Geçenlerde ölen Amerikan devlet adamı Henry Kissinger’in bizim için söylediği bir söz vardı. “Türkiye Türklere Bırakılmayacak Kadar Önemlidir”

Bu topraklar oldum olası sinirli ve huysuz bir at gibi bizi sırtından atmaya çalıştı. Topraklarımızın elimizden çıkması gibi bir senaryoyu hiç önemli bulmadık. Gerçekleşmeyeceğine olan inancımız hep vardı. Bu inanç Cumhuriyet’in bize verdiği yüksek özgüvenden geliyordu. Cumhuriyet rasyonalizmin yani akılcılığın projesiydi. Artık geldiğimiz noktada en yüksek ''Cumhuriyetçiler'' başta olmak üzere, ne kadar akılcıyız kimse bilmiyor. Çok net olarak bu, sinirli ve huysuz at sırtından bizi atma hareketlerine yine başladı! 

1.Dünya savaşında Osmanlı devleti mağlup oldu. Galip devletler savaş sonrası, Osmanlı devletinden talep edilecekleri belirlemek amacıyla toplandılar. Bu toplantı Lord Curzon tarafından raporlandı. Raporun ana teması şöyleydi;

''Türkler tarihimizin son 500 yılına karabasan gibi çöktü ve bu hesabı görmemiz için elimize tarihi bir fırsat geçti. Bölge üzerinde öyle düzenlemeler ve planlamalar yapmalıyız ki hem son 500 senenin hesabı görülmeli, hem de gelecek 500 sene torunlarımız bu tip bir tehdit ile mücadele etmek durumunda kalmamalı.''  Aslında bu sözler bilinmedik bir şey değildi. Curzon Lozan’da bunu İsmet Paşa’nın yüzüne de söylemişti.

Şimdi anlıyoruz ki Atatürk’ten sonra kurtarıcı rolü oynayanlar aslında bize karagöz oynattılar. Bilgi azınlığın elinde kaldı, iktidar karagözün. Dünya haritasına şöyle biraz geri çekilip baktığınız da gerçekten de Türkiye’nin kimselere bırakılacak gibi olmadığını görürsünüz. Türkiye nerede duruyor? Sizce bu dünyanın göz bebeği bu huysuz at, sadece ama sadece askeri gelişim ve güç ile zapt edilebilir mi? Zor. Bu ülke ancak çürümüş beyinler yüzünden bu hale düşerse düşer. Türkiye’de bir BEKA sorunu var mıdır diye sorarsanız elbette vardır. Ama şimdiye kadar atılan nutuklarda söylenen BEKA sözcüğünün içinde saklı olan şey siyasi popülizm ve siyasetçinin koltuk bekasıdır.

Aslında bu topraklar, sıklıkla gerçek BEKA probleminin nerede olduğunu haykırıyor. Bakın yine deprem oldu ve bilim insanlarının işaret etmekten yorulduğu büyük İstanbul depremi kapımızda. 15-16 milyon insanın yaşadığı İstanbul. Türkiye'nin %18-19'unun yaşadığı İstanbul. Vergi gelirlerinin ve dış ticaretin neredeyse yarısının tek başına kaynağı olan İstanbul… Biz bir hafta kadar deprem konuşuyoruz belki o kadar bile değil. Sonra? Sonra bir deprem daha olana kadar hatırlanmaz! Gerçek BEKA bu değilse nedir?

 Dünyadaki gelişmeleri takip ediyorsanız, çok kutuplu bir dünya düzenine doğru gittiğimiz açıktır.  Bu sürecin çok sancılı ve acılı olacağı da açıktır. Amerika'nın Çin ile olan soğuk savaşı, Çin'in ekonomik olarak galibiyetiyle devam ediyor. Bu çekişme ve yarışın sonu, tartışmasız yeni bir toplum ve devlet modeli doğuracak. Dünyanın ve halkların, popülizm ile yönetilemeyeceği süreçlere doğru gidiyoruz. Bu süreçte bize gerekenler Matematikçilerdir, Mühendislerdir. Biyologlardır. Kimyagerlerdir. Tarihçilerdir. Bilim insanlarıdır. İmamlar, hacılar, hocalar, şeyhler, müritler değil!. Öyle olmadığına göre gerçek BEKA bu değilse nedir?.

Anadolu'nun da içinde bulunduğu bu geniş coğrafyada, 5 büyük medeniyet doğmuş ve çökmüştür!  Oysa hepsi de kendi medeniyet ve iktidarlarını, kıyamete kadar sürecek sanma gafletinde bulunmuşlardı. Fakat bu açık bir gafletti.. Gençliğe Hitabede; ''Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dâhilinde iktidara sahip olanlar, gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler.''  bölümündeki GAFLET kavramına bir de bu açıdan bakmamız gerekir. Bu medeniyetlerin çökmelerini hazırlayan süreçlerin kaynağında PARA ve GÖÇ hareketlerinin bulunduğunu bilmemiz, anlamamız, aktarmamız gerekir!

Meseleleri ideolojilerle, inançlarla, hayallerle, kişisel kabullerle değerlendirmekten acilen vazgeçmemiz gerekiyor. Çok fazla bilgilenmemiz gerekiyor. Çok fazla çalışmamız gerekiyor. Çocuklarımızı bekleyen Türkiye, büyük krizlerin ve sorunların Türkiye'si olacak. Etimizle, kemiğimizle, aklımızla, algımızla, her şeyimizle buna hazırlanmak zorundayız..

Anadolu'yu ve üzerinde yaşayanları, büyük bir sınav bekliyor...

(Bu yazının içeriğinde Anarko Otonomist sayfasından alıntılar yapılmıştır.)