Türkiye Lozan Anlaşması ve Cumhuriyetin ilanıyla birlikte kazandığı tam bağımsızlık ve çağdaş uygarlık  idealini  30 sene sonra hiç mücadelesiz nasıl kaybetti?

Çanakkale ve Kurtuluş Savaşlarında stratejik ve en sıkıntısını çektiğimiz şey uçak filomuzun olmayışıydı.  Atatürk bunun farkındaydı. “Göklerini koruyamayan milletler yarınlarından emin olamaz. İstikbal göklerdedir” diyordu. Cumhuriyetin ilanından hemen sonra  girişimlerine başlamıştı.

Cumhuriyet ilanından sadece iki yıl sonra 28 Ocak 1925 günü uçak yapımına başladığımız ve 28 Ocak 1925 günü ilk deneme uçuşumuzu başarıyla gerçekleştirdiğimiz çok bilinmez..

1925 yılı Atatürk’ün meşhur sofra muhabbetlerinden biri. Türk Tayyare cemiyetinin kuruluş hazırlıkları konuşuluyor. Şöyle söylüyordu ;

-Eskimiş teknolojileri değil , en yeni yeni teknolojiyi ülkeye getirmediğimiz, getiremediğimiz sürece, yabancı ülkelere bağımlı olmaktan kurtulamayız. Eski teknolojileri bize kolaylıklar tanıyarak getiren yabancı devletlerin kurnazlıklarını anlamamak için insanın ya kör ya da aptal olması gerekir. Dünya savaşı biter bitmez bu kara günlerde kullanılan tüm silahlar birdenbire demode oluverdi. Almanlar, Fransızlar, İngilizler, Amerikalılar ellerindeki bu silah fabrikalarını uzun vadeler tanıyarak geri kalmış ülkelere satmaya çalışıyorlar. Neden ? Çünkü onlar daha modernlerini , daha etkili olanlarını yapabilecek fabrikalar kurmakla meşguller. Biz yeni ve genç bir Türkiye kuruyoruz. Dost düşman ülkelerin geride kalmış teknolojilerine gereksinmemiz yok. Ya en yenisini kurar, onlarla boy ölçüşürüz, ya da biraz daha sabreder bunu yapabilecek güce erişiriz. ..

Bu bir hedefti.. Kulak verenlerden biri savaş kahramanlarımızdan biri. Vecihi Hürkuş’tu

Düşünün WRIGHT kardeşler 17 Aralık 1903 de ilk uçağı uçurmuştu. Bu uçağın katettiği mesafe 37 metre, uçuş süresi 12 saniyedir.

Övünç kaynağımız ilk havacımız, pilotumuz Vecihi Hürkuş kendi adını taşıyan uçakları üreterek ilk Türk uçak tasarımcısı ve yapımcısı olmuş, Türkiye’deki ilk uçuş okulunu kurmuş, ilk kadın pilotu eğitmiş ve de ilk Türk sivil havacılık okulunun kurucusu olmuştur. Halkapınar Tayyare Atölyesinde K-VI uçağını ürettiğinde tarih 24 Haziran 1923’tü.. WRİGHT kardeşlerden 20 yıl sonra.  1925 de Türk Tayyare Cemiyeti kuruldu. İlk uçak fabrikamız TOMTAŞ 1926 yılında faaliyete geçti.

Vecihi Hürkuş’un kendi adını taşıyan uçakları ;

VECİHİ-KV1 – Tasarımını 24 Haziran 1923’te yaptı. Uçağın gövde, kanat ve diğer parçalarını Halkapınar Tayyare Atölyesinde yerli malzeme ile yaptı. Yardımcıları Sadefi Vasıf Bey ve Agop Usta idi. Çekoslovak malı Gnomm et Rohn motor 110 Beygirlikti. Bu motor kaçan Yunan Ordusunun geride bıraktığı bir uçaktan alınmıştı. 14 ayda montajı tamamlandı Seydiköy ( Gaziemir) Hava Alanına taşındı. 15 dakika süren ilk uçuşu Vecihi Hürkuş bizzat yaptı . Hızı saatte 207 km idi. KV-1’İN teknik özellikleri dönemin modern avcı uçakları ile aynı seviyede idi.

VECİHİ-XIV- Üretimi 19 Haziran 1930 da başladı. İlk tecrübe uçuşu 16 Eylül 1930 da Kadıköy Kızıltoprak’da büyük bir kalabalık önünde başarıyla yapıldı. Havada 15 dakika kaldı. Uçağın tüm kumanda ve kabiliyeti tam netice alarak yere indi. Ancak bu uçuşu Türk Havacılık makamları onaylamadı. Vecihi Hürkuş uçağı bir trene yükleyerek Çekoslovakya’ya götürdü. Prag da Uluslararası Sivil Havacılık Komisyonu 9-25 Nisan 1931 de altı uçuşla test etti. Bu test 2.500 metrede  -22 hava koşullarında bile tam başarı ile sonuçlandı. Yapısında kullanılan malzeme ve aksamın sertlik ve sağlamlık kontrolleri sonucunda “Dünyanın en iyi spor tayyarelerinden biridir” olarak sertifikalandırıldı.

Özel sektör bu faaliyete destek verdi ve Nuri Demirağ Avrupa ve Amerika’da mühendisleri ile birlikte bütün laboratuvarları, imalat tezgahları, muazzam ısı fırınlarını, presleri, imalat plan ve proje salonlarını inceledi. Dönüşte şöyle söylüyordu ;

-Avrupa’dan, Amerika’dan lisans alıp tayyare yapmak kopyacılıktır. Çünkü verdikleri lisanslar demode tiplerdir. Dolayısı ile kopyacılığa devam edersek demode şeylerle boş yere zaman kaybederiz. O halde biz yeni bir Türk Modeli yapmalıyız. ..  “Lisans altında yaptığınız uçak sizin özgürlüğünüz değil bağımsızlığınızdır”…

Nuri Demirağ kurduğu uçak fabrikasında NuD-36 ve NuD-38 uçaklarının motor haricinde tüm parçalarını imal etti. Motorlarını da en küçük vidasına kadar imal edebileceğini söylemiş planlamış ve gerçekleştirmiştir. NuD-36 nın motor çalıştırma sistemi (engine starting system)  önemli bir yenilikti. ABD nin 1960 da ürettiği  F-4 Phantom savaş uçaklarında bile bu sistem yoktu. NuD-36 dan 10 adet üretildi.

Sonraki model NuD-38  bombardıman uçağına dönüştürülebiliyordu.  1000 Km menzilli altı kişilik çok üstün teknolojiye sahip bir uçaktı.

1944-1946 yıllarında THK-5A'yı ürettik. Bütün motorları T.H.K. Gazi Motor fabrikasında lisans altında üretilmişti. Yurt dışına ihraç edilen yüzde yüz yerli tek uçağımızdır. 1949 da Paris Air Show fuarında umulmadık bir ilgi görmüş ve Danimarka’dan 1 adet sipariş almıştır. Uçak bir ambulans uçağı olarak düzenlenerek 1951 de Danimarka’ya teslim edilmiştir. Bu uçak halen müzededir ve faaldir.

Bunların dışında 1925 de kurulan Şakir Zümre Bomba fabrikasında 1939 dan itibaren 300,500,1000 kg’lık bombalar ve mayınlar imalatına başlanmıştı. Bu üretim Kara , Hava ve Deniz Kuvvetleri dışında Bulgaristan, Polonya ve Mısır’a satışlar yapılıyordu. 1937 de Yunanistan’la yapılan 1,5 Milyon liralık sözleşme tam bir ekonomik zafer olmuştur.

Evet bu özgürlük değil bağımsızlıktı. Atatürk’ün  daha 1925’te verdiği hedefe çok yaklaşmıştık ki onun ölümüyle birlikte yaratılan efsane çöküş dönemine giriyordu.

Ne olduysa 1950 sonrası oldu. İkinci Dünya Savaşı sonrası yaşanan soğuk savaş nedeni ile Türkiye Amerika’ya yanaştı. Yanaşmakla kalmadı o güne kadar Atatürk önderliğinde yapılan tüm atılımların önü kesildi.  Amerika’iı  Max Weston Thornburg ‘un hazırladığı bir rapor harfiyen uygulandı.  Bu rapora göre Türkiye bir Tarım ülkesidir , planlarını ona göre yapmalıdır. Endüstriye ihtiyacı yoktur. İhtiyaç duyulan araçları Amerika’dan hibe ve kredili satış olarak temin edebilirdi.

İp burada kopuyordu. Savunma Bakanlığı  artık Nuri Demirağın kurduğu uçak fabrikasında üretilen uçaklar için sipariş vermemeye , Amerika’dan tedarik etmeye başlamış bununla yetinmeyip Uçak fabrikasının yurt dışına satış yapmasını da yasaklamıştı. Nuri Demirağ kurduğu Gök Okulunda kendi üretimi modellerle kırımsız 16.000 saat uçmuş ve Türk Havacılığına 290 yetişmiş pilot hediye etmişti.  MKEK’ye devredilen fabrika 1954 de Demokrat Parti zamanında  kapatıldı.  Uçak fabrikası yabancı lisans altında “traktör” üretmeye başladı.

Mermi ve bomba imal eden Şakir Zümre Bomba fabrikası ise  işçilerinin maaşını “soba” üreterek ödeyebilmişti.

25 senelik emeklerimiz uçup gittiği gibi, Türkiye artık bağımsız değil “bağımlı” bir ülke olarak bir daha belini doğrultamayacaktır. Türkiye bu gerçeği 1964 de Kıbrıs’a harekat düzenlemeyi planladığında , ABD başkanı  Lyndon Johnson İsmet İnönü’ye yazdığı mektupla  “bizim silahlarımızı bizim iznimiz olmadan kullanamazsınız”  diyerek  tokat gibi yüzümüze vurmasıyla anladı.

6 Mart 1922 de Mustafa Kemal’in meclis kürsüsünde yaptığı konuşmayı unutmuştuk.

Konuşmasının ana fikri Avrupa ve Batı’nın ikiyüzlülüğü idi. Son cümlesi şudur ;

-Hangi İstiklal vardır ki, ecnebilerin nasihatleri ile ecnebilerin planlarıyla yükselebilsin ? Tarih böyle bir hadiseyi kaydetmemiştir….