Hiç kar taneleri konuşmamıştım.
Bilirim benim gibi sende çok üşürsün. O yüzden kış gecelerinde üstümdeki yorganımın yarısını sana ayırıyorum.
Kar öyle tane tane yağıyor ki; henüz bizim yüreklerimize ilmikleri tek tek atarak sevdamızzı ördüğümüz gibi.
Yere düşmeden alıyorum kar tanelerini, yere serdiğim yüreğimin üzerine tek tek yerleştiriyorum.
Ama yüreğim durmuyor herşeye karışıyor, ‘o kar tanesini buraya koy’, ‘hadi iş yaparken de sevdiğine şiirler yaz.’…
Gökyüzüne bakıyorum; kar tanelerinden ötesini göremiyorum.
Üzerime yağan kar taneleri sıkı sıkı bana sarılıyor.
Avuçlarımdaki taneleri şiirler eşliğinde yerleştiriyorum yüreğimin üzerine…
Şekillenmeye başladı kar taneleri, elele tutuşuyorlar gibi…
Kirpiklerimdeki taneleri de yerleştiriyorum; sanki senin gözlerine benziyorlar.
Ahmet Arif’in şirini mırıldanıyorum:
“kaç bin yıllık hasretimin koncası
gözlerinden
gözlerinden öperim…”
Parmaklarımın arasından kayıyor taneler, yüreğim şekillendiriyor sanki…
Kar taneleri saçlarını örmeye başladılar, üşüme diye berede koydular başına…
Renklenmeye başladı kar taneleri; yeşil, sarı, mor,….
Bu yüreğim var ya; kar taneleri ile anlaşmışlar….
Bir kar tanesi yıldız gibi duruyor çene çukurunda…
Adeta kardan adama dönüşmüştüm; kar taneleri yüreğimle birlikte ayağa kalkıp, bakışlarımın hizasında durdular.
Sen olmuş kar taneleri…
Hiç bu kadar güzel kar tanesi görmemiştim.
Bakışlarım dolu dolu ‘yapmayın, gitmeyin’ diye sesleniyorum, eriyen kar tanelerinin arkasından…
Önce küçük küçük su birikintisi oluyor, avuçluyorum…
Suya dönüşmüş ve üzerine yağan kar taneleri yol açıyor Porsuğa doğru. Suya giriyorum, birlikte gidiyoruz…
Bilirsin yüzme bilmem ben, elimden tut olur mu?
Nehirlere ulaşıyoruz kar taneleri ile….
Martı seslerini duyuyorum, denize doğru gidiyoruz….
Bakışlarına tutunuyorum; Okyanus’a kadar boğulmamalıyım. Orası yüreğimin mabedi.
Kar tanesi yüreklerimizi kucaklıyorlar maviliğin derinliğinde…
ŞABAN BAĞCI