Hayat  upuzun bir yol. 
Düşe kalka  da olsa, yorulsak dahi  sonuna kadar yürümek  zorunda olduğumuz.
Ne sonunu biliriz, ne de nerelerden geçeceğimizi.
Kalabalıktır bu yol, hep birlikte yürüyor gibi görünsek de büyük bir çoğunluğumuz yalnızdır aslında.
Vardır sağımızda solumuzda farklı yerlere doğru giden yollar ama biz cesaret edemeyiz kalabalık içerisindeki yalnızlığımızdan ayrılmaya…
Cesaret edemeyiz o geniş, aydınlık ve güvenli sandığımız yoldan sapmaya…
“Herkes nereye biz de oraya” dır tek bildiğimiz. Nereye bile gittiğimizi bilmeden.
 Türkülere ezgi olurum bazen şiirlere ses…
Nazım Hikmet’in bir şiirine ses oluyorum.
“Kar kesti yolu / sen yoktun. / Oturdum karşına dizüstü / seyrettim yüzünü / gözlerim kapalı./ Gemiler geçmiyor uçaklar uçmuyor / sen yoktun. / Karşında duvara dayanmıştım /konuştum konuştum konuştum / ağzımı açmadım. / Sen yoktun,/ ellerimle dokundum sana / ellerim yüzümdeydi.” 
İşte ben de böyle  yürürken başka bir yol gördüm sol tarafımda
Ve yolun biraz ilersinde “sen”…
Bana bakıyordun  “gel” diyordun.
Hemen gözlerimi kendi yoluma çevirdim, ama aklım solumdaki yolda
Tekrar başımı çevirdiğimde gitmiş olsaydın senin yolunu hiç göremeyecektim.
Ama sen hala oradaydın  ve hala bana bakıyordun o unutamadığım gözlerinle gülümseyerek.
Sana doğru birkaç adım attım tedirgince , sonra durdum
Bir gözüm kendi yolumda , ama diğer gözüm yüreğimi de yanına almış senin yolunda.
“Korkma “ dedin. “Burası sevda yolu, bu yolunda sonu belli değil ama biliyorum ki bu yol yürümeye değecek kadar güzel. BİRLİKTE YÜRÜYELİM” dedin.
İçim ısındı yüzündeki , gözlerindeki, sesindeki  güvenle.
Elimden tuttuğun an yürürken bütün korkularımı unutuyorum OKYANUSUM…
 
Şimdi birlikte yürüyoruz “sevda yolu” ndan
Sonunu değil , birlikte yürürken gördüğüm güzellikleri  düşünmek istiyorum sadece.
Yürürken üzerimize doğan sabah güneşini, ikindi yağmurlarını, akşamın esintisini ve gecenin gizemini düşünüp yaşamak istiyorum.
Birlikte ağlayıp birlikte gülmenin güzelliğini…
İkimizde yol kenarlarında ki meyve bahçelerinin, ekin tarlalarının güzelliğine dalmışken, gökyüzünün  maviliğine bulutların beyazlığına büyülenmişken, önümüzdeki taşları farketmeden tökezlediğimizde ve ellerimize dizlerimize aldığımız yaraların acısına aldırmadan gülümseyerek yola devam etmemizin mutluluğu ile yaşamak ve yaşlanmak istiyorum.
Yani DİLDAR’ ım ben bu yola seninle girdim ve eğer bu yolun bir sonu varsa, o sonu seninle görmek istiyorum. 
Şimdiki gibi. Birlikte ve elele…
Ve inanıyorum ki biz elele olduğumuz sürece, hiç kimsenin ne eli,  ne gözü, ne de gücü bize değemeyecek. Ne bahçelerimize, ne tarlalarımıza, ne gökyüzümüze, yağmurumuza, güneşimize, gecemize, gündüzümüze, gözlerimize, yüreğimize, yolumuza ve sevdamıza kimse değemeyecek.
Bil ki aşkım elimde elini hissetmediğim zaman, kalanlarla sevda yoluna devam etmeyeceğim
Hayat yolunda kalabalığın içerisindeki yalnızlığıma döneceğim
 
Teşekkür ederim bitanem, beni ışığın nefesin olarak kabul ettiğin için. Yüreğim sana asla nankörlük etmeyecek. Bana çok şey öğrettin. Sevgiyi bilirdim ama sevgiyi paylaşmanın güzelliğini, sevgiyi dillendirmeyi, özlemenin güzelliğini senden öğrendim. Sevildiğimi hissetmeyi de…
Seni  seviyorum
Yani canım
Ya  sen… Ya  hiç…     02.12.2011
ŞABAN BAĞCI