Ankaragücü başkanı birden sahaya girdi ve orta hakemi sert bir yumrukla yere düşürdü. Çevresindeki avane onunla da kalmadı kafasına, göğsüne acımasızca tekmeler savurdu. Orta hakem başını korumaya çalışıyor ayağa kalkamıyordu. Nihayet çevreden yetişenler hakemi bu magandaların elinden aldı. Gözünün altında mor bir şişlik vardı. Medya olayı duyurdu ve çokgeçmeden yer gök kınama paylaşımlarıyla doldu taştı, tepkiler, bildiriler arşı alaya çıktı. İlk kınayanlardan biri de CB oldu.

Sanki kınayanlarla yapanlar arasında hiçbir ilişki olmayan kendinden bağımsız münferit bir olay gibi bakılan bu şiddet tamamen toplumun üzerine karabasan gibi çökmüş kötücül bir bütünün parçasıdır. Şiddet yaşayageldiğimiz yüzlerce sorunun bir bölümü… Kınayan profillerin bazılarına şöyle bir bakınca riyakârlık ve mide bulandırıcı bir tiksinti hissediyorsunuz..Riyakârlık yaparak günü kurtarmaya, ahlak timsali kesilmeye, örnek insan pozlarına girmeye, yaşanılan bu hadisenin bütünün bir parçası değil de; sanki münferit bir meseleymiş gibi lanse etmeye hiç gerek yok.

Olaya Türkiye gerçeğinin bir parçası olarak bakmak zorundayız. Bu hadiseler bozulmuş, çürümüş bir toplumun, hasta bir zihniyetin sonuçlarıdır. Bu tür insanları internette fenomen haline getiren, cami minberinden “doktorları dövün” fetvası veren,  dövülen doktoru “haketti” diye gazete başlıklarına taşıyan, mafyavari ceza yöntemlerine “oh olsun” diyerek alkışlayan, “beni solladı” diye sürücüyü silahla vurup öldüren, kadınlar sokak ortasında bıçaklanıp öldürülürken iyi hal indirimleriyle, infaz yasası oyunlarıyla suçluyuadeta aklayan, Jandarmaya diklenen, tehdit eden, hakaret eden Toros sürücüsünden, yakışıklı güvenliğe kadar garip tipleri internet fenomeni haline getiren, göğüs çatallını gösteren kadına izlenme ve bağış rekoru kırdıran, günlerce gündemde tutan bu hastalıklı ve çürümüş kitledir Şaşırmanın mantığı yok. Toplum, hizayı nereden alıyorsa, ya da ipi nereden çekerseniz ona göre hizalanıyor.

Andre Çehov bir eserinde şöyle diyor. “Eğer filmin bir yerinde silah görünüyorsa, o silah filmin sonunda mutlaka kullanılır. Bu filmde silahı gösterenle, kullanımından pay çıkarmayan kişiler aynı kişilerdir” 

Bu toplum aynı zamanda psikolojik şiddete de maruz kalıyor. Hukuksuzluk bir psikolojik şiddet türüdür, çocukların gece karanlığında tenha yollarda okula gitmesi de bir psikolojik şiddettir. İnsanların madden ve manen geçimsizliğe ve ümitsizliğe mahkûm edilmesi, gençlerin gelecekleri için hiç bir umut taşımamalarına sebep olan bir düzen de psikolojik şiddettir. Ne yazık problemi çözmesi gerekenler aynı zamanda problemi yaratanlardır, Böyle olunca da bu konulara kayıtsız kalacakları çok belldir. Psikolojik şiddet bir yönüylefiziksel şiddetin de tetikleyicisidir. 

Genel karakterlerine baktığınızda sorunların çözümünü şiddette arayan bu hastalıklı güruha göre iç sorun, dış sorun fark etmez her sorun baskı, tehdit ve şiddetle çözülebilir.Medya bunu görsel ayrıntılarıyla okuyucuya/izleyiciye aktarır. Şiddetin pornografisi denen şey budur. Bu noktada, özellikle bedensel bütünlüğü bozma amaçlı olarak, bilinçli ve kasıtlı uygulanan şiddet türlerinin görsel ve işitsel anlatılarda işlenişi Şiddetin Pornografisidir.

Böylece toplumun ezilen kesimikorku içinde sindirilerek kendi gerçek ve hayati sorunlarından arındırılır, yok sayar hale getirilir. Yaşadığımız şey budur.

Ama şunu hiç unutmamak gerek “Şiddet şiddeti doğurur” Bu gidiş iyi bir gidiş değildir.