırılışı veya gazeteciler bayramı günlerinde haber yaparlar kendi aralarında konuşurlar.

AKP iktidarı ile demokrasi, özgürlük ve basın sık sık gündeme gelen konular.

Başbakan gazetecilere yönelik ağır sözler karşısında gazeteci örgütleri tepkilerini dile getirirler, birkaç gazete köşe yazarı tepkilerini ortaya koyarlar.

Çoğunluk ise sessiz kalmıştır.

İmralı görüşmelerinin tutanaklarının basına sızması üzerine Başbakan yine ağır eleştirilerde bulundu.

İş; Vatan, Millet, Sakarya’ya dayandı.

Yıllarca sistem ile ilgili haberler yazmaya kalksan hemen gazeteci, aydın ve yazarlar böyle suçlanırdı.

Yazılmaması gerektiği öne sürülürdü.

Yıllar önce Sakarya Gazetesi’nde bir işkence olayını ortaya çıkardığımızda neredeyse bizi ‘vatan haini’ olarak suçlayacaklardı.

Öylesine yoğun baskı yapılmıştı.

Yıllar geçmiş ama, demokrasi, özgürlük ve basın olayında değişen bir şey olmamış….

***                         ***

KÜSTÜM….

12 Eylül sonrası Sendikalar Yasası değiştirildikten sonra sendikacılığın içi boşaltılmıştı.

Adeta sendikacı koltukları birer ‘makam’ haline gelmişti.

Yoğun eleştirilerin başında hep Türk İş geliyor.

Öyle ki Türk İş’in içindeki sendika yönetimleri  kendi yöneticilerini eleştirmeye başladılar.

Hatta şuan ki Türk İş yönetimine tepki amacıyla 10’a aşkın sendika genel merkezleri tavır koydu.

İşin ilginci bu muhalefet sendikalar ‘küstüm’ rolündeler.

Yani Türk İş yönetimine küskünler.

Sendikacılık böyle mi? Madem tavırlısın, o zaman gerçekleri tabana açıklayacaksın. Kongreye hazırlanıp yeni liste çıkaracaksın.

Bu iş küstüm diyerek olmaz.

Ya sendikacılık yapacaksın, ya da ‘küstüm’ şarkısını söyleyeceksin…

Böyle yaparsınız valla bende size küserim(!)….