Önder Dil Kurucu Müdürü Mustafa Köksal yabacı dil öğretimine  ilişkin önemli bilgiler paylaştı.

Yabancı dil öğrenmek isteyen bir kişi ilk önce ne yapmalı?

Yabancı dil öğrenmeye karar veren bir kişi, neden o dili öğrenmeye karar verdiğini sorgulaması lazım ilk önce. Niçin yabancı dil öğrenecek? Bu soruya cevap vermesi lazım. Yani ‘Ben yabancı dil öğreneyim’ demekle yabancı dil öğrenilmez. Çok ciddi bir güdüleme olması gerekmektedir. İtici güç olması lazım, motivasyon olması lazım. Bir amaç olması lazım. Yoksa herkes öyle diyor diye,  moda gibi yabancı dil öğrenmek olmaz. Bu çok önemli, tabi insanlar güdülenmek için ne yapabilir? Kendinden güdülenebilir, çevreden kaynaklı güdülenebilir, okuyarak ve araştırarak güdülenebilir, ortamdan güdülenebilir. Bunun en önemlisi nedir? Zorunluluklar. Bugün akademisyenler, lisans mezunları yüksek lisans veya doktora yapacaklarsa YDS veya YÖKDİL dediğimiz bir İngilizce sınavına gireceklerdir. Dolayısı ile onun için İngilizce öğrenmek zorunludur. O istenilen formatta İngilizce öğrenmek onun için önemin ötesinde zorunluluk. O nedenle o yönde bir İngilizce öğrenmek zorunda. Yurt dışına gidecekse yada Yardımcı Doçent olacaksa yine gerekli, profesör olurken de gerekli. Hep bunlar zorunluluktan kaynaklanan güdülenmeler.

Bir başka konu, yine bir bilim adamı ya da iş adamı iseniz, ticaret yapıyorsanız, işiniz gereği mecburen İngilizce öğreneceksiniz. Bir akademisyenin dünya literatürünü taraması lazım. İleri  teknolojinin Amerika Birleşik Devletleri’nde baskın olduğu düşünülürse ve İngiltere, Kanada, Avustralya ile birlikte değerlendirildiğinde İngilizce doğal olarak ilk akla gelen yabancı dildir. Kaldı ki diğer Avrupa ülkelerini, Fransa, İtalya, Hollanda’yı da katabilirsiniz, Çin’i, Japonya’yı ve Rusya’yı da katabilirsiniz; birçok akademik çalışmalar İngilizce olarak yapılıyor yada en azından İngilizce olarak servis yapılıyor. Şu ana kadar saydıklarımızın hepsi yabancı dil öğrenimini zorunlu kılan unsurlardır.

Yabancı dil öğrenmek isteyenler için ne gibi yöntemler önerirsiniz?

Bu konuda çok şeyler söylenebilir. Pratik ve en yaygın yöntem yurt dışına gitmektir. Ancak yurt dışına gitmek hem zor hem de maliyetlidir, pahalıdır. Hele ki çocuk yaşlarda kişileri yurt dışına göndermek anne baba açısından biraz daha risklidir ve anne babaların çok da tercih edebileceği bir şey değildir. Bu çocuklar lise öncesinde yurt dışına gitmek istediğinde annesinden 1 hafta ayrı kalamaz. Bu gerçek göz önünde bulundurulduğunda yurt dışı yetişkinler için söz konusu olabilir. Ama yetişkinlerin belli bir yaştan sonra yabancı dil öğrenmesi elbette zorlaşıyor. Ne kalıyor geriye, bulunduğunuz ortamda İngilizce öğrenmek... Yurt dışına da belli sürelerle insanlar gitmeli. Yabancı dil öğrenmenin ötesinde yabancı dil pratiği önemli çünkü.

Yurt dışına gitmek neden önemli

Ben Eskişehir Osmangazi Üniversitesi’nde İdari Bilimler Fakültesi’nde 2000 yılından 2010 yılına kadar İngilizce işletme dersleri verdim. Burada kendi kurumumda da her seviyeden her yaştan öğrencilerim var. Tıp doktoru, mühendis, fabrika müdürü vs. bunlar değişik kademelerde İngilizce dersi ve diğer dilleri öğreniyorlar. Üniversite öğrencilerine hep söylediğimi bir şey vardı:’mutlaka yurt dışına gidin!’ Hele ki üniversite yıllarında mutlaka olması lazım. Yurt dışına gidiş ayrı bir şeydir. Yani sizin uçağa binmeniz, gümrükten geçmeniz, pasaport kontrolünden geçmeniz, gümrük polisi ile muhatap olmanız, farklı bir kültürde olmanız ve yaşamanız, oradaki trafik kurallarını, insanların davranışlarını gözlemlemeniz size yabancı dil ötesinde kültür öğretir. Yani Kültürel olarak da çok farklı şeyler katacaktır size! Hangi ülke olursa olsun  bir üniversite öğrencisinin  yurtdışına en az bir hafta veya iki hafta, mümkün olduğu kadar daha fazla gitmesini mutlaka tavsiye ediyorum.

Yabancı dilimizi geliştirmek için başka hangi yöntemler işe yarar?

Şunun bilinmesi gerekir, yabancı dil öğrenmek boyacı küpü değil, daldır çıkar boyansın. Böyle bir şey yok. Bunun belli bir süreci var, belli bir zamanı var, belli bir efor sarf etmek gerekiyor. Ve belli bir zamanda kazanılacak bir şey. Dolayısı ile biz kendi ülkemizde, hatta günlük işlerimizi de devam ettirirken işte biz kurslar varız. Bizim gibi kurslara gelebilir insanlar. Akşamları mesai sonrası, okul sonrası gelebilir bizler yine açığız. Dolayısı ile bu tür kurslara katılanlar hem grup uyumu yakalayabilirler hem de birbirlerini güdülemiş olurlar. Grubun bir artı değeri vardır, sinerjisi vardır. Bundan da yararlanmak gerekir.

Hiç dilbilgisi olmayan bir kişi kurslarda nasıl uyum sağlıyor?

Biz burada ÖnderDil’de, Almanca, Fransızca, İtalyanca, İspanyolca, Rusça, Çince, Japonca öğretiyoruz. Eskişehir’de ikinci, üçüncü yabancı dilleri veren kurumuz. Bu konuda da yetkilendirilmiş bir kurumuz. Atanmış öğretmenlerimiz var. Tabii ağırlıklı olarak İngilizce olduğu için İngilizceden söz edelim. İngilizce’de her düzey için ayrı gruplarımız var. Bir kişi ‘ben sıfırdan başlamak istemiyorum’ diyorsa onu seviye tespit sınavına alıyoruz. Hem yazılı sınav yapıyoruz, hem de sözel becerisine bakıyoruz. Yani kulak ve konuşma becerisine bakılıyor, ne kadar anlayabiliyor ve konuşma becerisi nedir diye. Buna göre sıfırdan başlayan beginner (başlangıç) dediğimiz gruba alıyoruz ve çeşitli seviyelerde gruplar oluşturuyoruz. Dolayısı ile bilmeyen bir öğrenci ile bilen bir öğrencinin aynı sınıfta olması mümkün değil. Böyle bir şey olursa, bu cinayet olur. Öğretmekten daha çok kişiye zarar vermiş olursunuz. Bu da tabi kurumun kurumsallaşması ve imkânlarıyla doğru orantılı olan bir şey.

DÜZGÜN CÜMLE KURACAĞIM DİYE GERİLMEMELİ

Yetişkinlere ve üniversite öğrencilerine hep söylediğim bir şey var. ‘Sen bir kere istekli olacaksın, derse devamsızlık yapmayacaksın’ diyoruz. Burası özel kurum olduğu devlet kurumu olmadığı halde, para vermesine rağmen devamsızlık yapanlar oluyor. Buna dikkat etmek lazım. Derste iyi bir dinleyici, gözlemci ve katılımcı olmak lazım. Katılımcılık ne demek?! Çekinmeyeceksiniz, ‘Ben yanlış telaffuz edersem arkadaşlarım bana güler mi?’ demeyeceksiniz. Kaşını gözünü yaracaksın konuşmaya çalışacaksın. Yabancı dil böyle öğrenilir. Uluslararası bir platformda karşınıza bir Fransız çıkabilir, Alman ya da Çinli çıkabilir, hangi milletten olursa olsun herkes farklı aksanlarla konuşur. Önemli olan sen o diyalogu kurabilmelisin. İşini görmelisin, amaç iletişim kurmaktır. Demek istediğini karşı tarafa anlatmaktır. Çok düzgün cümle kuracağım diye tutuk tutuk konuşursan bir işe yaramaz, konuşamazsın zaten.

İkinci yabancı dilin avantajları nedir?

Şimdi ikinci yabancı dil isteniyor. Öyle bir çağdayız ki, İngilizce olmazsa olmaz zaten. “Senin ikinci bir yabancı dilin var mı?” diye sorulan bir dönemi yaşıyoruz. Bunlarla insanlar prim yapıyorlar. İş için başvurduğunda elindeki üniversite diplomasına ve İngilizce bilmene rağmen, ‘Rusça, Çince, İspanyolca, Japonca biliyor musun’ diye sorgulandığı bir dönemdeyiz. Dil, kültürü ile beraber öğretilir. Benim kültürümde olmayan şeyleri de öğrenebiliyoruz. O zaman daha güzel bir netice elde ediliyor.

Önder Dil diğer kurumlardan hangi noktada ayrılıyor?

Şimdiye kadar anlattığımız konularda birçok ipucu var. Örneğin bir müteahhidin, bir avukatın yabancı dil kursu açması, sıradan bir işyeri sahibinin açması, ya da bir iş adamının çocuğu için ‘Ya işte çocuğa da eğlence olsun, yabancı dil kursu açalım’ diyerek açması, ya da bir para sahibinin ‘Ooo burada iyi para var’ deyip kurs açmasıyla, kurulan kurslar maalesef istenilen hedefe gidemez. Bir kere ben bir eğitimciyim, 39 yıldır derslere giriyorum. En başta ayrıldığımız nokta bu. Kurucu müdürü olarak benim İngilizce öğretmeni olmam bir de işletmeciliğin yanında akademisyenlik boyutuna da sahibim. İngiltere’de işletme üzerine yüksek lisans yapmışım ve kurumumu buna göre işletiyorum. Bir de Akademisyen olarak Osmangazi Üniversitesi’nde İngilizce İşletme derslerine girdim. Dolayısı ile bunlar bizim ayrıldığımız en önemli noktalar. Önder Dil’in ilk yaşlarından yani 1987-88 yıllarından bu yana hep yabancı öğretmenlerimiz olmuştur. 6 tane yabancı öğretmen hiçbir kurumda olmayan bir şeydir. Bazı kurumlarda bir, bazılarında belki iki tane vardır. Yabancı öğretmen önemli bir şeydir. Bazıları bilmedikleri için ilk seviyede ne yapacaksın yabancı öğretmeni diyorlar. Halbuki ne kazanacaksan ilk seviyede kazanacaksıni, çocuk çocukken kazanacak. Ben bir de burada ÖnderDil’de, üniversitede verdiğim dersin aynısını İşletme İngilizcesi olarak veriyorum. Tabii öğrencinin en önemli kazanımı da, benim 24 senelik sanayi geçmişim var. TÜLOMSAŞ’ta çalıştım 24 yıl. 10 senelik akademisyenliğim var. 25 yıl işletmeciliğim var, akademisyenlik, yüksek lisansım var, yurtdışında bulunmuşluğum var. Şimdi bütün bunların ışığında teorik bilgileri günlük yaşantımdan özgün örnek olaylarla süslüyorum.

Son olarak söylemek istedikleriniz nelerdir?

Ailelere çocukları için önerilerimiz oldu. Bir de kendileri için tavsiyemiz var: ileri yaşlarda yabancı dil öğrenmenin Alzheimer hastalığına iyi geldiği bilimsel olarak kanıtlanmış durumda. Dolayısı ile yetişkinler de fırsat bulduğunda bir yabancı dil, ikinci yabancı dil öğrenme çabalarına girsinler. İngilizce olması şart değil. Almanca, Japonca, Rusça, Arapça gibi kurslarımız da var. Elbette ki bir çocuğun algılaması gibi olmayacaktır ama o yolda hareket etmek önemlidir. Becerisini geliştirmek ve beyin çalıştırmak önemli olan. Bilim insanları araştırmalar yapmışlar ancak, benim gözlemlediğim,  bir yabancı dil öğrendiğinizde veya ikinci yabancı dil öğrenirken -kendim de bunu çok yaşadım- beyin otomatik olarak, farkında olmadan, bilinçsizce kendi ana dilinin dışında bildiğin başka bir dil varsa onunla da karşılaştırıyor. Beyin o dili de tekrar etmiş oluyor. Bu açıdan kesinlikle yetişkinlere de tavsiye ediyorum.

Editör: TE Bilişim