Kütahya Dumlupınar Üniversitesi (DPÜ) Jeoloji Mühendisliği Bölümü Başkan Yardımcısı Dr. Öğretim Üyesi Muzaffer Özburan, Kütahya’da önemli diri fay hatlarının bulunduğunu ve bu fayların yıkıcı depremler üretme potansiyeli olduğunu ifade etti.

DPÜ Jeoloji Mühendisliği Bölümü Başkan Yardımcısı Dr. Öğretim Üyesi Muzaffer Özburan, İstanbul’da yaşanan depremin ardından yeniden gündeme gelen deprem konusunu Kütahya özelinde değerlendirdi. Radyo Dumlupınar’da yayımlanan ve Öğretim Görevlisi Abdi Erkal’ın sunduğu “Biri Bize Anlatsın” programına konuk olan Dr. Öğretim Üyesi Muzaffer Özburan, Türkiye’nin ve Kütahya’nın depremselliğinin konuşulduğu programda Türkiye’de neden çok fazla deprem olduğunu şu cümlelerle açıkladı:

“Türkiye’nin önemli kırık hatları üzerinde olması, yaşanan depremlerin temel nedeni. Bu kırıklar da dünyanın canlılığının koruması nedeniyle hareket halinde. Deniz tabanında yapılan oşinografik (okyanus bilimsel) çalışmalar levha adı verilen parçaların sürekli hareket halinde olduğunu açıkça göstermektedir. Türkiye de, bu hareketlerden etkileniyor. Şöyle ki, güneyden Arabistan levhası kabaca kuzeye doğru hareket etmektedir. Daha kuzeydeki Avrasya levhası ile Arabistan levhası arasında kalan Türkiye, özellikle doğusundan sıkışmaktadır. Bu sıkışma etkisi altındaki kara parçası bir makaslama (yırtılma) etkisi ile Kuzey Anadolu Fay Sistemi ve Doğu Anadolu Fay Sistemi adını verdiğimiz iki ana kırık hattı boyunca parçalanmakta ve batıya doğru kaçma hareketine yönelmekte. İşte Türkiye’de yaşanan depremlerin büyük kısmının ana sebebi budur. Değişik faktörler sebebiyle ortaya çıkan kuvvetler sonucunda, farklı bir sistem olarak Ege Bölgesi’nde Kuzey-Güney yönlü genişleyen yerkabuğu söz konusu. Buralarda da oluşan diri faylar yine depremlere sebep olmaktadır. Yer kürenin enerjisi devam ettiği sürece Türkiye’de ve dünyada depremler de olmaya devam edecek.”

“Ayvacık ve İstanbul depremlerinin Kütahya’da hissedilmesi olağan”

Şubat ayında Çanakkale Ayvacık’ta ve geçtiğimiz hafta İstanbul’da yaşanan depremlerin Kütahya’da da hissedilmesiyle ilgili konuşan Muzaffer Özburan, “Depremler yer altındaki enerjinin yer yüzeyine doğru ani boşalımı şeklinde gerçekleşiyor ve deprem derinlerde bir noktada yaşandığı için, bunun yüzeyde taradığı alan da nispeten geniş oluyor. Bu depremlerin Kütahya’da hissedilmesinin nedenini şöyle de örnekleyebiliriz; tıpkı suya atılan taşın etkisi ile dalgalar oluşturması gibi, ortaya çıkan enerjinin sönümlenene kadar ilerlemesi söz konusu. Bu nedenle çevremizde yaşanan depremleri hissetmemiz gayet olağan” ifadelerine yer verdi.

“Kütahya’da bilinen en büyük deprem 1970 Gediz depremi”

Kütahya’da deprem olasılığının yüksek olduğu yerlerin nereler olduğu konusunda da açıklamalarda bulunan Özburan, yenilenen diri fay haritasının en temel kaynak olduğuna dikkat çekerek, “Bu haritaya Kütahya özelinde baktığımızda özellikle kırmızı çizgilerle belirtilen kısımlar en aktif faylar. Bu hatlardan ilk ikisi Akşehir’den başlayıp, kuzeybatı yönünde ilerleyen Gediz ve Simav fay hatları, Gediz hattında 1970 yılında yaşanan 7,2’lik deprem bizleri şaşırtan ve korkutan bir deprem olmuş ve çok sayıda vatandaşımız yaşamını yitirmişti. Ancak o depremden sonra bu bölgede büyük sayılabilecek bir deprem yaşanmadı. Simav çevresi de diri faylara sahip ve bu bölgelerdeki faylarda biriken enerji de deprem üretmeye devam ediyor. Bir de Kütahya il merkezinden geçen bir fay hattı vardır ki bu hattın da diri olduğunu belirten araştırmalar olmasına karşın, depremleri aletlerle ölçebildiğimiz 1900’ler sonrasında ne mutlu ki ciddi sayılabilecek bir deprem üretmemiştir” şeklinde konuştu.