Geçtiğimiz hafta sonunda  ES Gazete’yi ziyaret eden CHP Parti Meclisi üyesi Prof. Dr. Gaye Usluer ile bir saati aşkın sohbet ettik.

 Gaye hanımın ismini, Osmangazi Üniversitesi rektörlüğüne adaylığı ile duydum. Ve o dönemde de Gaye hanımı destekleyen birkaç gazeteciden birisiyim. Gaye hanımı o günkü adayların içinde üniversiteye, öğrenciye bakışı ve projeleri  nedeniyle  ve bir kadın olması nedeniyle destekledim. Kendisiyle hiç tanışma ve konuşma olanağım olmadı o adaylık sürecine kadar. Prof. Dr. Usluer’i CHP’ye üye olmasından sonra tanışma olanağı buldum.

CHP Parti Meclisi olduktan sonra ilk kez bu kadar uzun süreli konuşma olanağı elde ettik. Merakla beklenen adaylığı, CHP ve çalışmalar hakkında sorular yönelttik. Bazen de biz de  CHP’ye bakış açımızı, eleştirilerimizi sunduk. Özel sohbetlerle ile ilgili bölümleri haber içinde yazmadık.

CHP’lin bir ailenin çoçuğu olarak CHP’ye yönelik eleştirilerimi  dile getirdim.  Partinin yerel örgütlerinin çalışmalarının yetersiz olduğunu, özellikle 12 Eylül sonrası açılan CHP’nin halktan uzaklaştığını ve hala uzak kaldığını dile getirdim.

CHP’nin basınla olan ilişkileri konusundaki  yanlışlarını anlattım. CHP yerel örgütlerinin genel merkezin gündemini bile dile getirmediğini söyledim.  Eskişehir gündeminde her zaman uzak kaldıklarını, hafta sonunda yapılan gündem  ile açıklamaların inandırıcılığın olmadığını ifade ettim.

Yaptığımız eleştirilerin büyük çoğunluğuna inandığını söyledi. Hatta not almamasına rağmen bu eleştirilerimizi  bir rapor haline getireceğini ifade etti.

Hem gazeteci olarak hem de CHP’li bir ailenin çoçuğu olarak eleştirilerimizi ve önerilerimizi anlattık. Ne kadar ciddi aldıklarını göreceğiz.

                       ***             ****                              *****

HACI VE HOCA

Her pazartesi günü  sokak pazarına gittiğimde kısa sürelide olsa sinirlerim bozuluyor.

Gerekçesi de çok basit.

Sokak pazarına alışveriş için gidiyorum, Pazarcıların ağızları alışık ya…

Yaşlı olunca veya sakallı olunca hemen başlarlar;

‘Hacı amca, hoca abi, kaç kilo istiyorsun”

Bizim de saçımız sakalımız beyaz ya..

Hemen , ‘hacı-hoca’ lafına başlıyorlar.

Tabi bende hemen tersliyorum.

‘Hacı ve hoca değilim… Genelde de hacı hocayı sevmem…’

Pazarcı  şaşırıyor, gözümün içine bakıyor…

Bu kızgınlığım şundan kaynaklanıyor..

Yıllardan beri süre gelen ‘din tüccarlarından, din sömürüsünden..’

Okuduğu surenin, ayetin anlamını bilmeyen  ve kendilerinin  ‘hacı’ ve ‘hoca’ olarak ortada dolaşmaları beni çıldırtıyor..

Bir de din üzerine laflar söylemleri var dayanılacak gibi değil.

Birilerinin söylediği lafları(kendisini hiç okumadığı yorumlamadığı için) kendisinin lafları gibi söylerler ya…

Gel de dayan..

Hafız ananın bir oğluyum. Biz kardeşler Kuran-ı Kerimi  okumuş  insanlarız. Diğer tarafta da Kuran-ı Kerim’in  türkçesini okumamı  sağlayan toprağı bol olsun Şevki Kurt amcaya teşekkür ederim.

Hacı-hoca lafına ilk tepki gösteren insan olarak tanıdım O’nu..

1978’li yıllarda Eski otogarın arkasında bulunan  sokak pazarına O’nun la gittik. Yine bir pazarcı O’na hacı amca diye hitap edince kıyametler koptu.

Neler söyledi neler…

Neden kızdığını sorduğumuzda da uzun uzun anlattı.

Arapça bilen, Kuran-ı Kerim’i  okuyan, yorumlayan insanlardan birisiydi.

Din tüccarları, din sömürücülerinin düşmanıydı.

Acaba diyorum, önümüzdeki Pazartesi günü sokak pazarına giderken başka bir elbiseyle gitsem, bu hacı hoca lakabına takılmadan alış veriş yapabilir miyim?