“BEN YANMASAM SEN YANMASAN….”
"Muhlis Akarsu - 45 yaşında, sanatçı,Muhibe Akarsu - 45 yaşında, Muhlis Akarsu'nun eşi,Gülender Akça - 25 yaşında,Metin Altıok - 53 yaşında, şair, yazar, felsefeci,Mehmet Atay - 25 yaşında, gazeteci, fotoğraf sanatçısı,Sehergül Ateş - 30 yaşında,Behçet Sefa Aysan - 44 yaşında, şair,Erdal Ayrancı - 35 yaşında,Asım Bezirci - 66 yaşında, araştırmacı, yazar,Belkıs Çakır - 18 yaşında,Serpil Canik - 19 yaşında,Muammer Çiçek - 26 yaşında, aktör,Nesimi Çimen - 62 yaşında, şair, sanatçı,Carina Cuanna Thuijs - 23 yaşında, Hollandalı gazeteci,Serkan Doğan - 19 yaşında,Hasret Gültekin - 22 yaşında şair, sanatçı,Murat Gündüz - 22 yaşında,Gülsüm Karababa - 22 yaşında,Uğur Kaynar - 37 yaşında, şair,Emin Buğdaycı - 18 yaşında, şair.Asaf Koçak - 35 yaşında, karikatürist,Koray Kaya - 12 yaşında,Menekşe Kaya - 15 yaşında,Handan Metin - 20 yaşında,Sait Metin - 23 yaşında,Huriye Özkan - 22 yaşında,Yeşim Özkan - 20 yaşında,Ahmet Özyurt - 21 yaşında,Nurcan Şahin - 18 yaşında,Özlem Şahin - 17 yaşında, Asuman Sivri - 16 yaşında,Yasemin Sivri - 19 yaşında,Edibe Sulari - 40 yaşında, sanatçı,İnci Türk - 22 yaşında,Cengizhan Demir - 28 yaşında"
2 Temmuz 1993 tarihinde Sivas'ta Pir Sultan Abdal Kültür Derneği tarafından organize edilmiş olan Pir Sultan Abdal Şenlikleri sırasında Madımak Oteli'nin yakılması ve çoğunluğu Alevi 33 yazar, ozan, düşünür ile 2 otel çalışanının yanarak ya da dumandan boğularak hayatlarını kaybetmesi ile sonuçlanan olaylardır. Ayrıca dışarda toplanan göstericilerden de iki kişi hayatını kaybetmiştir.
Resmi tarihte bu kadar yazılır Sivas Katliamı, Madımak Oteli…
Halkın tarihinde, türkülerle yakılır, canlarla, kanlarla yazılır, ağıtlarda söylenir..
"Döne döne samaha duranlar tutuştu önce
sonra türküler 
sonra da şiir çığlıksız düştü türkülerin yanı başına
Sivas Sivas yiğitlik midir emanet cana kıymak ?
Yiğitlik midir bir tutam ışığı kör bıçakla güneşten koparıp 
karanlığa kuban etmek ?
Söyle hangi kitapta vardır elleri kolları bağlıyı yakmak ?"
Kısaca anımsayalım:
Pir Sultan Abdal Şenlikleri kapsamında, aralarında Aziz Nesin'in de bulunduğu pek çok sanatçı ve fikir insanı dönemin Sivas valisi Ahmet Karabilgin'in özel davetlisi olarak bu kente geldi.
Binlerce kişiden oluşan karşıt grup, Kültür Merkezi’nden yeniden Hükümet Meydanı’na geldi. Hükümet Konağı’nı taşlamaya ve slogan atmaya başlayan grup ardından Madımak Oteli civarına ulaşarak, slogan atmaya devam etti. Grup önce Madımak Oteli önündeki araçları ateşe verdi ve oteli taşladı. Madımak Oteli tutuşturulan perdeler ve alt katta bulunan eşyalarla birlikte yakıldı. Otele sığınmış olan kişilerden, aralarında Asım Bezirci ], Nesimi Çimen,Muhlis Akarsu, Metin Altıok  ve Hasret Gültekin'in de bulunduğu 35 kişi yanarak veya dumandan boğularak yaşamını yitirdi. Aralarında Aziz Nesin'in de bulunduğu 51 kişi de olaylardan kendi olanaklarıyla, ağır yaralarla kurtuldu. İtfaiye merdiveniyle kurtarılmaya çalışılan Aziz Nesin, merdivendeki görevli tarafından darp edilip, merdivenden itfaiye aracı etrafında toplanan karşıt görüşlü kalabalığa doğru itildi…..
Yakanları, yobazları savunanlar bu ülkede milletvekili, bakan oldu…
Rıfat Ilgaz’ın sözleri hala bugün için geçerli: " Firavunlar tabletleri kütüphanede kırdı. Hitler orduları Avrupa ’da bütün kütüphaneleri yaktı. Dünya tarihinde ilk kez aydınları bir binaya koyup yaktılar."
Katliamlarda, insanların yakılmasında, çoluk çocuk öldürülmesinde sadece sistemi uygulanlar, iktidarlar, tetikçiler değildir. Sessiz kalanlar, duyarsız olanlar, ‘Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın’ diyenlerde sorumludur.
Unutulur mu, yakılanlar ve yakanlar?
Sabahat Akkiraz “Sivas’ı unutmak mı?” yazısına bir göz atalım:
“Kimi unutmak mesela? 
Muhlis Akarsu'yu, Menekşe'yi, Edibe'yi mi unutayım?
Neyi unutmak mesela?
Otelin önündeki binlerce ağzı salyalı yobazı mı unutayım?
Kırılan camlardan dışarı uçuşan perdeler ile tutuşan canları mı unutayım?
Teşhiş etmek için yanmış vücutlara baktığımızı mı unutayım?
İlaçlanmadan gavur ölüsü gibi battaniyelere sarılan şehitlerin, vücutlarından battaniyeleri ayırmak için çığlık atan aileleri mi unutayım?
Mahkeme salonlarında hakaretlerin havaya uçuştuğu duruşmaları, önce avukatlıklarını sonra mecliste vekil, bakanlık yapan zatları mı unutayım?
Acılarımıza "hayırlı olsun" diyenleri, Sivas'ı sadece işi geldiğinde konuşan çıkarcıları mı unutayım?
Ben Sabahat Akkiraz.Hergün bunları yaşıyorum. 
O yüzden ne "unutmadım aklımda" ne de unutmayacağım. Yaşıyorum bu acıyla...”
21 yıl geçti… 
Yine açıklamalar yapılacak, içlerinde katliamda sorumluluğu olanlar da üzüntülerini dile getireceklerdir. 
Timsahın gözyaşları gibi…
Hiçbir zaman bunları unutmayacağız, unutturmayacağız..
Yakanları da hep ‘teşhir’ edeceğiz…
Demokrasi, insan hakları, emek, insanca yaşam mücadelesi içinde olmaya devam edeceğiz. 
Kimimiz fabrikada, kimimiz, büroda, kimimiz sokaklarda, alanlarda mücadelemizi sürdüreceğiz. Kimimiz sazımızla, sözümüzle, elimizdeki fırçamızla tabloya yansıttığımız inancımızla direnişe ve mücadeleye devam edeceğiz. 
Yine yakılabiliriz, öldürülebiliriz, demir parmaklıklar arasına da konabiliriz. 
Yüreklerimizi, beyinlerimizi hiçbir zaman öldüremeyeceklerdir. 
Nazım Hikmet ‘Kerem gibi ‘ şiirinde söylediği gibi:
“Hava kurşun gibi ağır! 
Bağır 
   bağır 
      bağır 
         bağırıyorum. 
Koşun 
   kurşun 
      erit- 
        -meğe 
           çağırıyorum... 
O diyor ki bana: 
-Sen kendi sesinle kül olursun ey! 
                            Kerem 
                             gibi 
                                yana 
                                   yana... 
  
"Deeeert 
     çok, 
       hemdert 
            yok" 
Yürek- 
   -lerin 
kulak- 
   -ları 
      sağır... 
Hava kurşun gibi ağır... 
Ben diyorum ki ona: 
-Kül olayım Kerem 
             gibi 
                yana 
                   yana. 
Ben yanmasam 
        sen yanmasan 
             biz yanmasak, 
         nasıl 
           çıkar 
             karan- 
                -lıklar 
                   aydın- 
                      -lığa... 
Hava toprak gibi gebe. 
Hava kurşun gibi ağır. 
Bağır 
   bağır 
      bağır 
         bağırıyorum. 
Koşun 
   kurşun 
      erit- 
        -meğe 
           çağırıyorum...”