DERVİŞ GİBİ OLMAK
İlhan Ertürk
İnsanın iç temizliği onun dini’dir..Din dediğimiz olgunun başka bir gayesi yoktur. Ezelden beri bazı insanlar “kamil” dediğimiz olgunluğun doruğunda dolaşırken, bazı insanlar din adına sadece savaş, kötülük ve, çirkinlik ürettiler.. Bu pespayelikleri ortadan kaldıramazsak insanlık asla din yolu ile huzur bulamayacaktır. Amacım vaaz vermek değildir... İç güzelliğini insani bir felsefe haline getirebilmiş, kendi deyimleri ile “ham” ken “pişmiş” Anadolu dervişlerini hatırlatmak. Yunus gibi , Pir Sultan gibi, Mevlana gibi, Ahmet Yesevi gibi, Hacı Bayram-ı Veli gibi..
Anadolu dervişlerinin gözüyle ve kalbiyle bakabilseydik dünyaya herhalde yaşam bambaşka olurdu..Gelin “pişmiş” lerin en bilineni Mevlana Celaleddin-i Rumi’ye kulak verelim….(Günümüz Türkçesine çevrilmiş hali ile )
“Sonsuz bir karanlığın içinden doğdum.
Işığı gördüm, korktum.
Ağladım.
Zamanla ışıkta yaşamayı öğrendim.
Karanlığı gördüm, korktum.
Gün geldi sonsuz karanlığa uğurladım sevdiklerimi…
Ağladım.”
“Yaşamayı öğrendim.
Doğumun, hayatın bitmeye başladığı an olduğunu;
aradaki bölümün, ölümden çalınan zamanlar olduğunu
öğrendim.
Zamanı öğrendim.
Yarıştım onunla…
Zamanla yarışılmayacağını,
zamanla barışılacağını, zamanla öğrendim…”
“İnsanı öğrendim.
Sonra insanların içinde iyiler ve kötüler olduğunu…
Sonra da her insanin içinde
iyilik ve kötülük bulunduğunu öğrendim.
Sevmeyi öğrendim.
Sonra güvenmeyi…
Sonra da güvenin sevgiden daha kalıcı olduğunu,
sevginin güvenin sağlam zemini üzerine kurulduğunu
öğrendim.”
“İnsan tenini öğrendim.
Sonra tenin altında bir ruh bulunduğunu…
Sonra da ruhun aslında tenin üstünde olduğunu öğrendim.
Evreni öğrendim.
Sonra evreni aydınlatmanın yollarını öğrendim.
Sonunda evreni aydınlatabilmek için önce çevreni aydınlatabilmek
Gerektiğini öğrendim.”
Ekmeği öğrendim.
Sonra barış için ekmeğin bolca üretilmesi gerektiğini.
Sonra da ekmeği hakça üleşmenin, bolca üretmek kadar
önemli olduğunu öğrendim.
Okumayı öğrendim.
Kendime yazıyı öğrettim sonra…
Ve bir süre sonra yazı, kendimi öğretti bana…
Gitmeyi öğrendim.
Sonra dayanamayıp dönmeyi…
Daha da sonra kendime rağmen gitmeyi…
Dünyaya tek başına meydan okumayı öğrendim genç yasta…
Sonra kalabalıklarla birlikte yürümek gerektiği fikrine vardım.
Sonra da asil yürüyüşün kalabalıklara karşı olması gerektiğine vardım.
Düşünmeyi öğrendim.
Sonra kalıplar içinde düşünmeyi öğrendim.
Sonra sağlıklı düşünmenin kalıpları yıkarak düşünmek
olduğunu öğrendim.
Namusun önemini öğrendim evde…
Sonra yoksundan namus beklemenin namussuzluk olduğunu;
gerçek namusun, günah elinin altındayken, günaha el
sürmemek olduğunu öğrendim.
Gerçeği öğrendim bir gün…
Ve gerçeğin acı olduğunu…
Sonra dozunda acının, yemeğe olduğu kadar hayata da
“lezzet” kattığını öğrendim.
Her canlının ölümü tadacağını,
ama sadece bazılarının hayatı tadacağını öğrendim.
Dostlarım,
Ben dostlarımı ne kalbimle ne de aklımla severim.
Olur ya…
Kalp durur…
Akıl unutur…
Ben dostlarımı ruhumla severim
O ne durur, ne de unutur..
(Kaynak ;Nevzat Tarhan Mesnevi Terapi, Veledİzbudak Mesnevi Çevirisi)
Yorumlar
Trend Haberler
Eskişehirspor Taraftarlarından protesto
Tramvay kullananlar dikkat!
Kamu Platformu Çalışanlarından Vergi Adaleti Talebi
Eşinin 1 adet bileziğini bozdurarak kurduğu firmasında başarı yakaladı
Doktor başına poşet geçirilmiş halde ölü bulundu
Kendisinden 4 gün haber alınamayan şahıs evinde ölü bulundu