Cumhuriyet tarihinin ilk bilinçli çevre faaliyeti…-1

Ülke ve şehir gündeminin çok hızla akıp gittiği bir durumdayız.

Gün içinde neredeyse iki bazen üç olay, gelişme ya da hareket anında söylem, eylem, tartışma, eleştiri konusu olabilmekte.

Gündemi yerelde ve genelde yakından takip etmenin verdiği ilgiyle, sıklıkla esas konu olması gereken gelişmelerin farklı konuların gölgesinde kaldığını ya da bırakıldığını görebilmekteyiz.

Hele birde bazı yazılı, görsel ve sanal medyanın bazı konuları ne hikmetse hiç görmemesi, görememesi, gördürülmemesi kendini çok net gösteriveriyor.

Olağan okuma, sorgulama, irdeleme sürecimde gölgede bırakılan, bıraktırılan bir zeytinlikler konusu var.

Bu konu benim açımdan doğrudan beynimize, mantığımıza, vicdanımıza hitap eder bir anlamda.

Meclise gündemine getirilen torba yasanın içinde öncelerinde defalarca yüksek mahkemelerce iptal edilen maden alanlarının zeytinliklere denk geldiğinde zeytinlik alanların madencilik faaliyetlerine açılabilir olması siyasal iktidar tarafından ısrarla istenmekte ve şu an mecliste görüşülme arifesinde.

Zeytin bölgesi Gemlik’e sıklıkla gidip gelen bir yaşayan olarak, zeytinin anlamını, önemini ve sevgisini taşıyan bir birey olarak konunun hassasiyetini vicdani yorumlayıp aklımdan geçen deli sorulara cevap bulmaktayım.

Bulduğum cevabın sonucunda ise, ne diyeyim Rabbim bildiği gibi yapsın demekten başka bir durum kalmamakta.

Yalnızca şunu söyleyeceğim ne çekti bu zeytin elinizden...

Geçmiş süreçlerin itiraz edenleri, sahip çıkanları olan.

Zeytinle beraber doğamız için, ormanlarımız için, yeşil vatanımız için mücadele eden ve yerlerde sürüklenen, coplanan, biber gazı yiyen çevrecilerimizi, köylülerimizi, duyarlılarımızı yürekten kutluyorum ve haklarını ödeyemeyiz derim.

Gelelim bizim konumuza.

Çevre üzerinde ve özellikle zeytin konusunu araştırırken Değerli Can Hacıoğlu’nun 2017 yılında yaptığı bir haber ilgimi çekti.

Bu haberi esas alarak detaylı araştırma yapmam gerekti.

Sevgisini yüreğimizde taşıdığımız Eskişehir ve biraz daha hassasiyetimiz olan Mihalıççık yöremiz Cumhuriyet döneminin ilk çevre eylemine sahip olduğunu biliyor muydunuz?

Cumhuriyetimizin kurucusu Milletimizin ulu önderi Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün hasta yatağında dahi halkına mesuliyetin, dertlere hassasiyeti ve ulaşılabilirliğinin görülmesi açısından konuyu şöyle aktarayım sizlere.

Osmanlının son döneminde kapitülasyonlar neticesinde kurulan Çatacık ormanlarında bulunan Fransız, Avusturya, Macar ortaklı olan ve Hakkı Bey diye tanınan biri tarafından işletilen kereste fabrikası, bakir Çatacık ormanlarında gözle görülür bir tahribat yapar.

Çatacık ormanında o zamanın teknolojisi ve insan esaslı bir imalat ile insan beli yüksekliğinden kesilen ağaçların en seçmeleri dekovil hattıyla Beylikova’ya, oradan da trenler ile Bandırma limanına ve gemilerle de yurtdışına götürülür.

Yine bir kısım tomruklarda buharlı trenlerde yakacak olarak kullanılır.

Ormandaki vahşi kesim ve tahribat Eskişehirli orman köylüleri tarafından Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e bir mektupla iletilir.


Köylülerin mektubundan hemen sonra Gazi Mustafa Kemal Atatürk 1937 yılının Nisan ayında, Çatacık’a gelir.

Fabrikanın ormanlara verdiği zararı Atatürk’e bildiren 11 civar köy muhtarı da toplanarak Atatürk’e şikâyet dilekçesi verirler.

Köylülerin şikayetlerini ve isteğini çok haklı bulan Atatürk fabrikanın kapatılmasının emrini verir.

Fabrika kısa süre içinde kapatılır.

Mihalıççıklı Köylülerin bu hareketi aynı zamanda Cumhuriyet tarihinin ilk bilinçli çevre hareketidir.

Devamında yörenin görsel güzelliklerini ve insanının bilincini gören Gazi Mustafa Kemal Atatürk buraya bir köşk yapılmasını istemişse de 1 yıl sonra vefat ettiğinden bu isteği gerçekleştirilememiştir.

Bu yıldan sonra koruma altına alınan Çatacık ormanlarında kereste fabrikasının yol açtığı tahribatın izleri silinmiş, orman kendini zaman içinde yenilemiş ve bugünkü durumuna gelmiştir.

Yıkılan fabrikanın bulunduğu alan şimdi mesire yeridir.

Yöreye özgü geyik üretme istasyonu ve orman işletme müdürlüğü de bu alan etrafında bulunmaktadır.

Bir devlet adamı düşünün o günün şartlarında yazılan bir mektup ulaşıyor.

Hasta haliyle duyarlılık gösteriyor ve sivil toplumun tepki ile talebine gereğini yapıyor ve vatanın tabiatına, insanına sahip çıkıyor.

Buradan şanlı geçmişimiz ile o günlerin kahramanlarına ve bugünün vatan, millet sahip çıkanlarına selam olsun, minnet olsun.

Eskişehir’de, Eskişehir ruhu ve Eskişehir duruşunda kalın…