“Sırtını güneşe çevirirsen, gölgenden gayrı bir şey göremezsin. Onlara güneşi işaret ettim, onlar parmaklarıma baktılar.” Halil Cibran

        Hava ayaz mı ayaz ellerim ceplerimde bir türkü tutturmuşum duyuyor sun değil mi?
Aralık geldi kış kapı aralığından içeri girdi.Henüz hoş geldin demeye ve onu misafir edip baş köşeye oturtmaya hiç niyetimiz yok.Ama onunda yeni geldim hiç bir yere gitmeye niyetim yok edası,bize onu misafir etmekten başka yol bırakmıyor.

Kış güneşi sıcacık işimizde, evimizdeyken bizi ısıtır pencereden bakarken.Dışarı çıkarız ki yerdeki karı bile eritmeye hükmü yok.
 Ama oradadır bedenimizi ısıtmasa da yüreklerimizi ısıtır. O milyonlarca kilometre uzaktan bizlere ışığını veriyor, yeni umutlara çağırıyor  her gün, yeni yeni sayfalar açıyor.

Kış güneşi yalancıdır, derler aldatır,bir işe yaramaz. Yanlış zamanda yanlış yerdedir, aldatıcıdır. İnsana sıcakmış hissi yaratır, hasta eder derler,derler.

Oysa, kış güneşi en karanlık göğü aydınlatıverir puslu bir kış günü,bulutları dağıtır., kasveti durdurur.Donmuş kalpleri yumuşatır.Karlı dağların ardından gülümserken.

Bize işte ben buradayım beni görün dercesine tekrar tekrar kendini hatırlatır.Üşümeye hazır mıyız ki,kalplerimizi dondurmaya, kendi suçumuzu kış güneşine yükleriz.

Kış geldi çattı.Hadi yüzümüzü güneşe dönelim, bahaneler üretmek yerine, biz doğru yerde olalım ,gölgemizi  ve üşüyen parmaklarımızı değil,yüreklerimizi ısıtan güneşi görelim.Biz de bu eski dosta kilometrelerce öteden bir selam gönderelim!

        KIŞ GÜNEŞİ MERHABA!!!...

                                                                                          Yasemin Turhan